Sözlerim yok, yeminlerim, yalanlarım... Her çabam boşa çıktı ve utandım adımın çağrısından.
Günlerdir, haftalardır, aylardır, belki de yıllardır aynı hikayede dolaşıyorum. Üşüyorum. Bitişikte bir kedi ağlıyor, cenazesi çoktan kaldırıldı oysa ki. Dumanlar arasında kesildi soluğu. Alevler yaladı ruhunu. Hala ağlıyor.
Şehirle yok olmak istiyorum. Dİnamitlendi her yan, fitiller ateşlendi.
Patlamadı dinamitler. Şehir ayakta hala, bir tek ben öldüm, yaşamak bir tek benim hakkımdı çünkü.
Ferhat Uludere, sol baştan birinci öykü kitabıyla...
Sözlerim yok, yeminlerim, yalanlarım... Her çabam boşa çıktı ve utandım adımın çağrısından.
Günlerdir, haftalardır, aylardır, belki de yıllardır aynı hikayede dolaşıyorum. Üşüyorum. Bitişikte bir kedi ağlıyor, cenazesi çoktan kaldırıldı oysa ki. Dumanlar arasında kesildi soluğu. Alevler yaladı ruhunu. Hala ağlıyor.
Şehirle yok olmak istiyorum. Dİnamitlendi her yan, fitiller ateşlendi.
Patlamadı dinamitler. Şehir ayakta hala, bir tek ben öldüm, yaşamak bir tek benim hakkımdı çünkü.
Ferhat Uludere, sol baştan birinci öykü kitabıyla...
http://kitapbocegim.blogspot.com.tr/2015/06/sayklamalar-ferhat-uludere.html
“Beyin; Tanrı’nın insanı cezalandırmak için yarattığı bir işkence aleti. Beyin olmasaydı, hiçbir şey var olmayacaktı. Işığı bilemeyecektim, arzulamayacaktım onu. Burada olmayı kabullenecektim. Hayvansı bir yaşam yaratabilirdim burada.”