Bayram, Mercedesin yağ gibi akıcılığına, sarsıntısız, sessiz gidişine büyük ölçüde gölge düşüren küçük patpatlamalar arasında, bir köşeye sığınıyor. Duruyor. Yere atlayıp, onca dağdağa ve barbarlığa artık kör ve sağır; ellerini beline koyarak üç adım uzaktan, derin bir iççekişle; ırzına geçilmiş karısına dosdoğru bakamayan kocalar gibi, gözlerini bütün o eksikliklerden kaçıra kaçıra bakıyor arabaya. Yedi saatin içinde şu başına gelenler!... Ve birden, önünde duran Mercedesi kendine yabancılayıveriyor. Fikrimin İnce Gülü Almanyalı işçi Bayramın bir gününün hikayesidir. Adalat Ağaoğlu tadına doyulmayan bu yol romanında, sınıfının ve konumunun bilincinde olmayan Bayramın Bayram Bey olma çabasının biricik öznesi balrengi Mercedesi ile ilişkisini, Kapıkuleden başlayıp köyünde hazin bir şekilde sona eren yolculuk boyunca anlatır. İncegül Bayramın büyük düşüne giden yolculuk, bir anlamda Almanyada yazgılarına ve küçük hesaplarına terkedilmiş insanların ortak hikayesidir. TADIMLIKKendini, dört tekerlekli bir motorlu üstünde ilk düşünüşü yirmi beş yıl öncesine dayanıyor. Köyün girişinde, kuru bir çeşmenin taşında zerdali çekirdeği kırmaya çalışıyordu. Amcaoğlu Remzi, tee aşağıda, çukurda, boz renkli, sert, inat bir toprak parçasını kabartıp yumuşatmaya çalışıyor. Sapan, toprağa işlememekte direniyor. Bunaltıcı bir de sıcak. Tıpkı bu sabahki gibi. İnce bir sızıltı. Sinekler, böcekler, dikenlikler üstünde cız cız edip duruyor. Ölez. Bir anayoldan yirmi kilometre içerde, eski uygarlıkların kalıntılarında dünyaya kapanık bir Ballıhisar. Ama Bayram, kendisinin de, kulağına dıştan değen ince sızıltının, sürekli bir iniltinin bir parçası olduğundan nasıl habersizse, Ballıhisarın kendi üstüne çöreklenip kalmışlığından da öyle habersiz. Dünya mı? Dünya, işte burası. Kahvede radyo, uçaklardan, trenlerden, vapurlardan, seçim kampanyalarından, yurda son yılda giren şu kadar Chevroletden, bu kadar Ford, şu kadar Plymouthtan söz ediyor. Bunların vergilerinden, şu kadarının gümrüklerde kaldığından, bu kadarına da giriş izni verildiğinden... Amerika bize cipler, tanklar, toplar verecekmiş. Sonra tarım araçları. Traktörler, biçerdöverler. Ah be, şu Menderesi başa bir geçirtsek, bak gör o zaman. Köy büyükleri, başta Düldüller, kahvede böyle böyle konuşuyorlar. Seslerde ince umutlanmalar, gözlerde hemen titreşimler yansıtmaya hazır bekleyişler.
Bayram, Mercedesin yağ gibi akıcılığına, sarsıntısız, sessiz gidişine büyük ölçüde gölge düşüren küçük patpatlamalar arasında, bir köşeye sığınıyor. Duruyor. Yere atlayıp, onca dağdağa ve barbarlığa artık kör ve sağır; ellerini beline koyarak üç adım uzaktan, derin bir iççekişle; ırzına geçilmiş karısına dosdoğru bakamayan kocalar gibi, gözlerini bütün o eksikliklerden kaçıra kaçıra bakıyor arabaya. Yedi saatin içinde şu başına gelenler!... Ve birden, önünde duran Mercedesi kendine yabancılayıveriyor. Fikrimin İnce Gülü Almanyalı işçi Bayramın bir gününün hikayesidir. Adalat Ağaoğlu tadına doyulmayan bu yol romanında, sınıfının ve konumunun bilincinde olmayan Bayramın Bayram Bey olma çabasının biricik öznesi balrengi Mercedesi ile ilişkisini, Kapıkuleden başlayıp köyünde hazin bir şekilde sona eren yolculuk boyunca anlatır. İncegül Bayramın büyük düşüne giden yolculuk, bir anlamda Almanyada yazgılarına ve küçük hesaplarına terkedilmiş insanların ortak hikayesidir. TADIMLIKKendini, dört tekerlekli bir motorlu üstünde ilk düşünüşü yirmi beş yıl öncesine dayanıyor. Köyün girişinde, kuru bir çeşmenin taşında zerdali çekirdeği kırmaya çalışıyordu. Amcaoğlu Remzi, tee aşağıda, çukurda, boz renkli, sert, inat bir toprak parçasını kabartıp yumuşatmaya çalışıyor. Sapan, toprağa işlememekte direniyor. Bunaltıcı bir de sıcak. Tıpkı bu sabahki gibi. İnce bir sızıltı. Sinekler, böcekler, dikenlikler üstünde cız cız edip duruyor. Ölez. Bir anayoldan yirmi kilometre içerde, eski uygarlı... tümünü göster
Hep böyle değil midir sevdalar, büyük heyecan ve umutlarla başlar, hayallerle büyüyüp güçlenir, ve hüsranla sonuçlanır...
o büyük yangından geriye kalan, yürekte açılan kapanmayacak yaralar, ve silinmeyecek izlerdir sadece.
paylaşılan anılar ve yaşanılan tüm güzellikler, boş bir çerçeveye sıkıştırılarak hapsedilmeye mahkum edilir.
yıllar sonra bile hatırlansa,
insanın canını yakıp yüzünde buruk bir tebessüm oluşturan,acı birer hatıra olarak kalır sadece.
''Sarı Mercedes''Olarak da Filme çekilmiştir.
Almanya'ya (nasil bir yol izlediğini soylemeyeyim) para kazanmak, agirlik kazanmak velhasil Bayram Bey olmak icin giden bayramin tum birikimini sererek aldığı Mercedes'i ile Kapikule sinirindan Ballihisar'a dogru , koyune dogru yolculuğunu anlatan Adalet Ağaoğlu ‘nun yalin ve temiz Türkçesi ile edebiyatimizda yer edinmis , filme cevrilmis harika eseri.
Bayram, Mercedes'in yalnizligindandir arkadas yapmistir kendine, yol boyunca Mercedes'in den eksilenlerle o da eksilmistir adeta. Aklında, yillarca once birakip gittigi köyüne bey olarak, mercedes sahibi Bayram olarak dönmenin, bir seyleri kanitlamanin düşüncesi ile katetmektedir mesafeleri... Ve yine yolculuk boyunca “Fikrimin ince gulu,kalbimin şen bülbülü, o gün ki gördüm seni , yaktin ah yaktin beni “ adli harikulade eseri başa sarip sarip Kezban'i yad etmesi, onun hayaliyle koyune donmesi mutlulugu.. Acaba döndüğünde her sey bıraktığı gibi midiri? Okuyun, görün..
Karton Cilt, Edebiyat > Roman (yerli) , 361 sayfa
2007 tarihinde, Türkiye İş Bankası Yayınları tarafından yayınlandı