Elinizdeki kitapla ilgili olarak size sadece şu kadarını söyleyebilirim:
Alın ve okuyun. Okuyup bitirdiğiniz zaman, Haydar Karataşın bu romanının, Yaşar Kemal ve Cengiz Aytmatovun romanları ayarında bir roman olduğunu göreceksiniz. Büyük bir insanlık trajedisini roman tadında okumak istiyorsanız, yine alın, okuyun derim. Hayatta beni üç roman ağlattı. Biri,
1965 yılında, on dokuz yaşındayken okuduğum, John Steinbeckin Gazap Üzümleri romanı; ikincisi, dört-beş yıl önce okuduğum ve tanıtımını yaptığım, Robert Sabatierin İsveç Kibritleri; üçüncüsü ise, şu anda elinizde tuttuğunuz Perperık-a Söe.
Elinizdeki kitapla ilgili olarak size sadece şu kadarını söyleyebilirim:
Alın ve okuyun. Okuyup bitirdiğiniz zaman, Haydar Karataşın bu romanının, Yaşar Kemal ve Cengiz Aytmatovun romanları ayarında bir roman olduğunu göreceksiniz. Büyük bir insanlık trajedisini roman tadında okumak istiyorsanız, yine alın, okuyun derim. Hayatta beni üç roman ağlattı. Biri,
1965 yılında, on dokuz yaşındayken okuduğum, John Steinbeckin Gazap Üzümleri romanı; ikincisi, dört-beş yıl önce okuduğum ve tanıtımını yaptığım, Robert Sabatierin İsveç Kibritleri; üçüncüsü ise, şu anda elinizde tuttuğunuz Perperık-a Söe.
Bu kitabı iki oturuşta bitirdim. Büyük bir kısmını ise 4 saatlik bir uçak yolculuğu sırasında neredeyse hiç ara vermeden okudum. Bu sayede, Dersim’in dağlarında ben de dolaştım; kışların soğuğunda ben de üşüdüm; tezek kokusunu ben de aldım; Fecire’nin sesli/sessiz haykırışlarını ben de işittim; Gülüzar’ın söğüt dallarından yapılma bebeği benim de bebeğim oldu; akan suyun sesini ben de duydum; ihanetin acısını, anlaşılmaz kıskançlığın şaşkınlığını ben de hissettim; ben de anlamadım; ben de anlatamadım; ben de anlaşamadım; ben Fecire oldum, ben Gülüzar oldum…
Ellerine sağlık Haydar Karataş…
http://oklapkutuphanesi.blogspot.de/2012/09/haydar-karatas-gece-kelebegi-perperk-soe.html
gerçekliği tartışılır elbette ama çok hüzünlü bir öykü
255 sayfa