Yekpare zamanın ardındaki Ahmet Hamdi Tanpınarın yapıtları okuyucusuyla buluşmaya devam ediyor. Huzur, Beş Şehir ve Şiirlerden sonra, kahramanları Hayri İrdal, Halit Ayarcı, Muvakkit Nuri Efendi, Doktor Ramizle Saatleri Ayarlama Enstitüsü de artık kitaplığınızda... Tanpınarın deyişiyle, Müesseselerdeki ve manevî insandaki ikilik izleği üzerine kurulan roman, hiç kuşkusuz Türk edebiyatının en güzel romanları arasında. Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsünde göründüğünden daha ironik ve derin bir bakışla, zamanı romanın odağına oturtuyor. Eski bir zamandan yeni bir zamana ve böylece aynı zamanda, eski hayattan yeni hayata geçişi; ince, mizahi, şaşırtıcı bir üslupla sorgularken, her iki hayatın kurumları arasındaki geçişe dikkat çekiyor. Saatleri Ayarlama Enstitüsü bilenlerin tekrar tekrar okuduğu, bilmeyenlerin okudukça şaşıracakları bir başyapıt. Ahmet Hamdi Tanpınarın ilk baskısı için el yazısıyla hazırladığı özgün maket de Tanpınar okuyucuları için hoş bir sürpriz.
"Ayar istasyonları, saatleri durmuş hanımların ve beylerin saatlerinin ayarlarını düzeltmek için yol üstünde uğrayacakları küçük yerlerdi. Burada genç hanımlar beylerin, genç ve güzel delikanlılar da hanımların saatlerini küçük ve makbuz mukabili bir ücretle kurup ayarlayacaklardı. Şehrin kibar ve zengin semtlerinde kalabalık caddelerinde açılacak ilk istasyonlardan sonra yavaş yavaş daha derine, mahalle içlerine kadar girecektik. Nitekim ilk iki istasyonumuzu Galatasarayla Teşvikiyede açtık.Böyle bir teşebbüs için muayyen şartları haiz, oldukça kalabalık bir personele muhtaç olacağımız tabiîydi. Müşteri, yahut müracaat sahibi ile meşgul olurken Ayarlama Enstitüsünün asıl içtimaî gayelerini ona anlatması icap eden bu genç unsurların zeki, sevimli ve konuşkan olmaları da lâzımdı.Burada da maalesef yine Halit Ayarcıya itiraz ettim:
- Bu kadar basit bir şey için kim ayakkabı boyatır gibi bir dükkâna gider? Kaldı ki modern hayat yavaş yavaş berber ve boyacı gibi, muhallebicilerden sonra memleketimizin en işlek iş ve ticaret sahası olan meslekleri bile söndürüyor. Herkes rastgeldiği dükkânın kapısından başını şöyle bir uzatıp saatini düzeltir.
Halit Ayarcı:
- Hayır, dedi, yanılıyorsun. Bilakis koşacaklar. Bu istasyonlara öyle şekil vereceğiz ki, o kadar güzel elemanlar bulacağız ki en işlek mağazaları geçecek. Siz bana inanın!
Kadromuzun tasdikine dört ay vardı. Bu itibarla fazla üzülmedim. Dört ay daha rahat edecektim. Ondan sonrası için Allah kerimdi. Kendi kendime, Madem ki dört ay sonra burası yoktur, o halde ilerisi için hazırlık yapalım! diye düşünüyordum. Benim elimden gelen bu idi."
Yekpare zamanın ardındaki Ahmet Hamdi Tanpınarın yapıtları okuyucusuyla buluşmaya devam ediyor. Huzur, Beş Şehir ve Şiirlerden sonra, kahramanları Hayri İrdal, Halit Ayarcı, Muvakkit Nuri Efendi, Doktor Ramizle Saatleri Ayarlama Enstitüsü de artık kitaplığınızda... Tanpınarın deyişiyle, Müesseselerdeki ve manevî insandaki ikilik izleği üzerine kurulan roman, hiç kuşkusuz Türk edebiyatının en güzel romanları arasında. Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsünde göründüğünden daha ironik ve derin bir bakışla, zamanı romanın odağına oturtuyor. Eski bir zamandan yeni bir zamana ve böylece aynı zamanda, eski hayattan yeni hayata geçişi; ince, mizahi, şaşırtıcı bir üslupla sorgularken, her iki hayatın kurumları arasındaki geçişe dikkat çekiyor. Saatleri Ayarlama Enstitüsü bilenlerin tekrar tekrar okuduğu, bilmeyenlerin okudukça şaşıracakları bir başyapıt. Ahmet Hamdi Tanpınarın ilk baskısı için el yazısıyla hazırladığı özgün maket de Tanpınar okuyucuları için hoş bir sürpriz.
"Ayar istasyonları, saatleri durmuş hanımların ve beylerin saatlerinin ayarlarını düzeltmek için yol üstünde uğrayacakları küçük yerlerdi. Burada genç hanımlar beylerin, genç ve güzel delikanlılar da hanımların saatlerini küçük ve makbuz mukabili bir ücretle kurup ayarlayacaklardı. Şehrin kibar ve zengin semtlerinde kalabalık caddelerinde açılacak ilk istasyonlardan sonra yavaş yavaş daha derine, mahalle içlerine kadar girecektik. Nitekim ilk iki istasyonumuzu Galatasarayla Teşvikiyede açtık... tümünü göster
roman çıldırış sonrasını anlatır. roman da mantık aranmamalıdır. bina doğudan batıya geçişi simgeler nitekim binanın yerine aslında bir cami yapılacak tır ve cami doğunun temsilidir. enstitü ise batıyı yakalamak adına yapılmış bir binadır. bina üç katlıdır ve katlar arasına merdiven koymak unutulmuştur. bu da bir semboldür. tanzimat öncesi, tanzimat ve cumhuriyet dönemlerini temsil eder katlar aralarında bir bağ yoktur, bir birinden kopuk dönemlerdir. doğu ile batı arasına sıkışan insanın trajedisi anlatılır. ironik bir eserdir. tanpınar'ın huzur
romanının devamı niteliğindedir. biri çıldırış öncesi huzursuzluğu, diğeri çıldırış sonrası huzuru temsil eder. zaman olarak da ikisi uçları temsil ederler. romanda babasızlık sorunu da temel konudur. adlar soyadlar hepsi semboliktir.
hayri irdal; hayırlı işler yapan anlamına gelen ismi ve irdelemek kökünden gelen bir soyadı vardır. halit ayarcı ise ayardan gelen soyadı ile dolandırıcı, kurnaz, işbaz insanı temsil eder. dr. ramiz'in ismi ise bilgili, akıllı, zeki anlamına gelir ki o aydın insanı temsil eder. insanın değersiz olduğu anlaşılmıştır o dönem edebiyatında ve bu şekilde iğneleyen ironik bir eser yazılmıştır.
Yer yer güldüren, yer yer düşündüren, yer yer şaşırtan bir kitap; Ahmet Hamdi Tanpınar kesinlikle okunması gereken yazarlarımızdan.
5 yıl önce Devlet Tiyatroları'ndaki uyarlamasını izlemiştim, meğer konuya vakıf olmak yetmiyormuş. Tanpınar, yarattığı karakterleri derinlemesine yazmış, resmen kanlı canlı insanları anlatmış. Bir nebze kara-komedi olarak adlandırabileceğimiz metninde dramı ilmek ilmek işlemiş. Sırf bu yüzden Huzur'u okumaya korkuyorum.
Tek kelimeyle de özetlemem gerekirse: Psikanaliz!! :)
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın sembolist anlatım tarzı romanlarında karşımıza çıkar. Ancak muhteva açısından metafizik eğilimleri ile estetik endişelerini şiire ayırdığı halde, sosyal temalar için nesri seçmiştir. Romanları, zengin hayat hikayesinden taşarak Türkiye meselelerine kendine has yorumlar getirir, hicveder.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü yeni bir dönemin müjdecisi değil, bu yeni dönemin birey ve toplumda oluşturduğu travmanın ibret veren hikayesidir. Geleneği ve yeniliği temsil eden karakterler arasında Tanpınar asla taraf tutmaz. Onun yansıtmak istediği şey doğu ve batı kültürlerinin tüyleri diken eden gerilimidir. Tanpınar doğunun yerleşik mizacını eleştirdiği gibi `Nuri Efendi` gibi bir karakterle de bu kültür mirasını değerlendirir. Tahsilini batıda gerçekleştirmiş `Doktor Ramiz` psikanalize olan hayranlığıyla birlikte, `Hayri Bey`'in, Nuri Bey'den devraldığı aldığı tutumlu mirasa da hayranlık duyar.
Ancak mühim karakterler `Halit Ayarcı` ve anlatıcı Hayri Bey olarak göze çarpar. Hayri bey `dinlemesini` bilir, bu yolla etki etmekten ziyade etkiye maruz bırakmıştır kendisini. Nuri Bey'in saatçilik hususundaki zarif hassasiyetini benimser ancak asla kendini adayamaz. Daha sonra tanışacağı Halit Ayarcı ise Hayri Bey yoluyla, Nuri Beyden aldığı ilhamla devrin istikbalini sağlamaya girişir.
Diyaloglar ve karakterler ölçü alındığında kesinlikle uluslararası seviyede bir eserdir.
Ayrıca reklamcının el kitabı olmalıdır Saatleri Ayarlama Enstitüsü, kitap yenilikle serpilen tutku değişik bir tat bırakır.
Doğu ile Batı kimliği arasında kalmış ve bu iki uygarlık arasında bocalayan toplumumuzun yanlış tutumlarını, davranışlarını, saçmalıklarını alaya alan, eleştiren bir romandır. Kitapta pek çok eski Türkçe kelime mevcut. Bu sebeple sözlüğe sık sık başvurmak gerekebilir. Kitabın adı da konu da çok orijinal. Ancak kitap genel olarak okunması oldukça ağır, anlatımı akıcı değil ve okuması yorucu olabilir. Bizim büyük ve başarılı romancılarımızın temel bir sorunu var. Hep bir mesaj verme kaygısı, psikolojik ve sosyolojik oldukça derinlikli tahliller... Örneğin Tanpınar bu eserinde insanı birçok yönüyle ele alabilen bir yazar olarak eserindeki titizliği takdire değer. Ama bu titizlikten kaynaklanan detaycılık romanın okunmasını zorlaştırıyor, okuyucuda bıkkınlık oluşturabiliyor. Aslında kitap (en azından benim bilgi düzeyime göre) kısmen akıcı bir dille yazıldığı halde kolay ilerlemiyor. Çok fazla karakter içermesi insanı zorlayabiliyor. Yazdıklarımda bir çelişki var gibi gözükebilir, ama belirli düzeydeki okuyucuları kitap, anlatımdaki yalınlık!, kelimelerdeki ahenk ve kurgudaki trajikomiklik gerçekten mest edebilir. Ama işte dedim ya, (kitabı salt bir öykü olarak okuyanlar için) genel anlamda sıkıcı bir eser, (kitaptan bir mesaj bekleyen) belirli yetkinliğe sahip insanlar için sıkıcı olmayabilir... Kitabı okurken Orhan Pamuk'un eserleri geldi aklıma. Orhan Pamuk sanki Tanpınar'ın tarzından etkilenmiş gibi geldi bana.
Türk Roman Kategorisinde okuduğum en ilginç, en absürt ve en yaratıcı romandı. İçinde hiciv, ironi ve taşlamalarla dolu mükemmele yakın bir sistem eleştirisi yapmış Ahmet Hamdi Tanpınar.
Okuyup, bitirdikten sonra "Keşke biraz daha uzun olsaydı" dediğim kitaplardandı. Mühim(!) binalarında çok mükemmel(!) işler başardığını düşünenlere ayrıca tavsiye edin. Okusunlar, görsünler...
Safkan Türk edebiyatı okumak isteyenler için güzel bir klasik.. Dili yazıldığı dönemdeki haliyle okumak isteyenler için YKY iyi bir basım olmuş.. Hiç olmayacak, en saçma fikirlerin bile, -belki kendini kandırarak, belki inanıyor numarası yaparak, belki de garip bir şekilde tüm o saçmalıklara gerçekten inanarak- bozuk devlet düzeninde nasıl uygulandığının güzel bir örneği.. Değişik bir Türk klasiği okumak isteyenler için tavsiye edebilirim..
Yazarın insan tahlilleriyle bezediği, bürokrasinin ve Türk uyanıklığının nelere kadir olduğunu anlatan, dili ve uslubuyla beni mest eden bir kitaptı. Başlarda hikayenin nereye gideceğini kestiremediğimden konu anlamsız ve sıkıcı geldiyse de kusurları ve ayıplarıyla aslında bizden biri olan Hayri İrdal bize para ve şöhretin özellikle hak edilmeden geldiğinde insanları ne hallere soktuklarını başarıyla anlattı. Tanpınar şiirlerinde olduğu gibi bu romanında da edebi gücünü bana kanıtlamış oldu.
395 sayfa