Uygarlık tarihi biraz da aşkların tarihidir. Kadınla erkeğin, sevenle sevilenin, âşıkla maşukun tarihi... Ama insanlık tarihi gibi, aşkların tarihi de dikensiz gül bahçesi değildir. Kahkahalar ve buselerle olduğu kadar, acılar ve gözyaşlarıyla da işlenmiş bir kanaviçedir bu... Yaşandığı döneme ilişkin ipucu verir ve dönüp bakınca insana güzel gelir. Bu kitapta geçtiğimiz asra damgasını vuran aşk hikâyeleri var. Kimi meşhur olmuş, kimi unutulmuş, kimi efsanevi, kimi berduş aşklar bunlar... Mustafa Kemal ve Latife Hanımdan, Enver Paşa ve Naciye Sultana, Adnan Menderes ve Ayhan Aydandan, Nâzımla Pirayeye, Bedri Rahmi-Eren Eyüboğludan, Yüksel Menderes ve İpek Kramere, Yılmaz-Fatoş Güneyden, Yıldız Kenter ve Şükran Güngöre, Melih Kibar ve Çiğdem Taludan, Selahattin Pınarla Afife Jaleye... Bir dönem Türkiyeyi sarsan gönül maceraları... Bir başka deyişle Yüzyılın Aşkları...
Uygarlık tarihi biraz da aşkların tarihidir. Kadınla erkeğin, sevenle sevilenin, âşıkla maşukun tarihi... Ama insanlık tarihi gibi, aşkların tarihi de dikensiz gül bahçesi değildir. Kahkahalar ve buselerle olduğu kadar, acılar ve gözyaşlarıyla da işlenmiş bir kanaviçedir bu... Yaşandığı döneme ilişkin ipucu verir ve dönüp bakınca insana güzel gelir. Bu kitapta geçtiğimiz asra damgasını vuran aşk hikâyeleri var. Kimi meşhur olmuş, kimi unutulmuş, kimi efsanevi, kimi berduş aşklar bunlar... Mustafa Kemal ve Latife Hanımdan, Enver Paşa ve Naciye Sultana, Adnan Menderes ve Ayhan Aydandan, Nâzımla Pirayeye, Bedri Rahmi-Eren Eyüboğludan, Yüksel Menderes ve İpek Kramere, Yılmaz-Fatoş Güneyden, Yıldız Kenter ve Şükran Güngöre, Melih Kibar ve Çiğdem Taludan, Selahattin Pınarla Afife Jaleye... Bir dönem Türkiyeyi sarsan gönül maceraları... Bir başka deyişle Yüzyılın Aşkları...
Can Dündar'ın kaleminden anlatılmış harika bir kitap,bazı bölümleri okurken duygulanmamak insanın elinde değil.Tavsiye ederim.
Ünlü aşıklara dair diğer kitaplardan tek farkı Can Dündar'ın üslubu
Kitap tamamiyle yaşanan aşk hikayelerinden oluşuyor. Yaşayanlar tanıdığımız kişiler, yaşanan aşk ve kalem de Dündar'da olunca kesinlikle okunası oluyor.
UYGARLIK TARIHI BİRAZDA AŞK LARIN TARIHIDIR....UYGARLIGIN VE AŞK IN TARIHINI OKUYUN..
10 özel aşk anlatılıyor. Bazı aşkları bilsem de çoğuna yabancı olduğumu gördüm. Can Dündar hem karakterleri tanıtmış hem de ilişkilerini ve onların hayatlarını anlatmış. Hoşuma giden yanı bazen tanıdıklarının bazen de bizzat kendilerinin bu aşkları anlatmasıydı. Şiirler, mektuplar, gazetede çıkan haberler ve birbirinden güzel resimlerle de süslemiş kitabını Can Dündar. Kitabı yeni okuyabildim ve bitirir bitirmez arkadaşlarıma zevkle önermeye başladım. Umarım okuyan herkes sever.
Çok güzeldi fakat her büyük aşkın mutsuzlukla bitmesi beni umutsuzluğa sürükledi..
Ne zamandır bir köşede duruyordu. Okudum. Can Dündar’ın dediği gibi, “insanlık tarihi biraz da aşkların tarihidir”. Mesela Nazım Hikmet, sadece bir büyük şair değil, bir fikirler, olgular, büyük olaylar özetidir. Nazım’ın Nazımlığında ise Piraye’nin, Münevver’in Vera’nın tabi ki katkısı vardır. Ve aşk öznel bir kavram. Herkesin aşk algısı başka, aşkın tanımı zor hatta mümkün değil… Kitabı okurken aklıma bunlar geldi en çok. Bazı ilişkileri ben aşk diye tanımlayamazken neden yüzyılın aşkları arasında anlatılmışlar merak ettim mesela. Bazılarında ise öyle bir içtenlik öyle bir yoğunluk sezdim ki gözlerim dolu dolu okudum.
Mustafa Kemal ve Latife hanım’da büyük bir dava adamına mantığını yitirecek derecede (karşılıksız) aşık olmuş bir genç kızın çaresizliğini gördüm. Onu elde ettiğini zannediyor, elindekiler yetmiyor, sadece kendi için istiyor, aşık olduğu kişi büyük bir dava adamı iken evlendiği adamdan evinin reisi olmasını bekliyor ve kaçınılmaz sonu kendi elleriyle hazırlıyor… Hüzünlüydü…
Yılmaz-Fatoş Güney insancıldı, sıcacıktı. O canım öyküde-filmde dedikleri gibi: “Sevgi emektir…” 10 yılı geçen bir evlilik hayatının sadece 4 yılını beraber geçirmek, buna rağmen eksilmemek, eksiltmemek, direnebilmek... Herkesin harcı değil. Bir kere daha saygı duydum. Uzun mahpushane yılları boyunca ikisini ayakta tutan, yaşama gücü aşılayan mektuplara bir kere daha hayran kaldım…
Ve en çok etkilendiğim: Melih Kibar- Çiğdem Talu aşkı. Aşk için söylenen her şeyi içeren ama ironik bir şekilde, zamanında adı konamamış, yaşanamamış, eksik bırakılmış bir aşk... İçerdiği duyguların yoğunluğunu verdikleri eserlerde hissedebileceğiniz ve bu yoğunlukta yaşanmış duyguların böyle yapay sebeplerle bastırılmasına, engellenmesine, yarım bırakılmasına hayret edeceğiniz bir aşk…“Kavuşamazsın, aşk olur…” diyen Aşık Veysel’e hak vermenize sebep olabilecek bir aşk…
Can Dündar’ın eline sağlık dedim okuyunca. Kısacık bir yirminci yüzyıl özeti yapmış, her bir hikaye zamanının ruhunu taşıyor bütün yoğunluğuyla… Naciye-Enver aşkında, yüzyıl öncesinin aşklarının naifliğini ve yıkılıp yeniden inşa edilmekte olan bir dünyada yaşayan insanların heyecanını, büyük işler başarabilme hevesini gördüm. Afife Jale-Salahattin Pınar’da Klasik Türk Müziği’nin melankolik ezgilerine denk, o ezgilerden beslenen ve o ezgileri besleyen bir melankoliyi, Yıldız Kenter-Şükran Güngör’de tiyatro aşkı/meslek aşkı ile insan aşkının birbirine karışmasını, birbirini beslemesini gördüm. Her biri, üzerine ayrı bir kitap yazılabilecek hikayelerdi…
Sonuç olarak, insan olmak, bu dünyaya gelmek, böyle duygular yaşamak, yaşandığına şahit olmak, bu duygulardan doğan eserleri dinlemek, görmek, yaşamak güzel dedirttiler…
Can Dündar'ın akıcı anlatımıyla, sürükleyici 1-2 günde okunabilecek bir kitap.
Anlatılanların hepsi hüzünlü aşklardı...İnsan özeniyor böyle aşklara :)
Severek okudum, tavsiye ederim.
Yirminci yüzyıla damga vuran aşklar kesinlikle çok güzel işlenmiş.Aşıkların birbirine gönderdiği mektuplar ve resimlerle her düşünce desteklenmiş.Bazı ilişkilerin sonu iyi bitmese de yaşanılan aşk çok büyük .
Karton Cilt, 300 sayfa
2007 tarihinde, İmge Kitabevi tarafından yayınlandı