Tutunamayanlar

En Son Değerlendirmeler

2 puan

Fazlasıyla sıkıcı. Asla sürükleyici değil.

Profil Resmi
10 puan

keşke ölmeseydin be Oğuz'cuğum Atay.

12 yıl, 1 ay
10 puan

Tam anlamıyla anlayamadım uslüple alakalı bir durum olsa gerek ama gerçekten herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap

1 puan

şu yaşıma geldim tek bir kitabı bile yarıda bırakmadım ta ki tutunamayanlara kadar.popüler kitaplara karşı antipatim vardır ama türk edebiyatına ve eserlere değer veririm merakımda hadi başlıyayım dedim bilinmeze yelken açayım hiç bir yorum okumadan başladım tutunamayanlara ama 2 hafta geçmesine rağmen daha 200 üncü sayfaya bile gelemedim artık bu ızdırap haline geldi 4-5 günde bir roman bitiren ben 1 aya yakın kitapla uzun uzun bakıştık ah selim vah selim intihar etmiş selim ee? bi tane olay yok baktım olmuyor vaktim boşa gidiyor daha olric e gelmeden bıraktım gitti olric sizin olsun dedim uzun bi süre elime alıp bitirmeyi düşüneceğimi sanmıyorum öyle duruyor rafta kitap okumaktan soğudum resmen ben 500 sayfalık kitabı sabahlayıp aynı gün bitiren biriyim bu kitabı hiç özlemedim alıpda devam edeyim demedim sırf uğraştım belki konu açılır zevkli hale gelir diye ama yok gitmiyor bırak dedim ya okunası sırada bekleyen o kadar kitap varken varsın bu eksik kalsın arkadaş..

10 puan

yapmayın kardeşim. anlamadım deyin, böyle yapmayın. Size göre değilse okumayın. kalkıp okuyup, anlamayıp abuk sabuk değerlendirme yapmayın

5 puan

Ben kitabı beğenmedim.Bana göre başyapıt ya da edebiyat klasiği değildi.Ayrıca Vladimir Nabokov'un Solgun Ateş romanıyla aralarında bir fark göremedim ben açıkçası.
Başyapıt dediğin bana göre eşsiz olmalıdır.Turgut Özben'in Charles Kinbote ile paralelliği eşsizlik yerine taklitçiliğin kanıtı olabilir ancak.
Romanın üslubu ve romandaki ruh tahlillerini beğendim o kadar.

10 puan

Edebiyatın dönüm noktası olan bazı kitaplar vardır ve bu kitaplar sadece bir akım başlatırlar, ardından gelen kitapların güzelliği, bu tür kitapları geride bırakmıştır. Ancak Tutunamayanlar'da bunun aksini görüyoruz. Türk Edebiyatı'nda yeni bir dönem başlatan Oğuz Atay, bu dönemin görece doruk noktası olarak kaldı.

Zor yazılırdı böyle kitap, eşi benzeri de zor bulunur. Bir benzerenin geleceğine çok ihtimal vermiyorum. Değerini bilmek lazım.

10 puan

Türk Edebiyatı'na yeni bir soluk,yeni bir heyecan..Her anlamda farklı bir kitap.Oğuz Atay bütün klişelere meydan okumuş kitabında..Sanırım 76 sayfa noktalama işareti kullanmadan kitabın bir bölümünü kaleme almış.Cümle yapısı itibari ile zaten farklı..Kitabın konusuna gelince Turgut'un intihar eden arkadaşı Selim'i anlamaya,anlamlandırmaya yönelik yolculuğu..Yarattığı iç sesi ( Olric ) ile konuşmaları , git gide hayatın kaybettiği arkadaşına neler getirdiğini anlaması , kendini iyice soyutlayıp iç sesiyle yalnızlığa doğru akıp gitmesi..Oğuz Atay postmodernizmi en iyi temsil eden kitabı bence kaleme almış.

Profil Resmi
8 puan

Oğuz Atay bu kitabı için arka kapağa yorum yazmak istesem şunu yazardım ..

"Tutunamayanlar "
Yaşama sevincinin konu edildigi bir ödev icin , engelli bir çocuğun "uçurum" resmi çizip getirmesidir ..

10 puan

Tekrar Tekrar yıllarca okuyabilirimm.

Profil Resmi
4 puan

Yırttığım tek kitap. Yarıda dayanamadım

10 puan

kitabı anlatması okumaktan daha zor.. kitaba tutunmak gerçekten güzeldi. Oğuz Atay a çoğu zaman neyin kafasını yaşıyorsun sen? demek istedim. Okudum bitirdim mutluyum..

9 yıl, 4 ay
10 puan

Ben bir kitap merak ettim, gittim aldım. keşke almaz olsaydım.
Ben bir kitap okudum son sayfasına geldiğimde her şey ama istisnasız her şey değişmişti. Anlat deseniz konusu ne deseniz söyleyecek kelimem yok zaman mekan kavramı yok ya SELİM IŞIK'sınız ya da TURGUT ÖZBEN'siniz anlayabilirseniz kitabın içinde kaybolabilirseniz bir başka adla anlamaya başlarsınız kendinizi yanlışım var mı ? Olric sen söyle inanmazlar belki bana

10 puan

Anımsadığım kadarıyla Küçük İskender: "Türkçe'de Tutunamayanlar diye bir roman yazılmışsa, her şey yazılabilir." diyerek eserin önemini tayin etmişti.
Ve yine anımsadığım kadarıyla Oğuz Atay'ın eserleri başka dillere çevrilmemiştir. Bu büyük hazine sadece bizler sahibiz. Lütfen onun istediği gibi okurlar olalım...
Ölmedin Oğuz Atay...

Profil Resmi
9 puan

Hayata tutunmakta güçlük çekenlerin kendilerinden birçok şey bulacağı kitap.

Profil Resmi
10 puan

Kitabı daha yeni bitirdim ama çok başarılı çok harika bir kitap.Yeri geldi ağladım bu satırların içinde.Bu hayatta Çok fazla tutunamayan var.Bazı yerlerinde zorlandım anlayamadm ama severek okudum herkese tavsiye ederim :)

Profil Resmi
10 puan

Favori kitabım.

10 puan

Bu kitap bende hıçkıra hıçkıra ağlama hissi uyandırdı. Çarpıcı ve sert bir içki etkisi yarattı. Çevremdeki her şeyi algılamam bundan sonra daha farklı olacak, bu kesin !

9 puan

TUTUNAMAYANLAR genç bir mühendisin hayattan beklentileriyle gerçek yaşamındaki uyumsuzluğunun anlatıldığı ve bir roman.

Oğuz ATAY bu romanında Türkçede bulunan bütün kelimeleri ustaca kullanarak bir insanın iç dünyasında kopan fırtınalarını, isyanlarını, kırgınlıklarını, hayal kırıklıklarını, kendi içinde yaratmış olduğu cehenneminde kendisinin nasıl boğulduğunu ve ölüme sürüklediğini okuyucusuna aktararak adeta kelimelerle MUTSUZLUĞUN RESMİ' ni çizmiştir.

Edebiyatımızda farklı bir tarzda yazılan bu romanı okumadan önce daha önceki okuduğunuz bütün anlatıları ve anlatılış şekillerini unutun. Farklı bir dünyadan, farklı bir üslupta zengin bir kelime dağarcığıyla yazılan bir hikayenin tadına varacaksınız.

10 puan

Uzun süre bir kitabı elimde tutamam demeyin, sindire sindire okuyun. Bir ayımı aldı okumak ama tutunamayanların dünyasına dahil oldum...

10 puan

OKUYACAĞIM.

1 puan

895 günde okunamayan bir kitaba yorum yazmak garip olur. Bazıları çok severmiş bazısı sevmezmiş bu kitabı ben ikinci gruptaydım.

3 puan

Tutunamadım.

10 puan

Bizi turgut gibi analayacak adamlar lazım

10 puan

Kitaba başlamadan önce korkularım vardı, çünkü çevremde yarım bırakan çok kişi vardı. Benim de elimde sürünürse diye çekiniyordum ama neyseki böyle bir durum olmadı.
Kitap gerçekten de insanı yoran cinsten, elime alayım saatlerce okuyayım diyemiyorsunuz çünkü belli bir okumadan sonra gitmiyor, daha doğrusu okuduğunuz sayfaları sadece okumuş olarak kalıyorsunuz, elde sadece çevrilmiş sayfalar kalıyor. Ara vererek okumak karakterlerle özdeşmenizi sağlıyor. Buna rağmen bazı sayfaları yine de anlamadım desem yalan olmaz çünkü çok ağdalı ve de anlamını bilmediğim kelimelerle dolu olan sayfalar da yok değildi. Beni yoran bir diğer husus da, kitapta abartmıyorum 70 sayfa kadar olan bir bölümde hiç noktalama işaretlerinin kullanılmamasıydı, bildiğimiz sürekli ve ile bağlanmış bir sürü devrik cümle. Bu durumu da bir karakterin ağzından şöyle dile getirmiş yazar; "kafasındaki dağınıklığı anlatabilmek için, şarkılara da dağınık bir biçim vermek gerektiğini sanmıştır." Ayrıca kimin ne dediği de bazı sayfalarda anlaşılmıyor, Hangi karakter o an konuşuyor anlamak zor oluyor.

Bu saydıklarımı eser çok güzel örtbas ediyor aslında kalitesiyle. Benim hoşuma gitti, yaşanan gelgitler, hayal kırıklıkları, umut-umutsuzluk, isyanlar vs bu kadar güzel dile getirilebilir.
Bu arada Olric ile ilgili o kadar çok alıntılar gördük ki nette, çoğunun kitapla alakası yoktu. Eğer başka bir eserinde o karakter varsa bilemem tabi, yazarın okuduğum ilk kitabıydı bu.

Kitapta altını çizdiğim çok satırlar oldu ama bir tanesini yazayım:

"Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben, kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım."

Son olarak kitapta kısa ve de etkili bir cümle ile kapanışı yapayım. O kadar samimi bir cümle ki bazen kullanmadan edemiyor insan:

'Bat dünya bat!'

10 puan

Bazı kitaplar okunur, biter sonra bir daha açıp okuma ihtiyacı duymazsınız. Bu kitap o tür bir kitap değil. Bir süre sonra tekrar okuma ihtiyacı duyuyorsunuz.
Ayrıca okurken çok güldüm, nefis tahliller yapılmış.

10 puan

Uzun zaman önce başlayip bir türlü bitiremediğim bir romandi (tutunamayanları bitiremeyenlerden misiniz:)). En bastan baslayarak bitirdim sonunda. Ne bu kitap alelacele okunacak bir kitap ne de oğuz atay çabucak anlaşılabilecek bir insan. Hele sosyal medyada ilk 35 sayfasını okuyup "cesareti kafamızda mı yaşayacağız olric.." yazılarıyla çarçur edilecek bir yazar hiç değil. Evet her bir cümlesi eşsiz, muazzam fakat kultur ikonu olmaya başlaması benim gibi okurların tereddütlü yaklaşımlarına sebep olabiliyor.

Eğer bu kitaba henüz başlamamışsanız önyargıdan uzak bir şekilde başlayın. Başarısız bir entellektüel teşebbüsün, burjuva eleştirisinin mizahla (sarkazm ) mükemmel anlatımına şahit olacaksınız. Yazarın Yusuf Atılgan'ın aylak adamındaki bir pasajdan yola çıkarak yaklaşık 750 sayfalık bir seri nasıl yazdığını öğrenince şaşıracaksınız...

8 puan

Yine olmadı.Yine yapamadık Oğuz ağabey. Yine yavan, yaban bir kopya gibi kaldık. Haksızlık etmek istemem . Hissiyatsızlık etmek de istemem. Ama benden bir Selim yapmak, portakaldan deve yapmaya benzemedi mi? Hadi itiraf et. Ne geçti eline benden bir Selim yapınca, Ondan bir Selim yapınca, Biz Gittikçe Selimlileştikçe ne geçti eline? Sen üstün insan Turguttan dönme Selimken, biz az gelişmiş Selim olarak kaldık ardında. Peşin sıra attığın kırıntıları yuta yuta çikolata kaplı bir cadı evine rastgeldik oda hop diye yuttu bizi. Halbuki bize Selim olmayı değil, Selim tutmayı öğretmeliydin Oğuz ağabey. Selim olmak değil, Selim olmamak ama onu anlayabilmek lazımdı bize. Selimin korkuları ile korkmayı değil Selimin korkularına çare olmayı da anlatabilseydin az biraz keşke. Sende bu kadar kaptırmasaydın kendini ona . Tamam çok sevdin ama tıpa tıp benzemek miydi sevmek? Emek değil miydi sevmek? Ona karşı birazcık mesafeli durup yanlışlarını bize çıtltıp daha olgun bir selim yapmak için emek harcamak , mesai harcamak da sevmek sayılmaz mıydı? Camus ile Mersault , Kafka ile K., Sartre ile Roquentin gibi. Özür dilerim hadsizlik yapmak istmem. Sen onlara benzemessin bilirim.Arkadaşını satmazssın bilirim, Ama işte Selimleştikya kusura kalma gayri.

9 puan

Okuduğum en iyi romanlardan biriydi. İnsanın zihnini açtığı söylenebilir.

10 puan

Tutunamayanlar, ilginç bir şekilde hem en çok okunan, hem de en çok yarıda bırakılıp vazgeçilen eserler arasında. Eseri baştacı edenler gibi okunması çok zor olduğu gerekçesiyle eleştiren okuyucuların sayısı da bir hayli fazla.
Özetlerken spoiler verme kaygısını belki de en az yaşatan romanlardan birisi. Çünkü; Tutunamayanlar, akıcı ve sürükleyici olaylar örüntüsünden daha çok; monologları, 1930-1960’lı yıllar arasındaki siyasi, tarihsel ve sanatsal iklimin ince mizah örnekleriyle hicvedilmesi, insan ruhunu neredeyse tüm maskelerinden arındıracak şekilde mercek altına alması ile ön plana çıkmakta.
Post-modern bir tarzda yazılmış roman, yapısal olarak çok-katmanlı biçimde kurgulanmış; romanın genelinde baskın yazım tekniği olarak ise bilinç akışı yöntemi kullanılmış.
Tutunamayanlar’ı aşk ve polisiye romanı olarak ifade etmek mümkün. Polisiye derken; Turgut’un kendi kişisel dünyasında yaptığı yargılama ve değerlendirmelerden bahsediyoruz; klasik anlamda somut delil ve olaylardan değil.
Romanı çok kısa biçimde şöyle özetleyebiliriz:
Genç mühendis Turgut Özben, yakın arkadaşı Selim Işık’ın intihar haberiyle sarsılır. Selim’in arkadaşları ve annesiyle ayrı ayrı görüşerek arkadaşını intihara götüren süreci aydınlatmaya çalışır. Bu çabası Turgut’un Selim’e dair şimdiye kadar fark edemediği hususları görebilmesinin yanı sıra, kendi iç dünyasındaki açmazları ile de yüzleşmesini sağlar.
Bu bağlamda iç-içe örüntülenmiş olarak Turgut’un, Selim’in, Günseli’nin, Süleyman’ın (Kargın) notları ve diğer arkadaşlarının anlatımlarının yer aldığı bölümlerin bir araya gelerek vücut kazandırdığı eser, okuyucuyla buluşmakta. Bu iç-içe bir başka deyişle çok-katmanlı kurgunun merkezinde Selim Işık var.
Romandaki karakterlerin temsil ettiği profillere göz atacak olursak;
Selim IŞIK; ailesi tarafından özenli hatta kendisini bunaltacak kadar hassas bir tarzda yetiştirilmiş bir mimar. Naif, hassas kişilikli, çağın burjuvaziye tavır alan aydınlarından fakat toplumca dışlanmış insanların sembolü olan bir figür.
Turgut ÖZBEN, Selim’i intihara sürükleyen nedenleri araştırırken kendi ile bir iç hesaplaşmasına da girişir. Bu hesaplaşmada sürekli diyalog halinde bulunduğu kişi, kendi iç sesi olan Olric. Turgut da Selim gibi bir Tutunamayan. Ancak Selim kadar idealist değil.
Süleyman KARGI, Selim ile geçirdiği yılları Turgut’a aktarırken daha çok felsefi kişiliği ile ön plana çıkan bir karakter. Her ne kadar o da Selim gibi bir Tutunamayan olsa da, Selim gibi intihar etmek yerine mücadele etmeyi tercih ediyor ve Selim’in fikir dünyasını oldukça etkiliyor.
Metin KUTBAY, Selim-Turgut-Süleyman üçlüsünün karşısında yer alan bir Tutunan. Tutunanlar romanda dönemin burjuvasının çarpık kişiliğini, sahte değerlerini ve çirkinliklerini üzerinde toplayan Metin ile temsil edilmekte.
Romanda J.J. Rousseau’dan Kafka’ya, Don Kişot’tan Oblamov’a, II. Abdülhamit’ten Atatürk’e kadar çok geniş bir karakter yelpazesine rastlamak; matematik, tarih ve edebiyattan yana zengin bir felsefeyi gözlemlemek mümkün.
Turgut’un kendi iç-sesi Olric ile diyalogu, bana Leyla ile Mecnun romanındaki İsmail abi karakterini hatırlatıyor.
Turgut’un bir tren yolculuğundan sonra ortadan kaybolması dışında, roman belli bir somut sonuçla bitmiyor. Sanki gizem vermek için özellikle yarım bırakılmış gibi…
Kitabı çok karmaşık ve anlaşılmaz bulan okuyucuların ya bu nedenle hiç okumaya girişmediği ya da okumaya başlayıp sonunu getiremediğini duyuyor, okuyoruz. Kitabın sürükleyici olmasını beklemenin bu kitaba biraz haksızlık olduğunu düşünüyorum. Tutunamayanlar gibi bilinç-akışı yöntemi ile yazılmış eserlerde akıcılık, heyecan, sürükleyicilik, dinamizm asıl öncelik değil. Benim gördüğüm ve algıladığım kadarıyla insanın ruh halinin maruz kaldığı düşünce ve his bombardımanlarının özgün, yalın ve doğal biçimde yazıya aktarılması (460-537. sayfalar arasındaki bölüm buna bir örnek).
Şahsen ilk okumada Tutunamayanlar’a tamamen tutunabildim diyemem ama en azından keyifli bir tanışma olduğunu söyleyebilirim. Gerçekten kült bir eser, özgün bir eser.
Kitabı okurken veya okuduktan sonra, sokakta karşılaştığınız insanların ya ruh halini maskesinden Selimvari şekilde arındırdığınız ya da o insanların Selim’e yaptıkları gibi sizi de görmezden geldiği hissine kapılmanız mümkün. Kimbilir belki de kendinizi Tutunanların arasında da hissedebilirsiniz. Sizin Olric’iniz kim bilir size neler söyleyecek?...
Yukarıdaki bilgilerin biraz olsun yardımcı olacağını ümit etmekle birlikte; kitabı okumaya başlamadan önce kitapla ilgili özet, inceleme, değerlendirme içeren blog yazılarına ve videolara göz atılmasını; bilinç-akışı yazım tekniğinin ne olduğuna kısaca bir göz atılmasını, hatta bunun sonrasında mümkünse tekrar okunmasını öneriyorum.

NOT: Aşağıda, ilgilenenler için kitapta önemli bulduğum bölümlerden bazı alıntılar mevcut (Bu alıntıları Alıntılar sekmesinde tek tek de bulabilirsiniz; burada hepsini birarada listelemek istedim)

“Hayatım, ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu.”

"Bütünüyle unutulmaya kimsenin gücü yetmiyor..."

“Bir insanı diğerinden ayıran hususiyet nedir? Dış şartlar mı? Olamaz. Nedir o halde? Kazanç ve kayıp hakkındaki telakkisidir.”

“Kötülükten ancak kötülük çıkar. Bayağılık insan ruhunu öldürür. Elbette, çok gelişmiş milletler, kötülükten de bir şeyler çıkarıp, onu az gelişmiş milletlere ihraç etmek yolunu bilmektedirler. Kötülüğü rasyonalize edip, ya da sanat eserlerinde dondurup, hayata ait bir canlılık bulmaktadırlar kötülükte. Burada, tek korunma yolu, kötülüğün üstünden akıp gitmesini sağlamaktır.”

“Sınıfta tahtaya kalktığım zaman, gene şiirleri en iyi ben okuyordum; çünkü öğrenmiştim en çok bağıranın en iyi şiir okumuş sayıldığını...”

“Başkalarına söyleyecek bir sözüm olabilmesi için önce kendime söz geçirmem gerektiğine inanıyorum. Bana bugün, ne yapmalı? diye soracak olurlarsa, ancak, önce kendini düzeltmelisin, diyebilirim. Bir temel ilkeden yola çıkmak gerekirse, bu temel ilke ancak şu olabilir: kendini çözemeyen kişi kendi dışında hiçbir sorunu çözemez.”

“Ben, sadece namuslu olmakla övünen kişiyi adamdan saymıyorum; toplumu iyiye, güzele götürmek için kendi gibi namuslu insanlarla birlikte bir çaba harcamamışsa, çevresindeki uygunsuz gidişe başkaldırmamışsa, o kişi namussuzdur benim için...”

“Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim.”

“Önce, neden Batı kültürünü alıp soysuzlaştırdığımızı sanıyoruz? Batı, bizim kültürümüzü alıp soysuzlaştırmış olmasın?”

“Sonsuzluk da ölüm kadar ürkütücü bir gerçektir. Sonsuzluk, yalnız Allah'ın dayanabileceği bir güçlüktür.”

“Büyük kelimelerden her zaman kaçındı ve büyük kelimeler kullandığını gördü. Küçük kelimeleri kendine yakıştıramadı; oysa küçük kelimelerle suçlandı ve kendini küçük kelimelerle savundu. Bütün insanlar, ellerini uzatarak işaret parmaklarıyla suçladılar onu, kelimeleri yüzünden...”

“Güzeli anlatamamak, rüyada bağırmak isteyip de sesi çıkmayan insanın dehşetine düşürüyordu onu...”

“Zaten hiçbir zaman kelimelerin anlamını doğru dürüst bilemedim.”

“Büyük şehirlerimizde dine bağlılığın özellikle küçük burjuva ailelerinde zayıf olması, din terbiyesinin verilmesinde gösterilen ihmal, çocukların daha çok taşradan gelen hizmetçilerin efsaneleriyle yetişmesine sebep olmuştur.”

“Düzeni çok iyi kurmuştunuz. Hep bizim adımıza, bize benzemeyen insanlar çıkarıyorduk aramızdan...”

“Tarih bir tahriften ibarettir. Tarih, geçmişten geleceğe uzanan ve bugün gördüğümüz bir rüyadır. Bütün rüyalar gibi tarih de yorumlanabilir; ama görülürken değil.”

“...Masum insanlara kötülük ediyorlar, gerçek olaylara karşı güvenimizi sarsıyorlar... İnanarak dinlememizi güçleştiriyorlar. İnsan her sözü kuşkuyla karşılıyor artık. Gerçekle düş birbirine karışıyor; yalanın nerede bittiğini anlayamıyoruz. Tutunacak bir dalımız kalmıyor. Tutunamıyoruz...”

“Çirkinlik ne kadar kolay!”

“Her şeyi basite indirgemekle, aslında işin kolayına kaçıyoruz Kenan. Meselelerden kaçıyoruz. İkinci sınıf pastanelerde başını ellerinin arasına almakla, burnunu karıştıran garsona kızmakla hiçbir meselenin üstesinden gelemezsin.”

“Oblomov gibi geviş getiriyoruz hayallerle.”

“ "İşler nasıl gitti?" … “İyi” dedi. Eksik bir karşılık. Bazen, eksik karşılıklar da fazlaları kadar tehlikelidir.”

“Ölümü bilerek yaşamak istiyorum Olric. Yaşamanın anlamını bilmek için, ölümün anlamının karanlıkta kalmasını istemiyorum.”

“Tabiat, sırlarını bakmasını bilene açıklarmış. Yorulmadan, bıkmadan, görünüşe kapılmadan bakmalıyım ben de. Yenilgilerden usanmamalıyım.”

“Herkes istediği kadar koşsun. Beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni bulur. Oturacağım ve bekleyeceğim. Yerinde oturan Selim'e değer vermeyenlerin, Selim'in gözünde de değeri yoktur.”

“Dünyada bir tane kahraman bulunmalı. Tek başına yaşayanlara cesaret vermek için...”

“Kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişigüzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. Kitaplar ve çiçekler özel itina isteyen varlıklardır.”

“Aydınlardan başka hiçbir kalabalık kendi hakkında yazılan eserleri okuyacak sabrı göstermez.”

“İnsanları artık olmaları gerektiği gibi düşünmek istiyorum. İnsanlar artık aydınlara verdikleri umumi vekaletnameyi geri alsınlar istiyorum.”

“İnsanlarla görüşmek istiyorum: acaba kabul günleri ne zaman?...”

“Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım; mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım...”

1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6