Ve sen Kör Mehmet'in damadı! Hele sen! Niye öyle tiksinerek bakıyorsun yüzüme? Öldürdüm evet seni, ne olmuş! Ve işte ağlıyorum. Sen de öldürdün! Kardeşler, dostlar, hemşeriler! Koskoca bir kuşak, durup dururken katletti kendini! Anayurduma selâm söyle benden Kör Mehmet'in damadı! Benden Selâm Söyle Anadolu'ya! Toprağını kanla suladık diye bize garezlenmesin! Ve kardeşi kardeşe kırdıran cellâtların Allah bin belâsını versin!
1982 Abdi İpekçi Türk-Yunan Dostluk Ödülünü alan bu kitap, Türkiye'de doğan, Kurtuluş Savaşından sonra Türkiye'den göç etmek zorunda kalan Yunan yazar Dido Sotiriyu'nun en önemli, en etkileyici kitabı. Türkiye'nin kültür mozayiğinde çok önemli bir yer tutan Yunan azınlıkların, Kurtuluş Savaşı öncesindeki ve savaş sırasındaki yaşamlarından gerçekçi kesitler sunan yazar, kendisini şöyle tanıtıyor:
1922'de Anadolu'dan ayrılarak Yunanistan'a, amcamların yanına gitmek zorunda kaldım. İlk çocukluk yıllarımın anıları belleğimden silinmiyordu. Yaşadığım günlerin, duyduğum olayların o kadar etkisi ve büyüsü altında kalmıştım ki, bu konuyu ele alan bir kitap yazma isteği içimde çığ gibi büyüyordu.
Benden Selâm Söyle Anadolu'ya 1962 yılında yayınlandı.
Ve sen Kör Mehmet'in damadı! Hele sen! Niye öyle tiksinerek bakıyorsun yüzüme? Öldürdüm evet seni, ne olmuş! Ve işte ağlıyorum. Sen de öldürdün! Kardeşler, dostlar, hemşeriler! Koskoca bir kuşak, durup dururken katletti kendini! Anayurduma selâm söyle benden Kör Mehmet'in damadı! Benden Selâm Söyle Anadolu'ya! Toprağını kanla suladık diye bize garezlenmesin! Ve kardeşi kardeşe kırdıran cellâtların Allah bin belâsını versin!
1982 Abdi İpekçi Türk-Yunan Dostluk Ödülünü alan bu kitap, Türkiye'de doğan, Kurtuluş Savaşından sonra Türkiye'den göç etmek zorunda kalan Yunan yazar Dido Sotiriyu'nun en önemli, en etkileyici kitabı. Türkiye'nin kültür mozayiğinde çok önemli bir yer tutan Yunan azınlıkların, Kurtuluş Savaşı öncesindeki ve savaş sırasındaki yaşamlarından gerçekçi kesitler sunan yazar, kendisini şöyle tanıtıyor:
1922'de Anadolu'dan ayrılarak Yunanistan'a, amcamların yanına gitmek zorunda kaldım. İlk çocukluk yıllarımın anıları belleğimden silinmiyordu. Yaşadığım günlerin, duyduğum olayların o kadar etkisi ve büyüsü altında kalmıştım ki, bu konuyu ele alan bir kitap yazma isteği içimde çığ gibi büyüyordu.
Benden Selâm Söyle Anadolu'ya 1962 yılında yayınlandı.
Son paragraf her şeyi özetliyor:
"Anayurduma selam söyle benden Kör Mehmedin damadı. Benden selam söyle Anadolu'ya... Toprağını kanla suladık diye bize garezlenmesin... Ve kardeşi kardeşe kırdıran cellatların Allah bin belasını versin!"
Ege'nin diğer tarafından savaşa dair yazılmış harika bir öyküdür.
Kitaba başlamadan önce hakkında biraz araştırma yaptım. Bu da bende önyargılar yarattı. 1. Dünya savaşı ve kurtuluş savası sırasında tek hedefi sevdiği kızla evlenmek olan sıradan bir rum köylüsünün yaşadıklarını anlatmakta. Rumlara karşı türk cephesinde, türklere karşı rum cephesinde savaşan, hürriyet uğruna kullanıldıklarını sonradan farkeden bir insanın öyküsü.İki tarafta birbirine çektirmiş.
kitabı okurken hem sinir oldum hem üzüldüm! savaşın yıllarca iç içe yaşamış iki halkı birbirine kırdırdığına şahit oldum!
bunun öncesinde; ticaretin reaya ait olduğu için türklerin ürün konusunda verdiği emeklerinin karşılığını alamadığını, rumların öyle bir sorunu olmadığı için zenginleşip toprak aldıklarını,
türklerin ve rumların çeteler kurup birbirlerini katlettiklerini,
1. dünya savaşında cephede, bazı hastalıkların görüldüğünü
askerden kaçanların asıldığını
ittihak ve terraki, jön türklerin halkı Hristiyan halka karşı kışkırttığını,
Yunanlıların büyük devletler tarafından acımasızca kullanıldığını öğrendim.
yunanlılar işgal edince, birinci dünya savaşında Osmanlı cephesinde savaşmış rumların yunan ordusuna katılıp bize karşı savaşmaları hoşuma gitmedi.
Türklere karşı hakaret var yok değil, Mustafa Kemal Atatürk'e k'kemal' diye bahsedimesi hoşuma gitmedi. stepan'nın hikayesi, annesinin çocuğunu susturmak için boğması orada ağlamamak için kendimi zor tuttum :(
İnsanevladının her yerde hamuru aynıdır.
Nasıl piştiğinin, biçiminin, ambalajının nasıl olduğunun önemi yok. Hepsi sonuçta insandır, etiketinde Türk, Rum, Ermeni, Müslüman, Musevi, Hristiyan falan yazsa da. Her toplumda insanların iyisi, mehametlisi, çalışkanı, dürüstü, yardımseveri ile kötüsü, haini, tembeli, şerefsizi, gaddarı, sapığı, yalancısı bulunur. Ve bu iyi taraftan kötü tarafa geçmemek için çabalasak da bizi mahveden kötülükler yaşadığımızda, bıçak kemiğe dayandığında, damarımıza basıldığında, gaza getirildiğimizde kötülük makinası oluvermek çok çok kolaydır.
Sotiriyu güzel ve akıcı diliyle, kardeşçe yaşayan Anadolu halkının inanç, milli ve etnik değerler ve elbette "büyük adamların ve büyük devletlerin" çıkarları gibi kahrolası şeyler uğruna birbirine düşürülüp ölüme ve felaketlere sürüklenişinin öyküsünü anlatıyor.
Keşke hiç yaşanmasaydılar. Ama biliyoruz ki, insanlık var oldukça yaşandılar ve yaşanmaya devam edecekler.
savaşın sıradan insanlara etkisini anlatmış sotiriyu. bu kitabı okurken öğretilmişliklerden uzak okunması gerekiyor.iki halkın rum ve türk birbirlerine yaptıkları zulümler anlatılıyor. çok etkileyici bir kitap
259 sayfa