Stefan Zweig, edebiyattan felsefeye, tarihten tiyatroya kadar her alanda kalem oynatmış; yapıtlarında çağlarının önde gelen kişilerini kıyasıya sorguya çekmiş; çökmek üzere olan bir toplumun aldatıcı manevi değerlerine körü körüne inanmak gafletinden ömrü boyunca kaçınmış usta bir yazardır.Kılı kırk yaran gözlem ve çözümleme gücüyle insan ruhunun dehlizlerine korkusuzca dalmış, kişilerin patolojik yanlarına oldu olası büyük bir ilgi duymuştur. Bir Kadının Yirmi Dört Saati ustalığının ilginç örneklerindendir.
Stefan Zweig, edebiyattan felsefeye, tarihten tiyatroya kadar her alanda kalem oynatmış; yapıtlarında çağlarının önde gelen kişilerini kıyasıya sorguya çekmiş; çökmek üzere olan bir toplumun aldatıcı manevi değerlerine körü körüne inanmak gafletinden ömrü boyunca kaçınmış usta bir yazardır.Kılı kırk yaran gözlem ve çözümleme gücüyle insan ruhunun dehlizlerine korkusuzca dalmış, kişilerin patolojik yanlarına oldu olası büyük bir ilgi duymuştur. Bir Kadının Yirmi Dört Saati ustalığının ilginç örneklerindendir.
bir çırpıda bitirebileceğiniz kadar sürükleyici iki öykü var kitapta. hikayelerde yer yer freudiyen paradigmanın izlerine rastlarsınız. karakterlerin duygusal analizi son derece tutarlı. zweig'in hayatın içinden söküp aldığı iki güzide hikayeyi okumadan geçmeyin.
Bir kadının 24 saat içinde duygularının ne derece değişebileceğini gösteren yalın bir kitap.
Elime alınca bitirmeden bırakamadığım, akıcı ve merak uyandırıcı bir kitap. Yaşlı bir kadının gençliğinde yaşadığı ve onda büyük etkiler bırakan bir gününü güvendiği bir adama anlatmasını konu alan yazar bunu müthiş bir dille anlatarak konuya dahil olmanızı sağlıyor. Çok sevdim
Herkesçe malum olaya, bir kadın yaşamının bazı anlarında kendi iradesi ve deneyimi dışında gizemli güçlerin etkisinde kalır şeklinde olumsuz yaklaşmak, aslında yalnızca kendi içgüdümüze ve doğamızın şeytani yönlerine karşı duyulan korkuyu ifade ediyor. “kolayca baştan çıkarılanlara” göre kendini daha güçlü, daha akıllı ve daha temiz hissetmek bazı insanlara haz veriyor olmalı. Diğer yandan, ben şahsen bir kadının özgürce ve tutkuyla içgüdülerinin peşine takılmasını, genellikle alışılageldiği üzere, kocasının kollarında onu kapalı gözlerle aldatmasından daha dürüst bulurum.
******
… değerli olan her zaman için gerçeğin yarısı değil, tamamıdır.
Cok begenerek okumustum, kesinlikle okumayan herkese tavsiye ediyorum.
Stefan Zweig bence XX. yüzyıla damgasını vurmuş bir yazar.
Böyle bir dehanın Nazi Politikası nedeniyle bitmemiş hikayeleri varken intiharı seçerek hayatına son vermesi ne yazık!
Bu kitabında 2 hikaye birden yer alıyor.
"Bir Kadının Yaşamından 24 Saat" i çok beğendim. Her zaman ki gibi Zweig hikayeyi kısa tutmuş ve yine bir karakterine öyküsünü kendi ağzından anlattırmış. Aynı yöntemi "Satranç" isimli eserinde de kullanmıştı ve bence bunu en başarılı şekilde uygulayan isimlerden biri.
"Bir Yüreğin Ölümü" beni çok etkilemedi. Yazarın okuyucaya hissettirmek istediği duyguları malesef alamadım. Ancak tasvirler ve anlatım şekli yine ders niteliği taşıyor.
Sadece 1 gününüzü ayırarak bitirebileceğiniz bir kitap. Tavsiye ederim.
Zweig'dan yine karakterlerin duygularını okura geçiren bir roman.
Joseph Fouche biyografisiyle etkilenip, Satranç'la bıraktığı sarsıcı etkisi ile Stefan Zweig'in tüm eserlerini okumaya karar verdim. Fransa'nın Riviera kentinde bir pansiyonda geçen öyküde, tutkunun derinliğine inip bir kadının 24 saatini, savruluşunu anlatıyor. Mrs. C.'nin samimi itiraflarını okurken, tutkunun insanı nasıl derinden etkilediğini bir kez daha gördüm.
Stefan Zweig'in psikolojik çözümlemelerinden birisi daha. Anlatım itibari ile akıcı bir kitap. Zweig ustayı sevenlerin seveceği ve okuyacağı bir kitap.
Ciltsiz, 104 sayfa
1986 tarihinde, Oda Yayınları tarafından yayınlandı