Tutunamayanlar

En Son Değerlendirmeler

10 puan

TUTUNAMAYANLAR: Turgut özben, can dostu selim ışığı intihara götüren sebebleri bir dedektif gibi takip etmektedir. Selim ışığın en son kiminle konuştuğunu,kiminle güldüğünü,nerede ağladığını; Yani duygu ve düşüncelerinin ışığında yürümektedir. Turgut özben can dostuna kayıtsız kalan insanları, sokakları ,eşyaları kısaca herkesi suçlu bulup onlardan kendince intikam almaktadır. Tutunamayanlar hakkında ne yazsam zaten eksik kalır.. Tek kelimeyle M-U-H-T-E-Ş-E-M-D-İ-

10 puan

Tutunamayanlar; sanırım anlam bütünlüğü açısından yorumlaması okuduğum en zor kitaplardan birisi. Esasen basit bir okur olarak tutunamayanlarla ilgili yazmak, yorumlamak veya fikir beyan etmek için yeterli birikime ve yeteneğe sahip değilim. Ben sadece kitabın bende bıraktığı etki ve fikir hakkında basit bir değerlendirme yapabilirim. İlgisini çeken okurları araştırmaya yönlendirmeye veya okumalarına vesile olabilirim. Kitabı iki ayda okudum ve kitapla bütünleşebilmek için mütemadiyen sadece sabaha karşı 5-6 civarı okudum çünkü gün içi ve gün sonu ruh halime hiç uymayan psikolojik çözümlemeleri var. Kısacası bu kült kitap iç dünyama uymuyor çünkü ben bir tutunamayan değilim :) Kitabı 2008 yılından beri bekletmiş, nasıl ne zaman okuyacağım derken bir arkadaşımla ortak okuma fikri sayesinde “artık zamanı geldi” dememle hikâye başladı. Ancak öyle bir çırpıda ilerlemedi araya başka kitaplar girdi sahi saydım da o arada 8 kitap okumuşum. Sabahları Tutunamayanlar, akşamları başka başka kitaplar. Zor oldu ama bitti. Gerçi benden size bir tüyo 500. sayfadan sonrası su gibi akıyor :)

Tutunamayanlar; 1970 yılında Oğuz Atay’ın yazdığı ilk eseri. Kitaptaki Turgut karakteri gibi Oğuz Atay’da mühendistir. Atay; TRT Roman Ödülü yarışmasında jürinin kendi romanına mühendis olmasından ötürü önyargıyla yaklaşacağını düşüncesiyle “bu romanı okumalarını sağla” diyerek bir arkadaşını araya soktuğu rivayet edilir. Doğruluğunu bilemiyorum ama ödülü aldığı kesin. Oğuz Atay’ın aldığı ödülün onun Türk edebiyatında açtığı çığır yanında esamesi okunmaz. Şüphesiz ki “Tutunamayanlar” edebiyat dünyasında en çok beğenilen-beğenilmeyen her ne şekilde olursa olsun en çok konuşulan ve tartışılan kitabıdır. Türk edebiyatı açısından bir devrim niteliğindedir denilir ama bana kalırsa devrim Yusuf Atılganla başlar. Oğuz Atay’ın edebi anlamda Yusuf Atılgan’dan etkilendiğini biliyoruz. Beni çok etkileyen ikisi arasında geçen şu anıyı sizinle paylaşmak isterim.

Yusuf Atılgan’ın 1980’lerde Oğuz Atay’ı kaybettikten sonra yazdığı bir yazı var, diyor ki: “Günlerden bir gün, bir paket geldi bana. Açtım içinde bir kitap çıktı: Tutunamayanlar. Kitap imzalıydı ve içinde de şöyle bir yazı vardı: “İlgileneceğinizi umarak…” “Yusuf Atılgan bu kitabı okur, çok da sever. Ama bunu hiçbir zaman Oğuz Atay’a söylemez. “Benim okuduğum kitap o kadar müthiş bir eserdi ki, böyle muazzam bir kitabı kaleme alan birinin daha nice eserler yazacağını düşündüm. Benim yorumuma, iltifatıma, söyleyeceğim iki çift lafa ihtiyacı olmadığını düşündüm. Dolayısıyla hiçbir zaman takdirlerimi ona iletme gereğini duymadım.” Ama aradan seneler geçer, ortak bir arkadaşlarından şöyle bir şey işitir ki, bu hadiseyi yeniden hatırlamasına sebep olur. “Ben Yusuf Atılgan’a kitabımı gönderdim, ama kendisinden tek bir kelime dahi duymadım. Tek gördüğüm kayıtsızlık oldu.” demiştir Atay. Bunu duyan Yusuf Atılgan çok pişman olur; ancak geçtir artık. Oğuz Atay vefat etmiştir. Ve Atılgan bu anıyı anlatırken der ki: “Eğer bugün hayatta olsaydı, ne yapar ne eder muhakkak onu bulur, karşısına geçer, yüz yüze ona kalemini ne kadar takdir ettiğimi söylerdim.”

Evet yine bir geç kalınmışlık.. Çünkü beklenmedik ve erken bir ölüm onunki. Büyük projesi "Türkiye'nin Ruhu"nu yazamadan beyin tümörü nedeniyle 43 yaşında vefat etmiştir. Kastomonu doğumlu olan Oğuz Atay’ın adına 2007 yılından bu yana Kastamonu valiliği “Oğuz Atay Edebiyat ödülleri” vermektedir.Ayrıca Oğuz Atay’ın eserleri başka dillere çevrilmemiştir.

Kitabın konusu; gerçi herkes biliyordur ama ben yine de kısaca bir değineyim Turgut yakın arkadaşı Selim’in intihar ettiğini bir gazete sayfasıyla öğrenir. Bu intiharı kabullenemez intiharının nedenlerini bulmak için ve Selim’in arkadaşlarını bulmaya onlarla Selim hakkında konuşmaya başlar. Konuştuğu her insanda Selim’in hiç bilmediği yönleri olduğunu öğrenir. Bu nokta gerçekten çok iç acısı bir durumdur bir insanın ölümü arkasından dağılacak kadar seviyorsun ama o insanı senden başka insanlar başka yönleriyle tanıyor başkaları da ona çok yakın olmuş ve sen o insanları bilmiyorsun! Sonuç olarak Selim Işık’ın; anlatmadan anlaşılmaya aşık biri olduğunu ve intiharının nedeninin anlaşılamamak olduğunu anlıyoruz. Kitap oldukça ağır ilerliyor benim elimdeki İletişim Yayınlarından çıkma bir kitap ve 77 sayfa hiç noktalama işareti kullanılmadan yazılmış tek bir cümleden oluşuyor. Bu kısım Selim’in günlüklerine dair ve burada içi yangın yeri bir adam haykırıyor ve benimse aklımda kalan en çarpıcı yer babasından bahsettiği yer kendi çocukluk günlerime götürdü o satırlar beni. Baba karakteri benim babamın kopyası..Sahi o dönem böylemiydi tüm babalar? Ne talihsiz bir dönem yaşamışım :(

Kitap bütünüyle insanı kendi iç dünyasıyla yüzleşmeye bırakıyor. Maske düşüyor, gerçekten düşünme başlıyor. İnsan ilişkilerinin samimiyetsizliğini, kalabalıklar içinde aslında yalnız olduğumuzu, iş, aile, toplum, yaşadığımız çevre, dünya derken hayat gailesi içinde ertelediğimiz yaşanmamış hayatımızı, kendi içimizde oluşturduğumuz “Olric” karakteri gibi bir iç sesle sorguluyoruz. Belki kitaptaki gibi “bat dünya bat” dediğimiz zamanlar çok olmuştur ama aslında sorgulama başlamışsa tutunmaya da başlamışız demektir. Belki de tutunamamakla birlikte bilinçaltında tutunabilme çabası oluşturuyoruz.

Kitap benim için özel çünkü kendi çapımda edebiyat tarihinin en güzel cümlesiyle bu kitapla tanıştım. “Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim" dedi: Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: "Seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda…”Bu ve bunun gibi muhteşem ötesi birçok yer var altını çizdiğim işte size birkaç örnek..

Kitaptan Altını Çizdiklerim:

- Ben, sadece namuslu olmakla övünen kişiyi adamdan saymıyorum; toplumu iyiye, güzele götürmek için kendi gibi namuslu insanlarla birlikte bir çaba harcamamışsa, çevresindeki uygunsuz gidişe başkaldırmamışsa, o kişi namussuzdur benim için.

-Yaşantının fazlasıyla yoğun ve 'olaylı' geçtiği bizimki gibi ülkelerde on beş yıl bir ömre bedeldir.

- İnsan yapısındaki çelişkiler, onun ne ölüme ne de sonsuzluğa bir türlü dayanamadığını gösteriyor. Sonsuzluk da ölüm kadar ürkütücü bir gerçektir.

- Bendeki tutukluğun senin yanında nasıl azaldığını bilsen.

- Yaşamak aynı zamanda yaşamış olduklarını hatırlamak demektir hatırladıkça bunalıyorum.

- Sen acıyı biriktirmeyi seversin Olric. Sen biriktirmeyi seversin.

- Hayatım ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu.

- Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.

- Her anı, ne yapmam gerektiğini düşünerek geçirdiğim için çabuk yoruldum. Bana müsaade.

9 puan

Tutunamayanların, işin içinden çıkamayanların, düşünen ama taşınamayanların romanı...

Her şey güllük gülistanlıksa okumayın, okursanız ya artık memnunlardan olmayacaksınız ya da okuyamayıp bırakacaksınız.

Bu kitap sadece bir olay romanı değil. işlenen konu haricinde birçok toplumsal, siyasi, tarihi birçok konuya ironik bir dille değiniyor yazar. Neler mi var? Batılılaşma sorunu, küçük burjuva alışkanlıkları, çarpık kentleşme, dilde sadeleşme hareketleri, Osmanlı dönemi Arap-Fars etkisindeki Türkçe, devlet kurumlarının işleyişi, Türk tarihini yüceltmek adına ortaya atılan temelsiz fikirler, devrimler, Türk solunun eleştirisi... bu noktalar yakalanırsa 'gereksiz uzatılmış' yorumunun ne kadar yersiz olduğu anlaşılacaktır.

Ayrıca yazar Postmodern edebiyatın birçok tekniğini kitabında uygulamış. Bu durum da okumayı zorlaştıran bir etken olsa de edebiyat tarihimizde büyük bir adım olması açısından çok değerlidir.

Şimdi gidelim Olric, kimse bizimle korktuğumuz kadar ilgili değildir...



Profil Resmi
10 puan

Beni benden daha iyi anlatıyor

5 puan

Çok zekice mısralar da var;
(...)Etrafta sinirlenecek ne çok şey var.Önce sinekler...Sonra öğle sıcağında güneş...Yakar Allah deyu deyu...Bir bu eksikti,bir de mısralar takılsın aklıma.(...)
Yine de neden bu kitabın abartıldığını anlayamadım.Basit bir dilde olayın içeriği şu;
Selim intihar eder,Turgut'da Selim'in en yakın arkadaşıdır,Selim'in ölümünün ardından onun çevresine,bıraktıklarına bakarak Selim'i keşfeder onu anlamaya çalışır.O sıkıntılı halleri öyle bir anlatıyor ki kitabı okurken sıkıldım.Sürpriz bir son yok.içsesleri başarılı bir şekilde konuşturmuş.Ama sayesinde zaten bildiğim bir şeyin bir adı olduğunu öğrendim>;Lavoisier Kanunu

11 yıl, 10 ay
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 ileri