Okuduğum ilk Grange romanı. Grange bağımlısı yapan roman aynı zamanda. Romanı okurken, filmini kafanızda çektirebiliyor. Romanı tavsiye hiçbir eşim dostum olumsuz dönmedi. Kurgusu sağlam bir Grange başyapıtı. Tavsiyedir.
İlk okuduğum Grange romanıydı, kurgusu güzel ve sürekleyici ancak sonunu çok aceleye getirmiş gibi geldi bana. O yüzden biraz hayal kırıklığı yarattı.
Grange'ın Leyleklerin Uçuşundan sonra müthiş kitaplarından biri diye başladığım fakat fiyasko ile sonuçlanan bir kitabı. Bir kere kurgusunda hatalar var.
Bazı anlatımları o kadar gerçekçi ki,okurken mideniz bulanabiliyor. Koloni'de uğrattığı hayal kırıklığını bu kitabıyla telafi etti.
Eğer daha önce Grange'nin bir kitabını okuduysanız katili bulmanız an meselesi. Daha sonra bitirmek için okuyor ve dolayısıyla sıkılıyorsunuz.
http://pinucciasbooks.blogspot.com
Gözlemlediğim kadarıyla Grangé romanları uzunca bir süredir kısa zamanda Türkçe’ye çevrilip pek çok Türk okur tarafından seve seve bir solukta okunan romanlardan. Ben de gerilim-macera tipi romanları ara ara okurum ama Grangé’dan nedense hiç okumamıştım bu vakte kadar. Bundan birkaç yıl sonra da Tess Gerritsen romanları için aynı şeyi söyleceğim büyük ihtimalle. Çevremden gözlemlediğim ve internetteki kitap siteleri ve bloglardan izlediğim kadarıyla bu ara herkes Tess’in romanlarını okuyor bu ara.
Neyse biz Ölü Ruhlar Ormanı’na geri dönelim. Kitabın kapağını beğenmemekle birlikte konusu ilgimi çekti. “Seri katil”, “otizm” ve “Latin Amerika” başlıkları bir arada ilgimi çekiyor zaten. Bir de bunlar zenginleştirilmiş bir içerikle birlikte sunulduğundan iyice hoşuma gitti. İnternette yaptığım küçük araştırmada gördüm ki Grangé-severler ilk kez Grangé romanı okuyacak olanlara bu kitabı kesinlikle önermiyor. Çünkü genel anlamda bu roman başarılı bulunmamış. Vallahi olan oldu, ben okudum artık ama severek okudum. Temposu yüksek bir romandı. Doğruluğunu kontrol etmedim ama aralara serpiştirilmiş genel kültür geliştirici bilgiler çok hoşuma gitti. Hani bunu bile sevdiysem, gerçek Grangé-severlerin beğendiği diğer kitapları da severim gibi geliyor bana. Bu konuda da tavsiyelerinizi dikkate alırım: Bir sonraki Grangé romanım hangisi olmalı?
Dönem dönem aradığım kitapların Türkçe’ye çevrilmediğini görünce veya seneler öncelikle çevrilip tek baskı yaptığını görünce üzülüyorum. Farkında mısınız bilemiyorum ama tersi bir durum da söz konusu. Pek çok Avrupalı ve Latin Amerikalı yazarın kitabı İngilizce’ye çevrilmeden Türkçe’ye çevriliyor. Goodreads aracılığıyla böyle durumları okuyunca da ülkemiz adına ayrı bir mutlu oluyorum. İnsanlar İngilizceye çevrilmediği için okuyamadıkları yazarlardan bahsediyorlar. Örneğin Nobel ödüllü yazar Mario Vargas Llosa’nın bir sürü kitabı daha yazar Nobel edebiyat ödülünü almadan önce Can Yayınları’ndan çıkmıştı. Jean-Christophe Grangé kitapları özelinde de Doğan Kitap’a teşekkürü borç bilirim.
En sevdiğim Grange romanlarından biri oldu. Gerçekçi tasvirleri bazen midemi bile bulandırdı, o derece etkilendim.
Bir erkek yazarın kaleminden abartılı bir kadın baş karakter okumak hoşuma gitmedi. Sonunu başından tahmin etmeniz mümkün. Yine de güzel bir Güney Amerika yolculuğu vaat ettiği söylenebilir
Çok beğendiğimi söyleyemem katili romanı okumaya başlayıpta bir kaç bölüm bitirince kolayca tahmin edebiliyorsunuz. Ya da ben çok polisiye okuduğum için şıp diye tahmin ettim :))
Katilin kim oldugunu romanın yarısından itibaren keşfetsemde, bu durum bendeki Grange sevgisini ve kitabı okumaya devam etme istigimi bitiremedi.
http://ebediyenedebiyat.blogspot.com/2011/07/olu-ruhlar-orman-jean-christophe-grange.html
yarısında katil belli olmuştu :(,üstelik sanki kurgu yazar tarafından sürekli çıkmaza girdiği için değiştiriliyrodu
Grange polisiye gerilim romanı dalında henüz keşfedebildiğim en mükemmel yazar. tek negatif tarafı yazarın her romanında kitabın ana karakterlerinden birinin çift kişilik yaşıyor olması yine de okumaya değer kitaplar yazıyor her kitabından genel kültüre katkıda bulunuyor. Ölü ruhlar ormanı akıl almaz cinayetleri insan eti yiyen yamyamları barındırıyor. bir katil öldürme şekli hiç de alışıldık değil içilen kan yenen insan uzuvları vahşetin ortasında tek bir soru katil kim ?
Eski Grange tadını alamadığım bir Grange kitabı olsa da sonu etkilemişti yine beni.
Bugüne kadar beni fazla heyecanlandırmayan tek Grangé kitabı budur kanımca.
Evet tasvirler çok güzel keza hikaye de öyle.
Ama diğerlerinin yanında vasat kalmış.
Maalesef...
Grange'den mükemmel cinayetler okumaya öyle alıştım ki, beklenti bu kadar yüksek olunca artık beğenmek de zor oluyor sanırım.. Kitap gayet akıcı başlıyor ve yarıya kadar merak uyandırarak ilerliyor. Ancak belli bir noktadan sonra biraz zor ilerledim diyebilirm. Özellikle son 60-70 sayfaya kadar. Ancak genel olarak yorumlamak gerekirse, "Grange" eseri demek yeterli elbette ki.. Üstteki yorumlar sadece beklenti büyüklüğnden :) Yazar bu işin ustası artık.. Net..
Bu macerada sorgu yargıcı genç bayanımız başrolde. Dolaylı olarak dahil olduğu bir davayı gizlice yürütmeye çalışması, hikayenin temelini oluşturuyor. Bu uğurda yolu Güney Amerika'nın uzak diyarlarına kadar uzanıyor. Romanımız, Şeytan Yemini ya da Leyleklerin Uçuşu kadar sürükleyici değil fakat yine de ilgimizi çekmeyi başarıyor. Konu edilen davanın yanı sıra, Grange'in Güney Amerika'daki diktatörlük dönemine değinmesi, kitabın en ilgi çekici noktalarından birisi.
Grange'yi ilk tanıdığım kitap. Fantastik ve tuhaf şeyler seviyorsanız okuyunuz.
Başlarda sıkıcı bir soruşturmayla ilerleyen kitap bir anda çok etkileyici bir sonla bitiyor. Grange'den harika bir kurgu ve harika bir son.