"Evet zeki adamlar, çok okumuşlar, fazla bilgililer,
Kim bilirdi, kimin aklına gelirdi,
Nasıl, ne zaman ve nerede herşeyin bir eşi olacağını?
Neden aşık olduklarını ve öpüştüklerini?
Evet mağrur bilgeler, söyleyin bana, neden?
Hem ne oldu bana o zaman?
Bulun ve söyleyin bana, nerede, nasıl, ne zaman?
Ve neden benim başıma geldi bu?"
Bürger
"Evet zeki adamlar, çok okumuşlar, fazla bilgililer,
Kim bilirdi, kimin aklına gelirdi,
Nasıl, ne zaman ve nerede herşeyin bir eşi olacağını?
Neden aşık olduklarını ve öpüştüklerini?
Evet mağrur bilgeler, söyleyin bana, neden?
Hem ne oldu bana o zaman?
Bulun ve söyleyin bana, nerede, nasıl, ne zaman?
Ve neden benim başıma geldi bu?"
Bürger
Önyargılarımdan sıyrılmış bir biçimde okumaya başladığım kitabın sayfasını her bir çevirdiğimde gördüğüm nefret karşısında irkildim. Kadın cinsine aşağılayıcı ithamlarda bulunan, küçük gören, sanki sadece doğurganlık işlevi için varolduğuna dair söylemler ve değerlendirmeler beni öfkelendirdi.
Schopenhauer kitapta kadınların ne sanattan ne de mühendislikten anladığından dem vurmuş. Hayır bir de kadınlarla erkeklerin kafa yapılarının farklı olduğunu söyleyip şu erkek haliyle kadınların bu dünyadan neler beklediklerini, neler istediklerini anlatmaya çalışması da pek bir manidar olmuş.
Ben müzikten ve resimden hoşlanan bir KADIN mühendis adayı olarak Schopenhauer'un hastalıklı düşünceleri olan abartılmış bir yazar olduğunu düşünüyorum. Okuduğum süreyi de vakit kaybı olarak nitelendiriyorum.
"Hayatın önemsiz şeylerde olduğu gibi önemli şeylerde de, sürekli yalan olduğunu kabul etmek durumundayız. Verdiği sözü tutmuyor hayat, tutsa bile özlediğimiz şeyin özlenilmeye değer olmaktan ne kadar uzakta bulunduğunu göstermek için yapıyor bunu. Kimi zaman umut, kimi zaman da umulan şey aldatıyor bizi. Bir eliyle verdiğini öteki eliyle alıyor. Uzaklığın büyüsü cennetler gösteriyor bize. Ama büyülenir, büyülenmez, bu cennetlerin uçup gittiğini görüyoruz. Demek ki mutluluk ya gelecekte, ya da geçmişte; şimdik an, güneşli ovanın üzerinde dolaşan bir küçük buluta benziyor önü arkası pırıl pırıl bu bulutun; ovaya yalnız onun gölgesi düşüyor."
Kadınları aşağılayıcı cümlelerine çok tahammül edemesem de bitirdim işte.
beğenmedim. aşk gibi bir duyguyu, hayvani tutuma indirgemek bana çok itici geldi. belki de yanılıyorumdur. ama bir doğulu olarak bu kitabı beğenmedim.
böylesine hayran olunası bir zekanın kadınları bu kadar yanlış değerlendirmesi gerçekten hayret bir o kadar da iddialarını sorgulanmaz bir eminlikle yansıtışı hayranlık uyandırıcı bir nitelikte..
dönemin kadınlarını ve schopenhauer'ın algılayışını insanı ister istemez sorgulamaya itiyor..
kitabının ikinci kısmı aşkın metafiziğiyle sadece çevrisiyle ayrılıyor..
Schopenhauer hayranıyımdır. Hayatına hiç bir kadın girmeyen Schopenhauer' in, aşkın metafiziğini yazıp bu kısa kitabın sonradan bir başyapıt olması da enteresan tabi.. Eğer bir aşk yaşasa acep yazar mıydı ? Yazsa o kitap başyapıt olur muydu ?Bilinmez.
Bu arada bu siteyi sevdim. :)
Aşk acısı çekenler için de birebir-- felsefenin pratik hayata dahiyane ve öfkeli uyarlanışı.
zira yalnış sizi doğruya götürüyorsa doğrudur. ilginç ve bazı noktalarda müthiş teşhis ve tesbitler mevcut
64 sayfa