Unutulmaz bir serüven öyküsü olan Beyaz Diş, bir Kızılderili kurt kırmasının öyküsünü anlatır. Savaşçıların en büyüğü olan Beyaz Diş, vahşete vahşetle... karşılık verir. Ta ki, şefkate şefkatle karşılık verme şansını bulana dek...Beyaz Diş, modern dünyanın vahşetini kendi üslubuyla apaçık betimleyen ve bu karikatürize edilmiş gerçekliği geri püskürten unutulmaz bir başyapıttır.
Unutulmaz bir serüven öyküsü olan Beyaz Diş, bir Kızılderili kurt kırmasının öyküsünü anlatır. Savaşçıların en büyüğü olan Beyaz Diş, vahşete vahşetle... karşılık verir. Ta ki, şefkate şefkatle karşılık verme şansını bulana dek...Beyaz Diş, modern dünyanın vahşetini kendi üslubuyla apaçık betimleyen ve bu karikatürize edilmiş gerçekliği geri püskürten unutulmaz bir başyapıttır.
Çocukluğumu değiştiren yazardır Jack London. Bu yüzdendirki kendimi bilinçli bir şekilde okurken hatırladığım ilk kitap da Beyaz Diş. Doğanın acımasızlığını, eleyiciliğini fakat bir yandan da müthiş güzelliğini öne seren bu eser, elbette ki favori kitabım olarak kalacaktır.
Jack London çok iyi kurgulanmış bir roman yazmış. Vahşi bir kurdun nasıl evcilleştiğini hayretle izliyorsunuz. Kurtlarla ilgili de birşeyler öğreniyorsunuz. Hayret ettiğim şeylerden biri de Beyaz Diş'in bir köpekle anlaşması iletişim kurmasıydı, diğer biri ise onun köpek dövüşlerine katılması.
Bu kitabı okuduktan sonra köpeklere karşı bakış açım değişti! Kitabı bir süre okuduktan sonra Beyaz Diş'in bir hayvan olduğunu unutuyorsunuz, sanki bir insanmış gibi düşünmeye başlıyorsunuz! Yazar olay örgülerini çok iyi kurgulamış. İnsanı ta yüreğinden yakalamayı becermiş.
Bir kurt üzerinden, bütün evrenin işleyişinin anlatılışı, mükemmel. Bir hayvanın ruh hali, ancak bu kadar anlatılabilir. Ancak bu kadar empati yapılabilir.
Sevgi her şeyin ilacıdır..
Beyaz Diş'in hüzünlü hikayesi beni derinden etkiledi. Jack London'ın eşsiz anlatımıyla hikayeyi adeta yaşadım. Başlangıçta Beyaz Diş'in yavruyken belgesel tadındaki hikayesini gülümseyerek okudum. Yavru kurdun gözünden annesini, babası tek kulağı, doğduğu mağarayı, hayatla ilk tanışmasını ve ilk mücadelelerini hayranlıkla okudum.
Maalesef Beyaz Diş'in hayatı insanla tanışmasıyla altüst oluyor. Beyaz Diş'in tanrı olarak adlandırdığı insanlardan yediği dayakları, gördüğü işkenceleri ta içimde hissettim. Gözyaşlarımı tutamadım.Yaşadıkları yüzünden insanlardan nefret eden Beyaz Diş daha da zalim oluyor.
Okurken hep umut ettim zavallı kurdu seven, birazcık da olsa başını okşayacak bir insanla karşılaşmayacak mı diye. Ve kitabın sonlarında içim rahatladı. Nihayet Onu seven biriyle karşılaştı Beyaz Diş ve bu sevgi onu değiştiriyor. Sevgi her şeyin ilacıdır diye boşuna söylememişler.
Jack London bu eserinde şunu gösteriyor: insan kadar vahşi yaratık yoktur. İnsan dışında doğadaki tüm canlılar kurtlar, vaşaklar,gelincikler... yaşamlarını sürdürebilmek için iç güdüsel olarak avlanıyorlar ama insan öyle değil çıkarı için yapamayacağı kötülük, zalimlik yok.
Kitabı okumanızı tavsiye ederim. Beyaz Diş dayak yerken işkence görürken kitabın içine girip Onu kurtarmak Ona için zor tutacaksınız kendinizi...
Güzel bir hikayeydi. Duyguların nasıl dönüştürülebileceğini, dostluğu, sadakati, sevgiyi ve daha bir çok duyguyu maceralı ve sürükleyici bir hikaye içerisinde anlatan bir kitaptı. Benim beyaz dişimin doğumuna denk düştüğü için hiç unutmayacağım bir kitap oldu. Beğendim. Tavsiye ederim.
Beyaz diş sayesinde Jack London'a hayran oldum.
Gerçekten çok ilginç ve güzel bir kitaptı.
Vahşi bir hayattan evcilliğe giden bir kurdun etkileyici öyküsü, çok beğendim klasiklerden sayabiliriz.
Seneler önce okumama rağmen halen ara ara aklıma takılan kitap. Okuduğum en başarılı klasiklerden