Kardeşimin Hikayesi
Zülfü Livaneli
En Son Değerlendirmeler
Cok sade ,akici bir dili var.okurken kelimelerden olusan bir kaydiraktan kayar gibi gidiyor kitap.
8/10
Okumaya büyük bir zevkle başladığım ama ilk 100 sayfadan sonra sıkıldığım bir kitaptı.Kahramanı beğenmemiştim oysa ki kitabın en en önemli noktalarından biri kahramandır.Daha sonrada yazarın anlatışını beğenmedim.Nedense yine de okumaya devam ettim.Beni bir şey çekiyordu ama ne bilmiyordum.Biraz daha okuduktan sonra hikaye güzelleşmeye başladı.Ne olursa olsun hikaye mükemmeldi.Sonlara doğru iyice meraklanmaya başladım ve kitabın sonu harikuledeydi.ÇOK BEĞENDİM.
2 günde biten harika bir kitap her sayfası ayrı heycan ayrı merak uyandıran uzun sürede hafızamdan atamayacağım güzelikteki bir kitap
Bana hep Türk filmini geçtim Türk dizisi gibi geliyor Livaneli’nin eserleri ? Anlatılmak istenen hikaye uzun, karmaşık sanki ortada çok önemli bir olay bir gizem varmış hissi uyandıran ancak bilindik hikaye formatına dönen olaylar zincirinden oluşuyor. Kitabın kurgusu için vasat diyemem ama eksik kalan bir şeyler var ne cinayetin ne aşk hikayesinin içine tam olarak giremiyorsunuz. Buna rağmen sürükleyici ancak bu sürükleyicilik derinliğinden dolayı değil insanda merak ve şaşırma duygusu uyandırdığından.. Böyle bir hikaye için fazla sayfa sayısı.. Yazarın öğreten bir yazar olduğu hemen hemen her kitabında ilgi çekici bilgiler verdiğini söylemekte fayda var. "Hipofiz bezi, Blunted Affeckt" ve “Athos Dağı” öğrendiklerimden...Athos Dağı’nın yani Ayranoz’un benimde zaman zaman ah keşke nerdeee dediğim hikayesini anlatayım size. 15. yüzyılda bugünkü 20 manastırın 19’u tamamlandı. Daha sonra yapılan eklerle manastırlar genişledi. 1045’te çıkarılan bir fermanla kadınların Aynaroz’a girmeleri yasaklandı. Dinsel amaç ya da bilimsel araştırma isteğiyle yalnız erkekler Aynaroz’a gidebilir. Bugün de 1.500 keşiş sade ve dünyada uzak bir yaşam sürerler, ekim yaparlar ve bazı el sanatlarıyla uğraşırlar. Yani dünyada kadınların olmadığı bir yer sizce de kulağa hoş gelmiyor mu :P
Kitaptan altını çizdiklerim:
"Evet, insan her şeyi unutarak yaşayabilirdi ama her şeyi hatırlayarak yaşayamazdı."
“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”
“İnsanın en kötü yalanı kendine karşı olanıdır”
“Her insan bedeninin çürüyec
eğini bilir ve bundan korkar. Ama çoğu insanın ruhu gövdesinden önce çürür; nedense kimse bundan korkmaz!”
“İnsan her şeyi unutarak yaşayabilirdi ama her şeyi hatırlayarak yaşayamazdı!”
“İnsan, kendine kurallar koyulan bir hayvan gibi her duruma alışıyor”
Pek o kadar reklam edildiğine değmez,yetersiz geldi sıkıcıydı bir hikayeyi Fazlasıyla uzatarak anlatmış gereksiz çok şey vardı.anlamsız aynı zamanda.
Katilin kim olduğunu nasıl öğrendi vs bunları daha açıklayıcı anlatmasını isterdim.
Genel olarak sıkılmadan merakla okuduğum, şimdi ne olacak diye düşündüğüm yerler oldu.
Kitap iyiydi fakat hikayeyi Zülfü Livaneli çıtasında değerlendirdiğimizde çıta biraz düşüyor.
Sürekli bir şeyler okuyup izlemeye çalışan biri olarak ben de kardeşler arasındaki noktayı fark ettim. Okumayan arkadaşlar için konuyu açık açık yazamıyorum. Fakat katili tahmin etmek zordu kabul edin, çünkü kitapta katilin maktülle bulunanan hiçbir münasebetine yer verilmemiş ya da ben mi yanlış hatırlıyorum bilmiyorum.
Neyse sonuç olarak akıcı, güzel bir kitaptı.
Kitabın bir tek kapağını beğenmedim. Okuduktan sonra farkettim daha farklı birşey olabilirdi.
Kitaba gelicek olursak sadece gazeteci kızın değil benimde merak duygumu etkiledi ve bir günde ara vermeden okudum. Konusu, anlatılış şekli, yer yer verilen ipuçları güzeldi.
sayfa sayısı az olduğu için hemen bitti keşke bitmeseydi dedittiren bir kitap
İlk defa bir livaneli eseri okudum. Olaylar ve eserle okadar bütünleşmisim ki hangi ara bitti farkına bile varamadım. 1günde bitti. Hayatımda okuduğum en manyakça en güzel yapıttı diyebilirim. Yok artık bu kadar da olmaz falan dedirtiyor. ve devamlı sağ gösterip sol vuruyor. Bir kaç saat içinde olsa kendi yaşamımdan sıyrılıp olayların tam kalbinde benliğim yaşıyormuş gibi hisseetim...
kitap çok şaşırtıcıydı çoğu arkadaşın aksine hiç tahmin etmemiştim sonunu çok şaşırdım okurken elimde olmadan şaşkınlık ifademi biraz yüksek sesle belritmiş oldum etraftaki hekes bana baktı:)neyse kitaba dönecek olursak başlarda pek heyecanlı değildi ama hikayeler başladıkça bende gazeteci kız gibi merakıma yenik düştüm kitabı elimden bırakamadım:)Zülfü Livaneli yine döktürmüş bir arkadaştan alıntı yapıyorum kitabın sonunda hakikaten ters köşe oldum hiç aklıma gelmemişti kesinlikle süperdi okunmaya değer mutlka okuyun...yalnız bişi merak ettim hapihanede bekletilirken roman kahramanlarını hayal ediyor oradaki dr b karakterini bilemedim hangi romanın kahramanı bilen var mı?
Çeşitli yerlere serpiştirilen ipuçları sayesinde sonu tahmin edilse de kitap heyecanla akıp gidiyor..
Hani ilkokulda öğretmenlerimiz 'kompozisyonlarınız en az 3 bölümden oluşmalı. Serim, düğüm ve çözüm.' derdi. İşte bu romanda o üç bölümü de rahatlıkla fark edebilirsiniz. İlk başta 'Çok ilginç bir adam. Ne yaşadı ki bu duruma geldi?' diye düşünerek ilerliyorsunuz. Ardından bir bölüm geliyor ve 'E hadi anlat. Merak ediyorum!' diye sayıklamaya başlıyorsunuz. Anlatıyor, anlatıyor, anlatıyor fakat yetmiyor. Daha fazlası, daha detayı derken puf! Bir anda 'Nasıl yani?' derken buluyorsunuz kendinizi. Ardından bir mektup herşeyi çözüveriyor. Sanırım şimdiye dek okuduğum en güzel Zülfü Livaneli romanıydı.
Bir kaza da ölen ikiz kardeşin yerine kendini koyma, onun yaşadıgını var sayma, bir aşk yüzünden kendini toplumdan soyutlama, kimseye dokunamama, bir çeçen liderine hem isim hem de fiziksel olarak benzeme, bir anda lezbiyen olan bir kadın tarafından aşk yüzünden ispiyonlanma, rusların pasaportuna ana adına uyruguna bile bakmadan adam kaçırması, sorgulamadan bir buçuk yıl içerde tutması, hapishanenin mudurunun değişmesi sebebiyle unutulması, aşık olunan kızın delirmesi, evini kütüphane gibi düzenleyen kültürlü bir adamın bu kadar acıdan !! sonra isterik bir kıza bir anda aşık olması ve arkasından intahar... Hemde inşaat mühendisi olmasına rağmen tasarladıgı sarılma makinesi ile sıkılarak, tabi bir de köy cinayeti, ğstelik katil de deli. Bana kalırsa kitabın konusu, kurgusu Zülfü livaneli için fiyaskodur.
Ruh halimi yansıtan kitapları okudukça etkisi uzun süre üstümde kalıyor. Kardeşimin Hikayesi'ni herkesten uzaklaştığım, kimseyle görüşmek istemediğim bir dömemde okumuştum.
İnsanlardan kaçıp hayatın boşluğundan çıkan, kitaplarıyla ve köpeğiyle, nadiren görüştüğü kardeşiyle yarattığı dünyasında, Podima Köyü’nde kendi halinde yaşamayı sürdüren başkahraman Ahmet Arslan'ın hikayesi.
Genç bir kadının öldürülmesiyle başlayıp, genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da vesile olur, cinayet. Sessiz, sakin olan köyde cinayet olayı sarsıcı etki yapmış, genç gazeteci de bunun üzerine (Ahmet Arslan'la genç kadını öldürülmeden önce son görenlerden olması ve kadının adamı evinde sık sık ziyaret etmesi, onunla vakit geçirmesi sebebiyle), adamla ropörtaj yapmak için evinde ziyaret eder.
Adam, genç gazeteciye kısa sürede ilgi duyar ve öngörüleriyle cinayetin hikayesini anlatır. Kızı yakınında tutmak için kardeşinin hikayesini de anlatarak uzun süre yanında kalmasını sağlamıştır.
Romanda, adamın okuduğu kitaplardan alıntıları, göndermeleri okuduklarımın arasında oluşu çok hoşuma gitti.
hayal kırıklığı yaşadım.
Uzun yorumum için linke tıklayın.
http://kitaplardansayfalar.blogspot.com.tr/2016/02/kardesimin-hikayesi.html
Kardeşimin Hikayesi, Zülfü Livaneli ile tanışmama vesile olan kitaptır. 2 gün önce bitirdim kitabı ve hala etkisinden kurtulabilmiş değilim :) Sürükleyiciliği, akıcılığı ve kendisine bağlayan karakterleriyle başarılı bir kitap olmuş ;)
Bu kitap büyülü
Dün öğlen kitaba başladığımda bir de bakmışım bir saatte kitabın ortasına gelmişim. Dili çok akıcı kurgusu muhteşem bir kitaptı..Gerçekten nasıl bittiğini anlamadım ..
Zülfü Livaneli'nin Serenad'dan sonraki en iyi kitabı bence..Harika bir konu,insanı içine sürüklüyor.Elinden bırakmak istemeyeceğiniz türde bir kitap.