Cok begendigim kitabin sonunda hic beklemedigim bir sonla karsilastigim bir kitapti ben iki gunde bitirdim ama vaktiniz varsa elinize aldiginiz gun okuyup bitirebilirsiniz
Livaneli'ye
yine gözüm kapalı aldım romanını, kardeşimin hikayesi! hiçbir yoruma bakmadan, konusu nedir bilmeden. çünkü sen yazmıştın. ve yine pişman olmadım. bir kez daha saygıyla eğildim önünde, böyle bir dil, böyle bir üslup! herşeyden çok tasvirler aldı götürdü beni. umarım birkaç tane alıntı yapsam sorun olmaz senin için;
bu tepeden Karadeniz'in bir insan gibi değişen, kılıktan kılığa giren hallerini izlemeye gelirdim. bazen öfkelenir, bitmek bilmeyen bir enerjiyle sahildeki kayalıklara kafa atardı, bazen kıyı çizgisini diliyle nazlı nazlı yalardı, ender olarak da bir göl gibi kıpırtısız kalır, içine kapanırdı. karadeniz'i bi roman kahramanı gibi ruhsal gelgitleri, öfkeleri, sevdaları, umutları ve mutsuzluklarıyla tanımayı öğrenmiştim.
*
dedim ya, bütün bunlarda bir işaret görüyorum ben. demek ki buraya yerleşmem, burada kalmam, belki de burada ölmem, buraya gömülmem gerekiyor. neden mi? çünkü eski hayatımla hiçbir ilgisi yok. bana ay krateri kadar yabancı bir yer. ne bir kişiyi tanıyorum ne de beni tanıyan biri var. sorulardan, arkadaşlıklardan, toplumdan uzak, kendi içine dönen bir hayat. bütün istediğim bu.
*
insan her şeyi untarak yaşayabilirdi ama her şeyi hatırlayarak yaşayamazdı!
*
"peki sizin ayrıcalğınız ne?"diye soruyor.
"çok basit" diyorum. "okumak, sadece okumak. okuyan insan, dünyanın aklına yaslar sırtını. o zenginlerin arkadaşları birkaç finasçı, üç beş hlding yöneticisi. üstelik içtenlikten her zaman şüphe duyulan ilişkiler içindeler. oysa benim dostlarım dünyanın gelmiş geçmiş en akıllı ve en yaratıcı insanları: aristoteles, platon, ibn rüşd, faulkner, homeros, nietzsche, ibn haldun... bunları hangi maddiyatla bir tutabilirsin?"
*
aslında aşk kelimesini hiç sevmediğimi, günümüzde bunun bir pazarlama aracına dönüştüğünü söyledim. aşk dendiğinde sanki küçülüyordu her şey. o zaman gerçek aşka ne ad verdiğimi sordu.
"karasevda" dedim.
"karasevda?"
"evet!" dedim. "işte insana o çılgınlıkları yaptıran duygunun adı budur. karasevdayla aşk farklıdır birbirinden. asıl tehlikeli olan da karasevdadır.
*
aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.
*
bambaşka bir psikolojiye sürükledin beni, dün gece tabiri caizse şok yaşadım.meraklandım, şaşırdım, üzüldüm, birçok insani duygu vardı ama hepsinden önemlisi ilk sayfadan itibaren "dil" di. baştan sona anlatımlar, ifade, bu kadar akıcı, bu kadar sıkmaktan uzak, bu kadar mükemmel olabilirdi. teşekkürler livaneli, kendimi bildim bileli hayatımdasın. önceleri müziğinle, sonra usta kaleminle. umarım uzun yıllar daha güzel hikayelerini paylaşırsın benimle..
bazı bölümlerini tahmin etsemde yine de ilginç bir finalle sonlandı.
son derece akıcı bir kitap,bir günde bitiresim vardı ama ben sindire sindire merakla günlere yayarak okudum.Tavsiye ederim.
Kitaba başlarken Podima'yı hemen araştırıp nasıl bir yer olduğunu gördükten sonra kitabın beni içine çekmesine izin vererek sayfalar arasında kaybolmaya devam ettim.
Müthiş bir kurguya sahip olan kardeşimin hikayesi, sizi tahmin edemeyeceğiniz şekilde şaşırtarak bitiyor.
Tıpkı 'sevdalım hayat' ta olduğu gibi kapağı kapatınca derin düşüncelere daldım.. İyi ki varsın Livaneli.. Kitabın son sayfasını okuduktan sonra verdiğin keyfi ve huzuru seviyorum..
kitabı bitirebilmek için sabahladım, kitabı bitirdiğimde saat sabah altı olmuştu ve sadece "yok artık ne kitaptı be" dedim...
Kitabın sonu o kadar farklıydı ki bitirdiğimden beri başka birşey düşünemiyorum. Muhteşem!
Zülfü Livaneli yine konuşturmuş edebiyata ve diğer alanlara olan hakimiyetini. Mükemmel bir eser olmuş.
Serenad'ın bi benzeri.
10 sayfalık hikaye gereksiz ayrıntılarla ve basitliğe kaçacak bir yalınlıkla anlatılınca kitap uzuyor da uzuyor.
Hikaye vurucuydu...o kadar daha fazlası değil..
Başlarda sıkıcıyken, okudukça merak uyandıran bir kitap bence. Oldukça şaşırtıcı olduğu da söylenebilir kitabın sonlarına doğru.
Farklı bir kitaptı. İlk başlarda ben ne okuyorum konuya ne zaman gireceğiz nerede bu kardeş hikayesi dedim.
Zaman zaman yapılan alıntılar bilgi düzeyinin yüksekliği hatırına okuyorum herhalde dedim meğer kitaba tek tek değil de okuyup bütününe bakmak gerekliymiş.
Küçük yaşta ailesini kaybetmiş ikiz kardeşlerin hayatla bambaşka diyarlarda mücadelesi. Büyürler mühendis olurlar yolları Rusya'ya düşer aşkı tadarlar acıyı da haksızlığı da siyasi çıkmazlar müslümanlık. Klasik bir eser değil bu anlattıklarımdan da bilindik bir hikaye sanmayın.
Sarsıcı şaşırtıcı bol bilgili ters köşe acayip bir eser.
http://pudratozu.blogspot.com/2013/06/zulfu-livaneli-kardesimin-hikayesi.html
Livaneli'nin diğer kitapları ile karşılaştırdığımda çok yavan geldi. Yine de sonunun çok şaşırtıcı ve güzel bağlandığını düşünüyorum. Her durumda okunur ama ilk kez Livaneli okuyacaklar için başlangıç kitabı olmamalı sanki. Halen Serenad ve Leyla'nın Evi favorilerim arasında başta.
Zülfü Livaneli’nin Kardeşimin Hikayesi adlı kitabını okumuş ve şu an itibariyle bitirmiş bulunmaktayım.
Aslında biraz daha erken bir süre içerisinde bitebilirdi lakin , kurs ödevlerim- sınavım , kişisel meseleler ve sıcaklığı da ekleyince ,bitirmem azıcık geç oldu .
Zülfü Livaneli ,üstad , gene yapmış yapacağını , sayfaları döktürmüş resmen . Kitabı okurken zaman kavramı ortadan kalkıyor ve siz o olayların içerisinde kendinizi buluyorsunuz , kitap cidden çok akıcı .
Ve her sayfa da acaba ne olacak merakıyla okuyorsunuz . Ve bu kitap hiç beklemediğiniz ya da tahmin edemeyeceğiniz sürprizlerle dolu . Yazar beni kendisine bir kere daha hayran bıraktı .
Kitabın konusuna gelecek olursak ; Arzu adlı bir kadının bir gün bir davet sonrasında, esrarengiz bir biçimde öldürülmesi , bu ölümün arkasında neler olabileceği merakıyla Podima adlı bir köye bir gazetecinin gelmesi , olayları araştırmak istemesi ve Ahmet Bey’den olayı aydınlatacak bilgiyi ona aktarmasını istemesi , Ahmet Bey’in bildiklerini aktarması , aktarırken bir hikayeyi de – kardeşinin hikayesini- anlatması ve bunun akabinde gelişen olaylar , süper bir şekilde aktarılmış .
Yorum yazarken kelimelere dökmekte zorlanıyorum , çünkü anlatılmaz okunur dedirtecek bir kitap oldu benim için. Film tadındaydı .
Ve bu kitabı bana hediye eden arkadaşıma çok teşekkür ederim .O kendisini biliyor .
Bu kitabı okuyun ,cidden okuyun .İçinde tüm güzellikleri (aşkı , sevgiyi , dostluğu , aile bağlarını , polisiyeyi vb ) barındırıyor .
Son bir cümle daha , “ ZÜLFÜ LİVANELİ’NE “ bu kitabı yazdığı için ve “ DOĞAN KİTAP’TA “ bu kitabı çıkardığı için çok ama çok teşekkürler .Saygılarımla (D)
Kapağı görüldüğü üzere çok ilgi çekici... İlk sayfalardan itibaren de Livaneli nin o sıcak kahve tadındaki anlatım tarzını hissedince hoşuma gitti doğrusu kitap. Hem de sayfalar fark etmeden akıp gidiyordu... Kitaplardan oluşan koridorlu evinde yalnız yaşayan bu ' garip ' adamın kapısını bir gazeteci kız, mahalledeki ölümü araştırmak için çalıyor ve hikayemiz başlıyor...
Devamı için:
http://blogumabandim.blogspot.com/2013/06/kardesimin-hikayesi-zulfu-livaneli.html
Kardeşimin Hikayesi...
Dili konusunda kimsenin okumakta ve anlamakta zorlanmayacağı bir kitap diyebilirim.
Akıcılığı bir noktaya kadar sabit tutuyor, belki sonlara doğru yeter artık diyebilirsiniz o da belki.
Gözünüzde canlandırdığınızda her şey daha güzel gözüküyor aslında.
Ve kitapta altını çizeceğiniz bazı bölümler de var:
"Aşk dünyadaki en tehlikeli, en öldürücü duygudur." gibi.
Kitabı seven, edebiyatı seven biri için gayet hoş bir eser...