2001 Orhan Kemal Roman ArmağanıSelim İleri, 2001 Orhan Kemal Roman Armağanı da kazanan bu romanını bir söyleşide şöyle anlatıyor: Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacakı üçüncü ve son kez yazıyordum, yaz sonuydu. Attilâ İlhan ile konuşuyor, romanda gerçekleştirmek istediklerimi anlatıyordum. Attilâ Bey Malrauxnun şu sözünü söyledi: Her roman aslında bir otobiyografidir. Birden çarpıldım ve sözü romanın başına koymaya karar verdim. Roman ve otobiyografi, özyaşamöyküsü sözcüklerinin yan yana gelişi, getirilişi çarptı beni. Romanı mutlak bir kurmaca diye görmek de mümkün ve zaten öyle. Gelgelelim kurmacada yazarın, romancının yaşam deneylerini, yaşam görüşünü, yaşamı algılayışını nereye kadar yadsıyabiliriz? Yani yazardan kurmacaya sürekli bir yansıma söz konusudur.Yetiştiğim yıllarda bir kendini yazmak tartışması sürüp giderdi. Ünlü eleştirmen Rauf Mutluay lise son sınıfta öğretmenimdi. Ona hayrandım, inanılmaz bir edebiyat öğretmeniydi. Hayatında tek satır edebî kitap okumamış kişilere bile edebiyatı sevdirebilecek nitelikte, incelikte bir öğretmendi. İşte o kendini yazmak tartışmalarında Rauf Mutluay da önde gelen tartışmacılardandı. Bu konuda soruna olumsuz yaklaşıyordu Rauf Bey. O kadar ki Kafka ve Dönüşüm bile güme gidebiliyordu. Büyük yazarların kendilerinden değil, tarihsel ve toplumsal perspektiften yola çıktıklarını söylüyordu. Kişisel geçmişin, kişisel yaşantının edebiyat eserine pek bir şey katamayacağı kanısındaydı. O sıralarda Ehrenburgun Paris Düşerkeni, Şolohovun Ve Durgun Akardı Donu yeni yayımlanıyordu. Rauf Hocanın bu iki büyük romanı hararetle salık verdiğini hatırlıyorum. Bu eserleri büyük bir heyecanla da okuduğumu hatırlıyorum. Fakat her romanın bir anlamda otobiyografi olduğunu söyleyen Andre Malraux da o soy romancılardandır.Belki de başka bir şeyi anlamamız gerekiyor: en bireyselinden en toplumsalına, roman, öykü, anlatı yazarın yaradılışının bilinçli bir ifadesidir.
2001 Orhan Kemal Roman ArmağanıSelim İleri, 2001 Orhan Kemal Roman Armağanı da kazanan bu romanını bir söyleşide şöyle anlatıyor: Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacakı üçüncü ve son kez yazıyordum, yaz sonuydu. Attilâ İlhan ile konuşuyor, romanda gerçekleştirmek istediklerimi anlatıyordum. Attilâ Bey Malrauxnun şu sözünü söyledi: Her roman aslında bir otobiyografidir. Birden çarpıldım ve sözü romanın başına koymaya karar verdim. Roman ve otobiyografi, özyaşamöyküsü sözcüklerinin yan yana gelişi, getirilişi çarptı beni. Romanı mutlak bir kurmaca diye görmek de mümkün ve zaten öyle. Gelgelelim kurmacada yazarın, romancının yaşam deneylerini, yaşam görüşünü, yaşamı algılayışını nereye kadar yadsıyabiliriz? Yani yazardan kurmacaya sürekli bir yansıma söz konusudur.Yetiştiğim yıllarda bir kendini yazmak tartışması sürüp giderdi. Ünlü eleştirmen Rauf Mutluay lise son sınıfta öğretmenimdi. Ona hayrandım, inanılmaz bir edebiyat öğretmeniydi. Hayatında tek satır edebî kitap okumamış kişilere bile edebiyatı sevdirebilecek nitelikte, incelikte bir öğretmendi. İşte o kendini yazmak tartışmalarında Rauf Mutluay da önde gelen tartışmacılardandı. Bu konuda soruna olumsuz yaklaşıyordu Rauf Bey. O kadar ki Kafka ve Dönüşüm bile güme gidebiliyordu. Büyük yazarların kendilerinden değil, tarihsel ve toplumsal perspektiften yola çıktıklarını söylüyordu. Kişisel geçmişin, kişisel yaşantının edebiyat eserine pek bir şey katamayacağı kanısındaydı. O sıralarda Ehrenburgun Paris Düşerkeni, Şolohovun Ve Du... tümünü göster
Bir tür otobiyografik anı kurgulu roman. O nasıl bir tür derseniz kendine has bir tür diyebilirim.:) Yazarın anılarıyla süslediği eserde yoğun bir yalnızlık duygusu hakim. Hayat, ölüm, duygular, duygusuzluklar, sanat için yazmak, satmak için yazmak ama en çok da yalnızlık. Hitap şeklinin sürekli değiştiği (birinci, ikinci ve üçüncü tekil şahıs hatta bazen hepsi birden) sırasız geçişli ve zamansız bir anlatım dili var. İçerik olarak karamsar tarzı sevmeyen okuyuculara bu tarz bir yazım karışık ve sıkıcı gelebilir. Ama Oğuz Atay tarzına aşina olanlar için hangi anının hangi virgülün devamı olduğunu ayırt etmek olağan gelecektir.
185 sayfa