Daha orada, o anda onun en tehlikeli yanının, istediği anda şefkat uyandırabilmesi olduğunu anlamıştım. Tanrı, hep aynı emri verdi, "Şehvetten sakının," bu emre uyamadık, çelişkilerden hoşlanan Tanrı kendi emriyle bile çatışacak kadar güçlü bir şehvet duygusu vermişti hepimize, bu zavallı kullarından o görkemli yaratıcılığının ürünü olan şehvetle dövüşmesini istemişti, kim Tanrı'nın yarattıklarıyla baş edebilir ki, hiçbirimiz edemedik, en masumlarımız bile rüyalarında günaha bulaştı, emre uyamadık ama şehvete karşı dikkatli olmayı, şehvetle boğuşmayı, onu bastırmak için uğraşmayı, ondan kaçmaya çalışmayı öğrendik, yenilsek de zayıf bir kalkanımız, ince bir zırhımız oldu. Şefkat öyle değildi. Tanrı şehvetin yolunu kapatırken şefkatin yolunu sonuna kadar açmıştı, kimse şefkatin yolunda yürürken tedirgin olmaz, kuşku duymaz, kaçması gerektiğini düşünmezdi. Yüzündeki gizli gülümsemesinden anlaşıldığı gibi o bunu içgüdüleriyle sezmiş, Tanrı'nın yasakladığı topraklara girmek için tanrı'nın şefkatini bir "Truva atı" gibi kullanmayı öğrenmişti, her erkek kapılarını açıp o atı gönül rahatlığıyla içeri alıyordu. Tanrı'nın söylemeye vakit bulamadığını söylemek bana düşecekti, "Güzel kadınların uyandırdığı şefkatten korkun."
(Tanıtım Bülteninden)
Daha orada, o anda onun en tehlikeli yanının, istediği anda şefkat uyandırabilmesi olduğunu anlamıştım. Tanrı, hep aynı emri verdi, "Şehvetten sakının," bu emre uyamadık, çelişkilerden hoşlanan Tanrı kendi emriyle bile çatışacak kadar güçlü bir şehvet duygusu vermişti hepimize, bu zavallı kullarından o görkemli yaratıcılığının ürünü olan şehvetle dövüşmesini istemişti, kim Tanrı'nın yarattıklarıyla baş edebilir ki, hiçbirimiz edemedik, en masumlarımız bile rüyalarında günaha bulaştı, emre uyamadık ama şehvete karşı dikkatli olmayı, şehvetle boğuşmayı, onu bastırmak için uğraşmayı, ondan kaçmaya çalışmayı öğrendik, yenilsek de zayıf bir kalkanımız, ince bir zırhımız oldu. Şefkat öyle değildi. Tanrı şehvetin yolunu kapatırken şefkatin yolunu sonuna kadar açmıştı, kimse şefkatin yolunda yürürken tedirgin olmaz, kuşku duymaz, kaçması gerektiğini düşünmezdi. Yüzündeki gizli gülümsemesinden anlaşıldığı gibi o bunu içgüdüleriyle sezmiş, Tanrı'nın yasakladığı topraklara girmek için tanrı'nın şefkatini bir "Truva atı" gibi kullanmayı öğrenmişti, her erkek kapılarını açıp o atı gönül rahatlığıyla içeri alıyordu. Tanrı'nın söylemeye vakit bulamadığını söylemek bana düşecekti, "Güzel kadınların uyandırdığı şefkatten korkun."
(Tanıtım Bülteninden)
diğer ahmet altan kitaplarına göre çok hafif kalmış bir olay örgüsü ve gerçekliği var. kitap akıyor, merak da ettiriyor ama okuduktan sonra geriye kalan ne var derseniz, hiçbir şey yok maalesef.
Herbir satırı buram buram seks kokan bi kitap yaZmis yine ama eksik bir seyler vardı
Altan'ın eski kitaplarında olan o şehvet yoktu bence
Bakismayi bile uzun cilveli cümleler ile anlatan adam fiki fikiyi bu kitapta sadexe sevistik diye gecistirmis
Taraf gazetesinin etkileri mı desek ?
guzel bi kitap
Akıcılığı dışında hiç bir getirisi olmayan bir kitap
"Dünya hayatı eğlence ve oyundan başka bir şey değildir."
şevkle başlanmış ama aceleyle bitirilmiş bir roman gibi..hikaye yazanlar bilir..roman toplumun aynasıdır diye bakarsanız okudugunuzdan zevk alamazsınız..ahmet altanın dünyasına ortak olmak gerekir..kasaba da geçiyor ama havaalanı var..ticaret odası var...cinayetler işleniyor ama şehirden hiçbir güvenlik yardımı gelmiyor...aldatanın aldatmaya tahammülünün olmadığı bir roman...aldatılanın aldattığı bir roman...aldatanın aldattığından şüphe uyandıramayacak şüpheler uyandırması...her yönüyle okumaya deger.klasik ahmet altna şevişme sahneleri yok..onu okuyucunun tamamlamasını istiyor sanırım yazar bu defa..artık biraz isayn günlerinde aşktan biraz aldatmaktan biraz da dört mevsim sonbahardan alıp karıştıracaksınız içine...
Derin bir yolculuk sonrası bambaşka alemlere sürükleyen, keyifli bir kitap olmuş.
yazarın okuduğum ilk kitabı. anlatım tarzı kitabı okuma isteği uyandırıyor. kendine has bir bakış açısı var olaylara ama cinsellik konusunu çok abartılı olarak işlediğini düşünüyorum.
Çok iyi başlayıp, hızlı ve eksik bitenlerden. Sanki karakterlerin hiçbiri ulaşmaları gereken yere ulaşmış gibi değil. Sanki kitabın 100 sayfası daha varmış da, kaybolmuşçasına, karakterler bir anda değişim geçiriyorlar.
bu kitabı ya çok seversiniz yada nefret edersiniz...
416 sayfa
1Nisan2013 tarihinde, Everest Yayınları tarafından yayınlandı