Güvercinler Apartıman Aydınlığına Boşluğa Karınlığa nereden sızmışlardı anlamamıştık. Nasıl oluup da buzlu camlarla kapatılmış aydınlık çatısını aşıp -aşamayıp- kurşun pembesi kısa burunlarıyla camları çıt çıtlayarak görünmez delikler açtıklarını, o görünmez deliklerden içeriye süzüldüklerini, usulca kaldırıp buzlu camı, gene usulca takıp yine apartıman Boşluğunu doldurduklarını, Aydınlığı, nasıl olup da herhangi bir katın sokağa bakan penceresini bulduklarında açık, öylesine davranıp tez, gönderdiklerini ilk öncü güvercini, Partizanı... Bu roman, bir kadının birkaç saatini; tarihi, toprağı, sırrı biriktirmiş bir camdan, bir bellek aynasından (balkon kapısı); eriyik-zaman potasından aktarıyor. Karanlığın Günü, kendi ötesine gidip kendini yok eden şer mutasavvıfları, polis insanları, günün devrimcilerini; boş inançla bilimselin, groteskle düşselin; saçmanın, cinselliğin, mizahın ölümle yoğrulduğu özgün bir kurgu-dokuyucu Leyla Erbilin senfonik anlatımıyla sunuyor. Bir ağıt roman. 13.5 x 21 cm, 290 sayfa, ISBN 975-08-0000-1 TADIMLIKBu akşam da kat kapısında karşıladığı konuklarını birkaç hoş sözle rahatlatıyor, ( -- Ahh! gelmeyeceksin diye öyle korktum ki! Sensiz nasıl geçer bu gece şekerim? Hani karın Vedat? Aşkolsun! Amaan tıpkı on yıl önceki Neslihansın bu akşam! Hii bu ne şıklık böyle!.. -- ) kollarına girip salona açılan camlı kapıya kadar götürüyor, orada her vakitki gibi ayaküstü biriyle sohbete dalmış kocasını uyandırmak için üç beş kez Celil! Celil! diye seslenip, Celil, bak canım kimler gelmiş! diye şaşkınlık sevinciyle taşarak ( -- sanki o geceye o konuğu çağıran ve geleceğini bilen kendisi değilmiş gibi -- ) eşine teslim ediyordu yeni konuğu. Sadece ben değil, Melih, Emin, Turhan, Gülümser, Sadrettin, Azade, Necdet,,, hepimiz severiz Yıldızı... Bizler hem birbirinden sıkılan ve hem de biraraya gelmeden yaşanamayacağını sanan bizler; Yıldıza bizde olmadığını bildiğimiz bir şeyin, -- çocuksu aklın, debiliğin, işbilirliğin, neşeyle yaşama tutkusunun, ikiyüzlülükten yoksun olduğunu sandığımız o saflığın -- hep onda var olduğunu düşündüğümüzden... Bu evin (Yıldızın evinin) en rahat yeri, yer minderleridir. Çin ipeği, işlemeli,,, halılar da satılmadı henüz... Buhara seccadeler, Isfahanlar, Kazaklar salonu cıvıltılı renklere boğarak bunca yıl sonra kendini gösteren yoksulluğu soylu tutmakta direnirler. Ama, çok değil, evin beş altı yıl öncesini bilen bizler, Louis Kenz takımları, abanoz ağacından vitrinleri, kanepeleri, şamdanları gümüş, varak yaldız sehpa ve koltukları geçmişini kimsenin çıkaramadığı, etajerleri, çeşitli bibloların nasıl birer birer eridiğini onların yerine, aylık mazot masraflarının, emlak vergilerinin, kapıcı ve yiyecek giderlerinin karşılandığını bilmekteyiz...
Güvercinler Apartıman Aydınlığına Boşluğa Karınlığa nereden sızmışlardı anlamamıştık. Nasıl oluup da buzlu camlarla kapatılmış aydınlık çatısını aşıp -aşamayıp- kurşun pembesi kısa burunlarıyla camları çıt çıtlayarak görünmez delikler açtıklarını, o görünmez deliklerden içeriye süzüldüklerini, usulca kaldırıp buzlu camı, gene usulca takıp yine apartıman Boşluğunu doldurduklarını, Aydınlığı, nasıl olup da herhangi bir katın sokağa bakan penceresini bulduklarında açık, öylesine davranıp tez, gönderdiklerini ilk öncü güvercini, Partizanı... Bu roman, bir kadının birkaç saatini; tarihi, toprağı, sırrı biriktirmiş bir camdan, bir bellek aynasından (balkon kapısı); eriyik-zaman potasından aktarıyor. Karanlığın Günü, kendi ötesine gidip kendini yok eden şer mutasavvıfları, polis insanları, günün devrimcilerini; boş inançla bilimselin, groteskle düşselin; saçmanın, cinselliğin, mizahın ölümle yoğrulduğu özgün bir kurgu-dokuyucu Leyla Erbilin senfonik anlatımıyla sunuyor. Bir ağıt roman. 13.5 x 21 cm, 290 sayfa, ISBN 975-08-0000-1 TADIMLIKBu akşam da kat kapısında karşıladığı konuklarını birkaç hoş sözle rahatlatıyor, ( -- Ahh! gelmeyeceksin diye öyle korktum ki! Sensiz nasıl geçer bu gece şekerim? Hani karın Vedat? Aşkolsun! Amaan tıpkı on yıl önceki Neslihansın bu akşam! Hii bu ne şıklık böyle!.. -- ) kollarına girip salona açılan camlı kapıya kadar götürüyor, orada her vakitki gibi ayaküstü biriyle sohbete dalmış kocasını uyandırmak için üç beş kez Celil! Celil! diye seslenip, ... tümünü göster
Leylâ Erbil gibi edebiyatımızın yüz akı bir yazarın duyarlılığıya hem de 1983'te kaleme alınıp, 1985 yılında ilk baskısını yapmış bir roman, "Karanlığın Günü" sizi koca toplumun yaşadığı travmayla buluşturmaya gönüllü.
http://oklapkutuphanesi.blogspot.de/2013/01/leyla-erbil-karanlgn-gunu.html