Eser durağan bir filmin anlatımı gibi bir akışla başlıyor ve gayet akıcı biçimde ilerliyor. Esas oğlanın hayatın akışına göre tepkisiz ve birazda duyarsız davranması insanı rahatsız ediyor gibi gelse de sonuç bölümünde ölümle karşı karşıya kaldığı andan itibaren hayatı anlamlandırması değişiyor. Bana göre kendine gelmesine neden oluyor. Hayatı, sonunu düşünerek yaşamak gerektiği anlamı çıkıyor.
'İnsanın eninde sonunca alışmayacağı hiçbir düşünce yoktur'
insanlar belirli kalıplar içine sokularak değerlendirilmemeli.İnsandan beklediğimiz klişe davranışlar hayatımızı tekdüzeliğe sokar.İnsan her zaman içinden geleni yapmalı.Çevrenin kendisinden beklentileri adını toplumsal rol koydukları şeyler insanın hem yeteneğini kısıtlar hem de günün birinde dışa doğru patlamasına neden olur.
Belirli kalıplara sokularak yaşamak, zamanla insanın kensine ve çevresine yabancılaştırır.
Varoluşçuluk adına yazılmış güzel bir roman.Albert Camus bir yazar olmaktan öte aynı zamanda bir filozof olması da kitabı daha bir okunur kılmıştır.Ve dahi bir kaç filme de esin kaynağı olmuştur.
BKZ:Zeki Demirkubu'un 'Yazgı' filmi
YABANCI; yalnız bir adamın(meursault) kendi yalnızlığında kalabalıklaşmasının anlatıldığı bir kitap.
Aslında kitapla ilgili her şey kitabın arka kapağında yazıyor ekstra bir şey eklemeye gerek yok. Lakin söyleyebileceğim iradesiz bir insan kendine ve herkese yabancı bir insan ancak bu kadar güzel anlatabilir. Aldığı nobel ödülünü sonuna kadar hak ediyor. :)
toplumun bazı değer yargıları var bu değer yargıları her insanın bazı şeylere aynı tepki vermek zorunda kılıyor bunlara uymayanlar sistemin dışında kalmaya zorlanıyor
Okurken muhakeme gucumu pek kullanamadigim bir kitap...
Karakter kendini cevresinden soyutlayip oyle yalnizlastirmis ki artik normal olan gerceklik ona yabancilasmis.
İnsan ruhunun duyabilecegi acilari unutmus.
Bu acilari hissetmesi gerektigi yuzune acikca soylendiginde bile kendisi yine anlam veremiyor.
Dunyaya duydugu kayitsizligi her gecen gun artmis bir insanin hayatini ve degerlendirmelerini onun gozunden goreceksiniz.
Kısa olmasına rağmen içerdiği anlamlar açısından muhteşem bir eser. Kitap bana Fransız filmlerini hatırlattı. Fransız filmlerinde de insanların gündelik hayatları üstünden olgular verilir ve tartışılır. Buradaki yapı da aynı.
Olaylar kitabın başkahramanı genç Meursalut'un ağzından anlatılıyor.Böylece onun ruh dünyası anlatılıyor. Topraktan ve doğal şartlardan uzaklaşan modern insanın iki felaketinden birinin portresi çizilmiş romanda. Modern hayat insanları ya aşırı duyarlı hale getiriyor yada aşırı duyarsız hale. Aşırı duyarlılık, panik ataklar, aşırı çalışma, çok para kazanma isteği, aşırı sosyal aktivite ihtiyacı, şunu yapayım bunu halledeyim buraya gideyim gibi aşırı hareketlilik, uykusuzluk, sıkıntı, depresyon hali olarak karşımıza çıkarken aşırı duyarsızlık ise insanlara, olaylara, duygulara gereken anlamı vermemek, bu dünya da bir seyirci gibi yaşamak, kendi başına gelenleri bile tam kavrayamamak, kendi için bile üzülememek olarak karşımıza çıkıyor. Meursalut'un durumu tam bu halde.
Albert Camus bu kitabı 1942'de yani 72 yıl önce yazmış. Ama 2002'de yazılmış gibi de uyarlanabilir. Güncelliğini hala koruyor.
Hayatımda bu kadar 'güzel' bir kayıtsızlık, bu kadar başarılı bir çıkarımlar topluluğu gördüm mü bilmiyorum...
Çok güzeldi...
Yabancı, bilmemekten ziyade fazlaca tanımanın yol açtığı uyumsuzlaşmanın hikayesidir. Buradaki 'uyumsuz' kelimesi anlamca olumsuz, varoluş amacı göz önüne alındığında olumlu bir ifadedir. Keza, denizin üzerindeki güneş parıltılarını bu ifadeyi takınan bir uyumsuzdan başkası göremez...
Camus'ün kısacık ama sayfalar dolusu cümleyle anlatılamayacak olan bir derinliği olan kitabı.
BİR ÇIRPIDA OKUMAK İSTEYECEĞİNİZ BİR ROMAN. MEURSAULTUN İÇ DÜNYASINDA YASADIKLARI, DUYGULARI GERÇEKSELLİĞİ, GÜZEL ANLATILMIŞ
Meursault'un öyküsünü bitirirken, ikiyüzlülüğün, samimiyetsizliğin hüküm sürdüğü dünyada, acaba diyorum "yabancı" olan O mu, ben mi; emin değilim!"
1957 Nobel Edebiyat Ödülü almış olan bir kitabı okuyup bitirmek tabi ki bir ayrıcalık. Uzun zamandır mutlaka okumalıyım dediğim kitabı bir solukta okudum. Öyle merak uyandıran bir konusu olmamakla beraber vurdumduymazlığı, günübirlik yaşamayı ya da anlık yaşamayı mı desem bilemedim , belki de hayata karşı yabancı olarak yaşamayı öyle güzel betimlemiş ki yazar, merak uyandırmasa da ilgimi çekerek okuduğum bir kitap oldu. Kitabı okuyup bitirdiğimde, düşünününce evet çok sık olmasa da ara ara rastaladığımız böyle karaktarler mutlaka hayatımızın bir köşesinden, kıyısından geçmiş olduğunu farkettim. Kitaptaki hikaye birinci kişi ağzından biyografi şeklinde anlatılmış, sohpet eder gibi. Bir bakıyorsunuz annesine, sevgilisine son derece duygusuz , umursuz gibi düşüncelerini paylaşıyor, bir bakıyorsunuz hapishanenin küçücük camından denizin tuzlu kokusunu, sokak dondurmacısının seslenişlerini, güneşin ışıltısının kendisinde uyandırdığı hisleri paylaşıyor. Gerçekten değişik ilginç bir karakter analizi içeren bir kitap. Okumuş olmaktan memniyet duyanlara hak veriyorum.
Bir kitap bir insanı ne kadar sarsabilir ki? Bireyi ve toplumu nasıl bu denli doğru yansıtabilir peki? Bir insan annesinin ölümüne üzülünce kimse garipsemez de üzülmeyince neden garipser insanoğlu? Her insan aynı şekilde davranmak zorunda mıdır peki? Sistemin biraz dışına çıkınca neden hemen tüm insanlık tarafından dışlanır peki o sistemin dışına çıktığı düşünülen kişi? Kim bilir belki de o doğrusunu yapıyordur da bizler fazla abartıyoruzdur. Olamaz mı? Olabilir.
Aşka, üzüntüye kendini kapamış bir adamın sonu biraz acıklı biten bir hikayesiydi. Kesinlikle okunması gerekiyor, bu kadar geç kalmış olmama üzülsem de okuduğum için keyifliyim.
Kitabı bitirince, bu romanı -belirli bir zaman sonra- tekrar okumalıyım dediğim ender eserlerden biridir Yabancı. Bu kadar ince bir kitap nasıl bu kadar ağır ve derinlikli olur diye düşünmedim değil. Kitabın son sayfalarında, beyin fırtınalarına yakalandım desem yalan olmaz.
Kitaba önsöz yazan V. Günyol'un, Camus'yü, yazarın sanki öyle bir iddiası varmış gibi "zamanımızın peygamberi" olarak tanımlaması ve kraldan çok kralcı olması canımı sıktı. Peygamber kelimesini hangi anlamda kullandığını az çok tahmin edebiliyorum ve bunu bir yere kadar maruz görebilirim. Ancak, Camus'nün felsefesini bir hadis ile kıyaslama yaparak açıklamasını maruz göremem. Günyol’un, -en azından yazdığı şekilde- öyle bir hadis olmadığını bilmemesine mi veya doğrusunu öğrenmediğine mi, yoksa kendi dinine karşı "Yabancı" kalmasına mı yanayım bilemedim.
her okuyuşta "benlik" ve "kendilik" algısını sorgulama sebebi bir kitap. ve evet biraz yabancıdır herkes, önce kendine, sonra herkese.
İşlediği suçtan dolayı zor bir hayat yaşayan Meursault'ın mutsuzluğun için de mutluluğu arayışı ve mutlu olarak yaşamaya çalışmanın romanı.
Yazarın ilk okuduğum kitabıdır.Çok kitap okudum ancak bu kadar akıcı bir dile rastlamadım.okumadığım günler acab ne olacak nasıl bitecek diye düşündüm.kesinlikle okumayı ihmal etmeyin gayet güzel bir hikaye...
Okey, Albert Camus ve en bilinen eserlinden biri: Yabanci.. Bir dunya klasigi... O nedenle mi buyuk bir beklenti icinde okudum? Ya da cok daha erken yaslarda mi okumaliydim?
Kolayca okunan, kahramaninin ic konusmalarindan olusmus bir kisa roman, Yabanci... Annesinin cenazesinde agla(ya)mamasi sonucu "katil" olma potansiyeli yuksek gorulen ve buna gore de yargilanan "Yabanci" nin tum bunlara kayitsizligini okur iken isyan edesim geldi... Belki de Onun bu suskunlugu, "geleni" oldugu gibi kabul etmesi ve mucadele etmemesi onun "Yaban-ci"ligindandir ! Bilemedim...
Okuduğum ilk Albert Camus kitabı çok begenilmesine rağmen ben umduğumu bulamadım umarım Veba kitabında aynısını yaşamam
Çok derin etkiler bıraktı diyemem ama sıkılıp bırakmadım da. Kısa ve akıcı bir kitap. İnsanların üzerilerinde bıraktığımız küçük bir izlenimin ne kadar acı sonuçları olabiliyor gösteriyor insana
Su gibi okudum denilen tabir bu kitap için kullanılmayacaksa ne için kullanılacak? Bitmesin diyerek okudum. Arkadaşıma verdim ve o da bir günde hemen okumuş. Anlatı çok başarılı, karakter analizi şahane, sıradan görünüp derinde çok özel şeyler veren bir kitap.
Abartılacak birşey bulamadım/göremedim kitapda. Hayatta herşeye vurdum duymaz olan bir adam.Sebepsiz yere işlediği suç böyle olmayı seçmiş garip biriydi mersault.Mersault karakterine ısınamadım. okudukca sevmediğim bir karakter oldu.
Kitabı Albert Camus diye okudum kitaplığımda hemen her kitabı var okuduktan sonra bana kızacaklar ama neden bu kadar baskı yapmış diye şaşırdım.Daha güzel kitapları var bence....