Mütareke döneminin İstanbulu. Batı hayranı Türkler, düşman subaylarıyla aşk serüvenleri yaşamak için çırpınan Türk kızları, çıkarlarını emperyalist İtilaf Devletlerinin zaferine bağlamış adamlar... Çöküşü ve kokuşmuşluğu anlatan roman, Anadoludaki dirilişi önce sezdirir, sonra giderek artan bir şekilde duyurur.
Mütareke döneminin İstanbulu. Batı hayranı Türkler, düşman subaylarıyla aşk serüvenleri yaşamak için çırpınan Türk kızları, çıkarlarını emperyalist İtilaf Devletlerinin zaferine bağlamış adamlar... Çöküşü ve kokuşmuşluğu anlatan roman, Anadoludaki dirilişi önce sezdirir, sonra giderek artan bir şekilde duyurur.
İşgal zamanlarında teslimiyet ve mücadelenin diyalektiği...
Nasıl bitmesin diye uğraşmıştım fakat bitmesi gerekiyordu yeni yolculuklara adım atmak için.Yine harika bir kitaptı,harika konulara değiniyordu.Yakup Kadri’yi bu yüzden seviyorum.Aşk romanı gibi görünen fakat öyle olmadığını,toplumun yaralarını anlatan bir kitap olduğunu anlarsınız her kitabında.Okuduğum üçüncü romanı.Diğer romanlarını da bulup ,okumak için can atıyorum.
Avrupa özentisi İstanbul Türklerinin bayağılıklarını görmeme yardımcı oldu bu kitap.Baş kahraman Necdet farkındadır bunun.Tek kurtarıcısının Anadolu’dan bir yerlerden geleceğinin de farkındadır."Asıl işgal içinde olan İstanbuldur.En azından sizin evlerinize el uzatamadılar.Bizim karılarımız,kızlarımıza da göz diktiler.Bizimle adeta dost oldular!"demektedir.İstanbul işgaldeyken Türklüklerini inkar eden onca insan,Anadolu uyanınca Türklüklerini ispatlamak için bin bir türlü cambazlıklara giriştiler.
Yıkıcı bir romandı.Ellerine sağlık üstat.
istanbulun işgal yılları, toplumun çatır çatır çatlaması..
benim lisede proje ödevimdi :) en güzel okuduğum ve halen etkisinde kaldığım bir kitap,çok hoş bir biçimde yazılmış.. tekrar tekrar okunabilecek kitaplar arasında..
Kitaptaki karakterler hakkında kısaca:
Necdet, karamsar sorunlar arasında sıkışıp kalmış kendine öz güveni olmayan biridir. Yolu biliyor fakat yolda yürümeye cesareti yok. Küçük kırılganlıkları ve vazgeçemediği rahatlığı onu yurt savunması gibi bir şereften yoksun bırakıyor.
Leyla, bakımlı ,ince yapılı ,dikkati çeken güzel bir İstanbul kızıdır. Fakat ailesi gibi vatan duygularından yoksun, sosyeteyi seven, hovarda bir kızdır. Hayatı yalancı bir cennetten farksız yaşamak istiyordu. Fakat kağıttan yapılmış saraylar çok çabuk bozulurdu ve o asıl kaybeden oldu.
Cemil, yurtsever biri vatanın köle oluşuna katlanamayacak derecede onurlu, güçlü, iri yapılı bir Türktür. Biz bugün bağısızlığımızı o ve onun gibilere borçluyuz.
kitabı ödev olduğu için okudum. o dönemleri çok güzel yansıtsa da anlamadığım yerler olduğu için sıkılarak okumuştum.
İki kere okuduğum kitaplardan. İlk kendim keşfedip ortaokulda okumuştum. Sonra lisede sınavda çıkacak diye tekrar okumak zorunda kaldım. İkinciye okuduğumda bile hiç sıkılmadım. Milli Mücadelenin neden İstanbul'da değil de Anadolu'da başladığını anlatan en güzel romanlardan bence. Bozulan ahlaki yapıyı çok net gözler önüne seriyor.
işgal altındaki İstanbul'u anlatıyor kitap. Yalnız burada işgalin getirdiği büyük acıyı değil. Bazı gurupların işgal zamanında nasıl davrandığını hikayeleştirmiş yazar. İlk okuduğum romanı olsa da, edebi olarak bir kişi nasıl aşağılanır onun çok iyi örneklerini gösteriyor. Bunun yanında romanlarda düşük seviyedeki karakter özellikli insanları pek sevmediğimden. Bu romanda da bir tane bulunması bazı yerlerde beni sıktı.
Allahım nihayet bu kitabı bitirebildim çok mesudum :") Konusu çok ilginç öyle ki bi yerden sonra tahammül edemedim ama sonunda ne olacağını merak ettiğim için zorla da olsa bitirdim. Yeni kitaplar daha hoş daha akıcı geliyor ama şöyle de bir şey var ki kelime haznemizi pek gelistirmiyorlar. Bu sebepten ötürü ben de ara ara eskilerden okumaya bakıyorum.
İstanbulun işgal dönemi. Her yerde İngiliz ve Fransız subayları kol geziyor. Sosyete neredeyse Türk olduğunu unutmuş Türklüğünden utanır hale gelmiş. Öyle ki toplantı ve balolarinda Türkçe yerine çoğunlukla İngilizce ve Fransızca konuşuyor, Türkçe konuşanlara da alayla bakıyorlar. İşte böyle bir zamanda bu insanların yaşam tarzını nasıl bir hayat sürdüklerini anlatmış yazar. O sosyete denilen topluluk İngiliz işgaline resmen seviniyorlar. Hatta evlerine el konulanlara 'Aman canım harp zamanındayız elbette evlerimize el koyacaklar. Bunda büyütülecek ne var' deme piskinligine bile sahipler. O dönem gerçekten de yaşanmış mı? Muhtemelen yaşanmıştır ki yazılmıştır. Fakat ilişkiler o kadar menfaat dolu o kadar iğrenç ki tahayyül edemiyorum.
Allah bu memlekete bir daha işgal göstermesin. Rabbim bizi ve bayrağımızı korusun. Amin.
Yakup Kadri, Kurtuluş Savaşı'na her zaman farklı açılardan bakmayı seven bir yazar. Yaban'da bir köydeki yaşamdan, Sodom ve Gomore'de de işgal altındaki İstanbul'dan Kurtuluş Savaşı sırasındaki toplumu değerlendiriyor. Tavsiye ederim.
Donemi sosyolojik olarak tahlil eden muhtesem bir eser.
295 sayfa