Gayet sakin, aksiyonsuz ve sıradan akan bir hikayeyle çok büyük bir mesaj vermeyi başarmış Albert CAMUS. Kitabın arka kapağı her şeyi özetliyor aslında. Bir insanın eylemiyle değil de toplumsal kalıplarla yargılanıyor. Tıpkı bugünlerde de olduğu gibi.
Yabancı, Albert Camus
YABANCI
Yazar: ALBERT CAMUS
Çeviri: SEMİH TİRYAKİOĞLU
CAN SANAT YAYINLARI
Gerçekçilik düzeyindeki ilerleyen romanın merkezinde yer alan irade ve bilinç; fark ve ayırt eden, duygu ve düşünce tepkilerini karşılayan, beni sanki kitap okuduğumu hissettirmeden o bilinç ve irade yerine geçirmeyi başarmış sanki kurguyu yaşıyormuş gibi hissettiren Albert Camus’un Yabancı kitabı sonsuzluk adına bir Başyapıttır.
cok begendim cok guzel bi kitap burada iki saat bu kitabi ovebilirim ama buna hic gerek yok okuyanlar ne dedigimi anliycaklardir
Camus'nün birbirinden farklı ve kopuk gibi algılanan bir sürü olayı kitabın sonunda inanılmaz bir yetenekle birleştirdiği kült romanı. Kahramanımız Mösyö Meursault'un, Aylak Adam'lıktan Victor Hugo'nun isimsiz mahkumuna evrilişini anlatan absürtlük yüklü hikayesi...
Ayrıntılı incelemesi için;
http://atalante86.blogspot.com/2013/02/yabanci.html
Varoluşçuluk üzerine kurulmuş çok iyi bir romandır.Yaşanan her şeyin aleyhimize bir delil olarak karşımıza çıkabileceğini de anlatır ..Asıl anlattığı dünyaya yabancı olmaktır elbette..
Güzel, okuması kolay bir kitap. İlgin bir ruh hali ama yabancı gelmedi.
Nobel ödülü alması garip tabi o zaman ki şartları bilmiyorum.
Genel olarak kitap işinden şunu anladım; söyleyeceğin bir lafın olsun diye yaşamaya katlandığın sırada hissettiğin sıkıntıdan kurtulmak, sanki biraz olsun oyalanıp, -belki bir bakıma ömür sürecinde kendini sürüncemede bırakmak için- gerçek ya da gerçekdışı, sıradan ya da sıradışı hangi özellikte olursa olsun bir öyküye ihtiyaç duyuluyor sadece. Sırf anlatacağını anlatmak için... valla üstadın anlattığı da şöyle:Yazılanları "yaşam şiddetine şiddet edercesine kahramanlık göstermek gerektiği" konusunda bir şeyler diye anladım ya, inşallah doğru anlamışımdır... yanlış anlamış da olabilirim ama güzel duygular hissettiren bir doluluk algısı yarattığına eminim.
alber camusss
o dik yakalı paltosu içinde ağzında yarım bir sigara :) nadir yazarlarımdan birisi her kitabı kesinlikle okunmalı...
neden kaynaklandığını bilemiyorum ama dostoyevski hariç okuduğum klasiklerden tat alamıyorum, ısrarla farklı yazarlar okuyorum ama olmuyor, sanırım artık kabul etmeliyim klasikler bana göre değil...
İnsanın hayatta okuyabileceği en saçma ve en derin kitaplardan biri. Albert Camus, saçmalığı gözler önüne sererek hayata bakış açısını örneklendiriyor. Saçmalamayı hayatla bir tutan bir yazar.
Okuduğum ilk Camus kitabıydı. Kitabın konusu içeriği hakkında diyecek fazla bir şeyim yok. Ama şunu söyleyebilirim ki Camus yazarken tek bir harfi bile ziyan etmemiş. Bütün cümleleri çok iyi kullanmış.Sırf yazım tarzı için okunabilecek bir yazar olduğunu düşündürdü beni.
İnsanların riyakarlığını, sistemin kendine uymayanı nasıl ötekileştirdiğini ve öğüttüğünü anlatan bir başyapıt. Toplumun dayatmalarına uymadığınız vakit sonunuzun nereye varabileceği anlatılmış.
İnsanın "kendine" bakışına değinen ilginç bir kitap. Kısa bir roman ama ben çok etkileyici buldum.
Anam ölmüş dün ya da bugün, tam hatırlamıyorum...
Kitabın içindeki bütün "saçmalığı" tek cümlede özetleyebilmek Albert Camus gibi bir ustanın işi olabilir ancak
"Çünkü,alt tarafı,adam öldüren bendim."
"Ama herkes bilir ki hayat yaşamaya değmez. Aslına bakarsanız, insan ha otuzunda ölmüş ha yetmişinde,pek önemli değildi."
tam bir toplum dışına itilmiş "yabancı"nın hikayesi. okumaya değer.
dili çok akıcı, severek okuduğum bir kitap. zeki demirkubuz'un "yazgı" adlı filmini izledikledikten sonra merak edip okudum, size tavsiyem önce kitabı okuyun ardından filmi izleyin. filmini de çok sevmiştim
saçma üzerine yazılmış saçma felsefesini yansıtan insanı saran ve sarsan bi kitap. " Hepsi bir" anlayışının saçmalığını gösteriyor, boş insanların boş olduklarını fark etmeleri için müthiş yardımcı olabilir.
O kadar kayıtsız bir insan .. Okurken gözlerimin faltaşı gibi açıldığı yerler oldu. Elimde olmadan, belki de yakın zamanlarda okuduğum için Kuyucaklı Yusuf'la Maersault arasında birtakım ruhsal benzerlikler varmış gibime geldi. Yusuf'un kendine göre sebepleri var, üveyliği, vazgeçmişliği ama Mersault'un sebeplerini de bilemiyorsunuz, önünüzde somut şeyler yok. Sadece böyle olmayı "seçmiş" böyle olmuş birisi.
Garip.
* Hukuk ve Edebiyat listesinden. Ceza Hukukuna ait ilkeleri (suçun şahsiliği, hatta yargıçın tarafsızlığı) üzerine düşünmeye yarar.
Kitabın giriş kısmındaki Vedat Günyol'un kitap üzerine olan kısa yazısı, 'Yabancı'yı daha iyi anlayıp değerlendirmemi ve favorilerim arasına almamı sağladı diyebilirim sanırım. Bazı kitapları daha iyi anlayabilmek adına bazen, usta kalemlerin yazdıklarını okumak gerçekten faydalı olabiliyor.
Kendine bile yabancılaşmış bir adamın hayata aldırmazlığı, en dehşet verici durumlara bile kısa sürede alışması, sonunda ufak bir değişim göreceğimizi düşünürken bile dönüp dolaşıp yine farklı ihtimallerin de 'bir' olduğu yönündeki duygusuz tespitleri kitabın sayfalarına da o kadar iyi işlemiş ki, karakterle bütün olup onun, bu saçma hayata bakan düz, süssüz penceresinden görebiliyoruz başından geçen olayları.