Hani, yana yana dibine varmış bir mumun içinde oluşan oyuğun çeperi bir noktasında çatlamış, eriyik madde dışarı akmış, fitili de açıkta kalıp tükenmişken, çatlağı akmış maddeyle doldurup tıkayarak bitkin fitili yeniden yakınca, ufacık, güçsüz, belli belirsiz; ama, pırıl pırıl, yoğun, direngen -altı canlı mavi; üstü parlak sarı- bir alev elde edersin ya - onun gibi işte... Oruç Arıobahani, Oruç Arıobanın Yürüme Üçlüsünün (yürüme, de ki işte, tümceler) tamamlanmasının ardından 1993te yayımladığı kitabıdır.
Hani, yana yana dibine varmış bir mumun içinde oluşan oyuğun çeperi bir noktasında çatlamış, eriyik madde dışarı akmış, fitili de açıkta kalıp tükenmişken, çatlağı akmış maddeyle doldurup tıkayarak bitkin fitili yeniden yakınca, ufacık, güçsüz, belli belirsiz; ama, pırıl pırıl, yoğun, direngen -altı canlı mavi; üstü parlak sarı- bir alev elde edersin ya - onun gibi işte... Oruç Arıobahani, Oruç Arıobanın Yürüme Üçlüsünün (yürüme, de ki işte, tümceler) tamamlanmasının ardından 1993te yayımladığı kitabıdır.
Her cümlesi ve tespiti 'bu adam bunu söyleyebilmek için kim bilir neler yaşamış ve düşünmüştür' dedirten harika bir eser. Okumak lazım hani.
Oruç Aruoba'nın okuduğum ilk kitabı ve her cümlesini büyük bir hayranlıkla okudum...
Yazarın dili farklı, anlatımı farklı. Okunmalı, tadılmalı bu küçük kitap.
Her satırında "Bu benim!" dediğim bir "Ben" kitabı.
Oruç Aruobayı bu kitapla tanıdım ve iyikide tanımışım dedim,efsane!
“En iç, en içten, en içteki sesine bile aykırı düşebilir mi insan? Düşer..."
88 sayfa
Metis Yayınları tarafından yayınlandı