kitabı tabi ki çok beğendim ama niyeyse izlediğim bir çok filme benziyordu.açıkcası sonunu tahmin etmiştim
2 günde bitirdim. Kusursuz bişey sonunu şokla içinde okudum. Zülfü Livaneli açılması çok zor bi mükemmellikte yazmış bence kitabı. Böyle bi kurgu herkesin harcı değil
Ya şu degerlendirme de 100 yok mu? Psiko-analiz yaptıran bir kitap. Okuyucu da katili bulmak icin aktif hale getiriyor :) Katili gercekten de 'o' olabilecegini tahmin etmemistim. Aslinda kitabin şoke ettiren yani kesinlikle katili degil, baska bir seyi, hadi okuyun da öğrenin :)
serenad kadar olmasa da kendine bağlayan, okutturan bir roman...her zamanki tarzının dışına çıkmış yazar, psikolojik gerilime kaymış, güzel de olmuş.
Gerçekten insanı derinden etkileyen bir kitaptı Livaneli'nin okuduğum 2. kitabı Leylanın Evi de güzeldi fakat bu kitap bambaşkaydı sonunda gerçekten şaşırdım tavsiye ediyorum
livanel, yine döktürmüş... son sayfaları neredeyse agzım acık kalacak sekilde okudum.. muhteşem bir kurgu muhteşem bir anlatım tarzı .. Livanelinin kaleminden cıkan her kitap okunmalı kesinlikle...
Mutluluk,Leyla'nın Evi ve Serenad'dan sonra olmamış bu hikaye.Bağlantılar iyi değil,kopuk.Ayakları yere basmamış bir şeyler var.Çok çarpıcı bir hikaye beklerken,ki birinci kısımda sürekli bunu empoze ediyor,okuyucuyu meraklandırıyor,2.bölüme geçer geçmez daha okumadan çözüyorsunuz neyin ne olduğunu..Siz paragraflardan önde gidiyorsunuz hikayeyi çözmede...Kitabın sonunda ters köşeye yatırmak istemiş sanki okuyucuyu ama ters köşelik bir durum yok.Kitabı okurken nelere tahmin ettiysem sonuçta aynı oldu...6 puanı herşeye rağmen Zülfü bey'in su gibi akan anlatımına verdim...
Benim için şaşırtıcı bir sondu.Tahmin etmemiştim.Zülfü'nün üslubu ile kitap akıp gidiyor.Kurgusu ve dilini ben çok beğendim.
Zülfü Livaneli'nin daha önceden okuduğum kitaplarına benzemeyn, kurgusu oldukça güçlü, anlatımı her zamankinden değişik olup bana zaman zaman "Murat Menteş"i hatırlatan esrarengiz kitabı.
Kitabın sonu ilginç olsa da, Agatha Christie romanlarına aşikar kişilerce kolayca tespit edilebilirdi. Zira ben de ilk bölümlerden tespit etmiş bulundum.
Zülfü Livaneli'nin okuyup da, okuduğuma pişman olduğum hiç bir kitabı olmadı. Her yaştan insan okumalı bence.
Beni en çok etkileyen kitaplardan biridir.Nefes kesen, elimden bırakamadığım,şaşırtan,bir solukta okuduğum bir kitaptı Kardeşimin Hikayesi... Gerçekten de ''Aşk bir uçurumun kıyısında gözü bağlı yürümektir...'' Livaneli'nin kurgusuna hayran bırakan kitaplarından biri.Kesinlikle okunmalı.
Zülfü Livaneli ve tabiki bizim için yeni olan psikolojik gerilim ve psikiyatriye giriş babında çok akıcı ve bir o kadar göndermesi olan bir solukta okunacak muhteşem bir eser....Bu aylarda eğer tatilde iseniz hiç beklemeyecek şezlongda bitireceksiniz...Bayıldım
Livaneli kitapları arasında en az beğendiğim kitabı kardeşimin hikayesi herhalde çıtayı siz düşünün.
Okumayan yorumu da okumasın...Heyecanı kaçmasın diye elbette:))(Pek bir tüyo vermedim ama olsun...)
Gazeteci kız nasıl günlerce evinde kaldıysa, ben de kitabı bitirmeden uyuyamadım. sabah 05:15'de zafer benimdi...:)
Zülfü Livaneli'nin kendini okutan kitaplardan biri daha bitti. Kitaplarını okurken, bütün karakterler gözümün önünde canlandırıyor aynı zamanda...
İsmini yazsa okurum dediğim yazarlar vardır...Livaneli de onlardan biri..:)
başında "eee hadi ama" dedirtiyor ortası güzelleşirken sonunu çözüyorsunuz ve kitap aslında ortadan bitiyor. vasat.
24 saatte bitti.. Evet yorumların bir çoğuna ben de katılıyorum bir Serenad değil ama her eseri kendi içerisinde değerlendirmek gerekliliği gerçeğini de göz ardı edemiyorum. Bu açıdan bağımsız değerlendirildiğinde oldukça iyiydi. Okuduğum 3. Livaneli kitabıydı ve üçünde de ayrı ayrı kurgular vardı, beğendim, şaşırdım.. Yorumlardan birinde katilin kim olduğu yazmasaydı eğer bulmacayı çözme çabasına girecektim belki de ama keşke o yorumu okumasaydım da girseydim diye düşünmüyor da değilim.. Son olarak okunmalı diyorum...
Zülfü Livaneli ne yazsa çekinmeden alır okurum ancak bu kitabını pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim.Dili çok basit ve sade geldi ki çok kısa sürede okuyup bitirilebilecek bir kitap ortaya çıkmış. Livaneli tüm dikkatini ana karaktere vermiş.Kitapta geçen diğer karakterlerin derinliği yok. Hikayenin sonunu çok güzel bağlamış, o da olmasaydı büyük bir hayal kırıklığı olurdu benim için.
Hayatımda okuduğum en farklı romanlardan biriydi.Sonuna kadar aklımın ucundan dahi geçiremediğim şeyler oldu. Livaneli yine müthiş bir eser ortaya çıkarmış...
Okumaya başlar başlamaz bi kaç defa kitabın ön kapağına bakıp "Livaneli mi hakikaten?" dediğim kitap.
Olay kurgusu, kitabın sonu, psikolojik betimlemeler Livaneli kitaplarında hiç karşılaşmadığım türden.
Ayrıca akıcı olay kurgusu ve alıştığımız yalın Livaneli üslubu ile bir bir haftada bitirebilinen harika bir roman.
http://kitapsevinci.blogspot.com.tr/2014/05/kardesimin-hikayesi-zulfu-livaneli.html
Müthiş bir son vs son derece yalın bir anlatım ile dalında eşi benzeri olmayan bir eser. Mutlaka okunmalı ve okutulmalı!
Okuduğum ilk Zülfü Livaneli kitabıydı ve hiç elimden bırakmadan okumak istedim. Okusam okusam hiç bitmese diye diledim... Kurgusu çok iyiydi. Yazım dili akıcı. Ters köşe sevenlerdenseniz bu kitabı da seversiniz...
Bana hep Türk filmini geçtim Türk dizisi gibi geliyor Livaneli’nin eserleri Anlatılmak istenen hikaye uzun, karmaşık sanki ortada çok önemli bir olay bir gizem varmış hissi uyandıran ancak bilindik hikaye formatına dönen olaylar zincirinden oluşuyor. Kitabın kurgusu için vasat diyemem ama eksik kalan bir şeyler var ne cinayetin ne aşk hikayesinin içine tam olarak giremiyorsunuz. Buna rağmen sürükleyici ancak bu sürükleyicilik derinliğinden dolayı değil insanda merak ve şaşırma duygusu uyandırdığından.. Böyle bir hikaye için fazla sayfa sayısı.. Yazarın öğreten bir yazar olduğu hemen hemen her kitabında ilgi çekici bilgiler verdiğini söylemekte fayda var. "Hipofiz bezi, Blunted Affeckt" ve “Athos Dağı” öğrendiklerimden...Athos Dağı’nın yani Ayranoz’un benimde zaman zaman ah keşke nerdeee dediğim hikayesini anlatayım size. 15. yüzyılda bugünkü 20 manastırın 19’u tamamlandı. Daha sonra yapılan eklerle manastırlar genişledi. 1045’te çıkarılan bir fermanla kadınların Aynaroz’a girmeleri yasaklandı. Dinsel amaç ya da bilimsel araştırma isteğiyle yalnız erkekler Aynaroz’a gidebilir. Bugün de 1.500 keşiş sade ve dünyada uzak bir yaşam sürerler, ekim yaparlar ve bazı el sanatlarıyla uğraşırlar. Yani dünyada kadınların olmadığı bir yer sizce de kulağa hoş gelmiyor mu :P
Kitaptan altını çizdiklerim:
"Evet, insan her şeyi unutarak yaşayabilirdi ama her şeyi hatırlayarak yaşayamazdı."
“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”
“İnsanın en kötü yalanı kendine karşı olanıdır”
“Her insan bedeninin çürüyec
eğini bilir ve bundan korkar. Ama çoğu insanın ruhu gövdesinden önce çürür; nedense kimse bundan korkmaz!”
“İnsan her şeyi unutarak yaşayabilirdi ama her şeyi hatırlayarak yaşayamazdı!”
“İnsan, kendine kurallar koyulan bir hayvan gibi her duruma alışıyor”