“Geldiler, çünkü korkanı vardı, korkmayanı vardı, mutlusu vardı, mutsuzu vardı. Herkesin bir sebebi vardı. Bir şey bulmaya, ya da birşey elde etmeye bir şey kazıp çıkarmaya ya da gömmeye geliyorlardı. Mars Yıllıkları’nda Bradbury, usta öykücülüğünü bir kez daha kanıtlıyor. Birbirini izleyen öykülerde, Mars’ın keşfini ve ilk yerleşimlerini okurken, aslında kendimize tutulmuş bir aynaya bakıyoruz. Bradbury, bize bizi anlatıyor: Mars’da ya da Dünya’da, insan her yere kendini taşıyor, korkularını, zaaflarını, merakını… “Ray Bradbury bizi, aynaların yaşama biçimimizi merhametsizce yansıttığı, kendi içimizdeki ve uygarlığımızdaki hataların abartılarak altının çizildiği bir koridora sokar. Gizli okşayışlarla bizi önce bir memnuniyete sürükler, ardından da ‘Dünya’nın çarpık, öğütücü, açgözlü düzeni’yle insafsızca yüzleştirir.” -Fred Hoyle-
“Geldiler, çünkü korkanı vardı, korkmayanı vardı, mutlusu vardı, mutsuzu vardı. Herkesin bir sebebi vardı. Bir şey bulmaya, ya da birşey elde etmeye bir şey kazıp çıkarmaya ya da gömmeye geliyorlardı. Mars Yıllıkları’nda Bradbury, usta öykücülüğünü bir kez daha kanıtlıyor. Birbirini izleyen öykülerde, Mars’ın keşfini ve ilk yerleşimlerini okurken, aslında kendimize tutulmuş bir aynaya bakıyoruz. Bradbury, bize bizi anlatıyor: Mars’da ya da Dünya’da, insan her yere kendini taşıyor, korkularını, zaaflarını, merakını… “Ray Bradbury bizi, aynaların yaşama biçimimizi merhametsizce yansıttığı, kendi içimizdeki ve uygarlığımızdaki hataların abartılarak altının çizildiği bir koridora sokar. Gizli okşayışlarla bizi önce bir memnuniyete sürükler, ardından da ‘Dünya’nın çarpık, öğütücü, açgözlü düzeni’yle insafsızca yüzleştirir.” -Fred Hoyle-
386 sayfa boyunca Bradbury'nin içe dokunan ve çarpıcı şiirsel cümleleri ile korkudan, kara mizaha, dramdan gerilime bir edebi türler yolculuğu adeta bu kitap. Ve bu yolculuğu Mars'ta yapıyor olduğunuzu düşününce kitabın daha da özel bir hale gelmesi kaçınılmaz oluyor. Kitap boyunca özellikle yalnızlık duygusunu çok yoğun hissettim . Beni en çok etkileyen öykü, Rus yapımı bir kısa animasyon filmi de çekilmiş olan "Yağmur Çiseleyecek" oldu. İnsanların gidişinden sonra bile otomatik olarak her gün dakik bir şekilde çalışıp kahvaltı sofrası kuran , evi temizleyen , akşam eğlencelerini hazırlayıp şiir okuyan robotların olduğu o ev çok etkiledi beni.
Fahrenheit 451'e giriş diyebileceğimiz ve Edgar Allan Poe'ya saygı duruşu niteliğindeki "Usher II" de bir başka özel öyküydü benim için.
Kimiz biz aslında?çoğunluk mu?Yanıt bu mu?Çoğunluk daima kutsaldır, değil mi?Daima, daima.Kısacık, önemsiz bir an için bile haksız değildir, öyle mi?On milyon yılda bile bir kez olsun yanılmaz mı?Düşündü:Nedir bu çoğunluk ve kimlerden oluşur?Ne düşünür, nasıl böyle olmuştur, hiç değişir mi ve ben nasıl oldu da bu ahlaksız çoğunluğa dahil oldum?
Ve ay hala ışıldıyor, sayfa 129
Dili keşke bu kadar basit olmasaydı. Hikayeler ise çok ilginçti.
Ciltsiz, 384 sayfa
İthaki tarafından yayınlandı