Freudun bir arada yayımladığımız bu iki makalesi, düşünsel gelişimde dönüm noktalarına işaret eden, birbirleriyle yakından bağlantılı ve tarihsel önemi olan makalelerdir. Haz İlkesinin Ötesinde, psikanalitik dürtü kuramında bir dönüşüme işaret eder ve insan saldırganlığını, cinsellik kadar önemli bir güdülenme olarak ilk kez psikanalizin konusu haline getirir. Bu tez, psikanalizdeki temel bir farklılaşmanın da eksenini oluşturacaktır: Melanie Klein, Otto Kernberg gibi bu teze katılanlarla Erich Fromm, Heinz Kohut gibi karşı çıkanlar arasında önemli tartışmalar ortaya çıkmıştır. Ötekini Dinlemek dizisinde de temel metinlerine yer verdiğimiz bu farklı görüşler, psikanaliz ve psikoterapi uygulamalarında ciddi yol ayrımlarına neden olmuştur. Ben ve İd ise, Yapısal Teorinin temelinin atıldığı makaledir; Oidipus kompleksinin insan kişiliğini ve nevrotik gelişimini niçin ve nasıl etkilediğinin anlatıldığı en öenmli metinlerden biri olma özelliğini de taşır.
Freudun bir arada yayımladığımız bu iki makalesi, düşünsel gelişimde dönüm noktalarına işaret eden, birbirleriyle yakından bağlantılı ve tarihsel önemi olan makalelerdir. Haz İlkesinin Ötesinde, psikanalitik dürtü kuramında bir dönüşüme işaret eder ve insan saldırganlığını, cinsellik kadar önemli bir güdülenme olarak ilk kez psikanalizin konusu haline getirir. Bu tez, psikanalizdeki temel bir farklılaşmanın da eksenini oluşturacaktır: Melanie Klein, Otto Kernberg gibi bu teze katılanlarla Erich Fromm, Heinz Kohut gibi karşı çıkanlar arasında önemli tartışmalar ortaya çıkmıştır. Ötekini Dinlemek dizisinde de temel metinlerine yer verdiğimiz bu farklı görüşler, psikanaliz ve psikoterapi uygulamalarında ciddi yol ayrımlarına neden olmuştur. Ben ve İd ise, Yapısal Teorinin temelinin atıldığı makaledir; Oidipus kompleksinin insan kişiliğini ve nevrotik gelişimini niçin ve nasıl etkilediğinin anlatıldığı en öenmli metinlerden biri olma özelliğini de taşır.
Yazar, gerçeklik ilkesini süperegoya, haz ilkesini id'e bağlayarak metnini açmış. Haz ilkesinin optimum, minumum ve maximum sınırlarını tanımladıktan sonra, PTSD'nin ilk olarak travmatik nevroz olarak tanılandığını okuruyla paylaşmış. Kaygı, kaynağı bilinmese de bir tehlike beklentisi ve buna hazırlık durumudur diyen yazar, kaygının PTSD'nin nedeni olamayacağını iddia etmiş. Travma objesini kurgulaştırılarak oyuna çevirmenin bir kontrol duygusu ve aktiflik ilüzyonu yarattığı çıkarımını desteklemek için "gitti oyunu" örneğini kullanan yazar, transferansın terapideki rolünü açıklıyor.
"Zorlanımlı tekrar"ın bir sistem için hoşnutsuzluk kaynağı diğeri içinse doyum barındırdığını belirten yazar, algı sistemini fizyolojik açıdan açkılamaya çalışmış. Hoşnutsuzluk uyarımlarını içeriden değil dışarıdan kaynaklanıyormuş gibi ele alan algı sisteminin "yansıtma"
mekanizmasını ortaya çıkardığını belirten Freud, algı sisteminin uyarı kalkanını delecek denli güçlü uyarıları " travmatik" olarak tanımlamış. Ruh ekonomisi konusunda detaylı açılımlar yaptıktan sonra, acı ile bağlantılı tepkilerin pscyhe'nin yardımına ihtiyaç duymazsa bu tarz "boşaltım"( catharsis ) ların refleks olarak adlandırıldığını belirtmiş.( o dönemde acı ve nevrozun aynı sistemlerden yönetildiği bilinmiyordu ) Düşlerin yorumuna atıf yapan yazar, düşler haz ilkesine göre doyuma çalıştığını ancak PTSD koşullarında tekrarlanan travmalar yaratmaları, haz ilkesi ve düşler arasında kurulan bağ fazlasıyla zorlanıyor.
"Zorlanımlı tekrar"ı biyolojik bir temele oturtmaya çabalayan yazar, kalıtım ve embriyoloji konusunda örnekler vermiş. Tüm canlıların " ilk durum", basit bir ilkel regresyona dürtülendiğini ifade edip tüm yaşamın hedefinin ölüm olduğunu söyleyip Thanatos'a atıfta bulunmuş. Hartman'dan alıntı yaparak bireysel gelişimin sona ermesini ölüm olarak nitelediğini belirten yazar, çok sayıda düalist çıkarımlarla argümanlarını süslemiş. "ben dürtüleri" ve "cinsel dürtüler" arasındaki çatışmadan psikozların doğduğunu ifade etmiş. Mazoşizmin bir regresyon kalıbı olduğunu, bütün bilgilerin dış algılamalardan kaynaklandığını, vücudun hem nesne hem özne olması algı katmanlarında farklara neden olduğunu belirtmiş.Süperegoya atfedilen özellikler de bilinçdışından ( vicdan, özeleştiri vs. ) kaynaklanabilir savunusunu yaptıktan sonra, melankolinin, yitik nesne ben içinde yeniden inşa edildiğini, nesne yatırımının yerini özdeşleştirmenin aldığını ifade ediyor.
MPD ( multiple personality disorder- çoklu kişilik bozukluğu ) 'nin çok sayıda özdeşleşmenin birbiri üzerinde egemenlik kuramamasına ve bu direncin ben'in varlığını parçalamasından kaynaklandığını savunmuş. Süperegonun kaynakğını borçlu olduğu etmenleri ( ebeveyn ) ölümsüzleştirdiğini ifade eden yazar, vicdanın talepleri ve benin yetenekleri arasındaki gerilimin suçluluk duygusu olarak algılandığını söylemiş. Totem ve Tabu'ya atıfta bulunan yazar, din ve ahlak kısıtlamalarının Oedipus kompleksiyle başa çıkılmasından, toplumsal duyguların ise yeni kuşaklar arasındaki rekabetlerin aşılması zorunluluğundan ortaya çıktığı argümanını sunan Freud, kalıtım yoluyla aktarılan İd düşüncesiyle Jung'un daha sonra kuramlaştıracağı "kollektif bilinçaltının" tohumlarını atıyor. Eşcinselliği bir saplantı olarak tanımlayan yazar, Viktoryen dayatmalardan çok uzaklaşamadığının sinyallerini veriyor.
Catharsis'in açıklanmasına yer veren ve libidonun bu durumdaki rolünü belirtip insana karşı düşmanlık, saldırganlık duygularının ne denli bastılırsa süperegonun ego'ya karşı düşmanlık ve saldırganlığı o denli güçlendirdiğini ifade ediyor.Tanrı'yı süperego dayatmaları üzerinden tanılayan yazar,Moral ve estetik eğilimlerin bastırmadaki güç kaynağı olduğunu vurguluyor. haz ilkesi ve gerçeklik ilkesi üzerine yazılmış, konuyla ilgilenen kişilere çok sayıda malzeme sunan temel eserlerden biri.
80 sayfa