"O yıl bahar bize eksik yanlarımızı, hiç tamamlanmayacak şeyleri hatırlatarak gelmişti. Yarım yamalak bulutlar, sahanda yumurta güneşi, neremizi ısıttığı belli olmayan bir sıcaklık. Burnumuzu mu, kalbimizi mi yoksa kasıklarımızı mı?"
İki yakın arkadaşın aynı kadına âşık olması ve kahvaltıda peynirin üzerine reçel sürebilme iştahı.
"O yıl bahar bize eksik yanlarımızı, hiç tamamlanmayacak şeyleri hatırlatarak gelmişti. Yarım yamalak bulutlar, sahanda yumurta güneşi, neremizi ısıttığı belli olmayan bir sıcaklık. Burnumuzu mu, kalbimizi mi yoksa kasıklarımızı mı?"
İki yakın arkadaşın aynı kadına âşık olması ve kahvaltıda peynirin üzerine reçel sürebilme iştahı.
"Evet, diyor Ender, bazen edebiyat hayattan daha açıklayıcıdır." (s. 37)
"Elimi daldırıp bir avuç dolusu kayısı çekirdeği aldım. Birkaç tanesini aylandıza doğru fırlattım. Düştükleri yerde ağaç çıkarsa acı olacaktı meyveleri." (s. 103)
"Yaptıklarımızı olumlayan yasalar buluyoruz; sanırım aklımız böyle işliyor: Buyurgan iç huzurumuzun boynu bükük kölesi olarak. (Çetin, burayı anlamadıysan lütfen üşenme, bir kere daha oku!)" (s. 106)
''Hayatımızın, uzun mihnet, lezzetsizlik, renksizlik ve keder devrelerinin arasına serpiştirilmiş kısa saadet dakikaları...'' (s. 139)
anlatılmayacak kadar vurucu, unutulmayacak kadar etkileyici, doğru olamayacak kadar gerçek,
Fazla güzel bir kitaptı, neden bilmiyorum ama çok sevdim. Çok ısındım Ankara'nın o soğuğuna rağmen, sevdim oraları. Garip.. Yeri hep başka olacaklardan. :)
Nihal'e çok fena laflar hazırladım. Biraz adam ol, çevrene bak!
Bıçakçı güzel yazmış o ayrı, o kadar ki garip derecede birbirine yakın olan iki orta yaşlı adamın kendilerine emanet edilen bir kıza aşık olmalarını bile neredeyse sevimli gösterdi.
Ankara iyi ya!
ankara' dayken ankara'yı özleten kitaptır. barış bıçakçı iki dostu o kıza aşık ederek bakın böyle aşklarda yaşanıyor diyerek gözümüze sokmuştur bazı şeyleri. kitabı okurken gönülden yazılmış cümlelerin altını çizmekten gayet hoşnuttum.
ayrıca filmininde dinginleştirici bir tesiri vardır. sinemadan çıktığımda rahatlamış bir şekilde ayrılmıştı salondan.
"o zamanlar durduk yere terk edilmiş gibi hissetmiştim.
O gün büyüdüm ben, yani birdenbire büyümek zorunda kaldım. O gün!"
Filmini çok beğenen biri olarak kitabı daha da beğendim. Su gibi akıp geçiyor bizi anlatan hikayesi. Mutlaka okuyun.
Bazi kitaplari okuduktan sonra kaldirir koyarim kitapligima. Bazilarini ise koyarken öperde öyle koyarim, vedalasmasi hüzünlü olur cünkü. Böyle bir kitapti bu kitapta...
Ender'i sevdim. Cetin'i de. Nihal'i de...
Sanki Ender ve Cetin tek kisi gibiydi. Birisi söze ve göze gelen kisi, digeri gizli sakli ama varligi etkin, derin kisi. Ayri bedenlerde iki kisi bazen tek kisi gibiydi...
Ve Nihal. Aslinda cok alisilmis, siradan bir kizdi. Ama ask bir böcek gibi bazen. Alelade konuveriyor. Hesapsizca gördügü ilk cicege. Ondan sonra cicek kimlik kazaniyor. Bana göre siradan olan Nihal, öylesine özgün, aykiri ve masum bir askin kahramaniydi ki kitapta. Kitaptaki hic bir tezatligi yadirgamadim. Karakterlerin ruh halleri, duygu akislari cok iyi islenmisti. Kisacasi cok ama cok sevdim ben bu kitabi...
Ne yazık ki bunu da okudum. Vakit kaybından başka bir şey değil.
trajikomik tanımı sanırım bu kitap için uygun olacak. filmi ayrı kitabı ayrı tat veren bir eser.
, 16. Baskı (Yeni Kapak), 172 sayfa
2017 tarihinde, İletişim Yayınları tarafından yayınlandı