son kitap, ne hayecanı ne de gerilimi tetikliyor.alelade gelişen olaylardan, ilk kitapta yakalanan "özgünlük havasının" olmadığı gözüküyor.sanki "sıradanlık kokukuyor" satırlar, bu yüzden sevemedim bir türlü.
Okuduğum "cevdet bey ve oğuları" gibi ne ağır bir dili var ne dekarmaşık bir konusu.venedikli bir kölenin 17.yy osmanlı döneminde başından geçenleri konu alıyor. Anlatıcının çok tuhaf bir tınısı var. sanki okurken" kulaklarınız tırmalanıyor" , ya da "dişleriniz gıcırdıyor" gibi çok tuhaf hisselere kapılıyor insan.kurulan cümleler ahenkli ve ritmik değil.okurken zorluk çekiyorsunuz ve kitaba bağlanmakta sıkıntı yaşıyorsunuz. "Beyaz kale" ,umduğum gibi değildİ, romanda karakterler yok, iki kişi üzerine kurgulanmış ve tarihi romanın hiçbir öğeleri barındırmıyor ,mekan,o dönemin yapısı, ve padişahın bilumum hayatından neredeyse hiç söz edilmemiş, varsa yoksa "venededikli kölenin terennümleri" , "orhan pamuk" garibim ne yapsın, adam da bir "batı hayatına duyulan sonsuz aşk var" , sormayın gitsin! nobel ödülü falan alması hep bundandır! kitabın sonuna birde açıklama eklemiş,,, Hah dedim kendi kendime, "bu da sıvama bölümü herhal"
[on küçük zenci] [kitabı okumayanların, yorumu okumaması önerilir!] agatha chistinden "10 bilinmeyenli denklem" kitap neredeyse bundan 100 yıl önce kaleme alınmış. insan bu kadının "zekasına hayran" kalıyor.kitabın "doğallığı ve sade dili " insanı büyülüyor." ilgi çekici olan,ada sakinlerinin birer birer ölürken,biblolarında birer birer ortadan yok olması,bu da ,tek bir şeyi gösteriyor,"katil bu 10 kişiden biri", ama kim? acaba bir gurup içinde, insanlar gözlerinizin önünde ölse ne yapardınız?, "olay için benim kurguma gelirsek" : ilk ölen genç, bu insanlara komplo mu kurdu? öldü zannedilen genç, aslında ölmedi mi? herkes gencin garip bir şekilde zehirlendiğini düşünüyor, yoksa bu başından beri oyunun parçası mı?-"tabii ya", doktorun hiçbir şeyden haberi yok, oyunda sadece bir kukla, ona önceden aklına sokulan şey, gencin "potosyum nitratla" zehirlendiğini söylemek. doktardan başka , "bu olaya kuşku duyan" biriside yok zaten;çünkü bu "olayın başlangıcı" genç adam,çok zekice kurgulanmış bir oyun, ama olaylar ilerledikce bu kurgumun gerçek olmadığını görüyorum. kitabı okurken "çılgın bir kurgu" olduğunu gördüm. doktorla katilin olayın bir yerinde irtibata geçtiğini "çok önceden tahmin" etmiştim.ama kiminle irtibata geçtiğini çözmek çok zordu.aklıma gelen kurguyu kitap boyunca düşündüm.ama yazar adeta "benimle dalga geçer gibi" kurguyu "genç adama" değilde "yargıca bağlamış". genelde agatha chirsti romanlarında katil çok bariz bir ipucu verir , onu "mantıklı bir düşünce sistemiyle" bulurdunuz.ama bu kez olay çok farklı, yanı karşınızda depedüz "10 bilinmeyenli denklem var" bu olayı tam olarak çözmek çok zor, ama neredeyse çözüme çok yaklaşmıştım, sorun ise "olayı yanlış karakterlere bağlamam." kitap bittikten sonra uzun uzun düşündüm.agatha chirstinin arka kapaktaki "yorgun, yaşlı yüzünü" seyrediyordum ha bire. ne vardı bu yüzde? sanki her zaman olduğu gibi "esrarengiz ve kusursuz" bir roman yazmış havası mı yoksa? .bu kez yanılıyordun "yaşlı kadın". zannettiğin kadar kusursuz değildin. neden mi kusursuz değildi? yargıç doktorla oyunun bir parçasını oluşturuyordu.kitabı okurken çok dikkat ettim, neredeyse her gün,topluca yemek yenildikten sonra bir cinayet işleniyordu . yargıç ölü bulunduğunda "sondan 3 kişi " kalıyordu evde. yani bu da en kısa yoldan "son 3 gün anlamına" geliyor. yargıç bu üç gün boyunca, kimseye görünmeden odada saklanıyordu, yemek yemek gibi, tuvalete gitmek gibi doğal ihtiyaçları vardı elbet. benim aklıma takılan soru şu :, gece mutfağa girip ,kimseye görünmeden bir şeyler yiyebilir, buraya kadar sorun yok, sorun şu ki sabah olduğunda mutfağa giren diğer insanlar burda yemek yenildiğini ya da yemeklerin eksildiğini anlamazlar mı? çünkü adada uzun zaman geçirdiler ve erzaklarının her gün azaldığını hesaba katıyoruz, bir diğer önemli şeyde; yargıç salonun baş köşesinde ölü bulundu ve yargıcı "boş bir odaya taşıdıkları" anlaşılıyor.tabii ki, bu taşıma işlemi mantıkı düzlemde en az iki kşi tarafından olması şart. yanı yargıcın bu taşıma esnasında "ölü olmadığı", ya da herhangi bir, "insanı eylem gerçekleştirmesi" kuvvetle muhtemel, tabii bu olay kitapta es geçilmiş. hatta üç gün boyunca odada sessiz sakin beklemesi ve cinayetlerini öyle "lanet olası ,çoçuk oyuncağı gibi" işlemesi pek akla mantığa yatmıyor. bundan daha önemli bir şey var ki, kitabın finalinde genç kadın kendini asıyor ve katil, kız kendini asarken arkasından izliyordu, kendinden emin ve vakur bir halde, kızcağız arkasında biri olduğunu nasil olurdu bilmez, yani en azından arkasında biri olduğunu hissetmez mi, ya da "lanet olası bir bakış atması gerekmez mi?", mantıksız bir şey daha, bana kalırsa , hiçkimse " kusursuz olamaz" : "yaşlı ,yorgun ve hüzünlü kadın" ama yinede senin "dehşetengiz bir zekan" olduğun "kuşkusuz". şimdi arka kapaktaki resmine tekrar bakıyorum ve bu kez yüzünde ; "ağlamaklı ve bir o kadar da tatsız" bir görüntü var.
hikaye özgün ve yaratıcıydı. giriş yavaş ve yavandı,olayın gelişme bölümü ve temposu bir hayli iyiydi.ama sonuç bölümünde yazarın "güzelim hikayeyi berbat eyleyen tutumları" üzücüydü. misal, sonlara doğru hayali karakter öztürk bölümü, " hem klişeydi hem de anlamsızdı", bu da yazarın; "gayet güzel sıçışlara geldiğinin" en bariz örneğiydi.çünkü bu bölümün ne hikayeyle bir alakası vardı ne de başka bir şeyle."tam bir saçmalama" evresiydi. finale gelirsek, daha iyi düşünülmüş ve hikayenin daha özel bir "skolastik düşünce ufkuyla" bağlanabileceğini düşünüyordum. ama olmadı,finalde yetersiz ve koftidendi. olay çözüldü. ve hikaye bitti. genel itibarıyla ,"murat menteş"in kült ve absürd hikaye tarzına benziyor. ama yazar için gerçek olan tek bir şey var;o da "murat menteş" ten bir kaç sıklet altında olduğudur. klasik agatha chiristi, karakterler çözümlemesi : [ "alper kamu"] 5 yaşında ,üstün bir zeka sahibi ["alev abla"] ismi üzerinde seksi bir şeye benziyor ,alper kamu'nun içten içe abayı yaktığı kız ,20 yaşında daha körpeceik,işletme okuyor,"artık neyi işletecekse". ["hakan"]; alper kamunun biraz mankafa olan yakın arkadaşı,keratayı,alper çok seviyor ama henüz nedeni kendi bile bilmiyor. ["gazanfer;"] alper kamun baş düşmanı,piskopatın tillahi. ["erkin ve koray"], cinayet şüphelileri ,rockçı gençler. ["yeşim"],ne idüğü belirsiz kız,kimi sevdiğini bir türlü karar veremeyen ,doğuştan emmesil tiplerden ["deli ertan"]; cinayet zanlısı,hicabı abinin evinde yakalanıyor, alper kamu, onun gerçek katil olmadığını düşünüyor. ["hicabi abi"],eski polis teşklilatından,bu yüzden birçok düşmanı olması muhtemel,boynuna aldığı bıçak darbesiyle, ölü bulunuyor, neden öldürüldüğü henüz bilnmiyor,tam bir muamma. ["metin bilgin"] savcı,kendini çok güçlü ve yenilmez zannediyor.cinayeti,alperin babasının üzerine yıkmaya kararlı. ["ruhan bey" ]eskiden güzel sanatlar okumuş,bodrumunda heykelleri var.hicabi bey üniversite yıllarında ruhan beyi attırmış.bu yüzden ruhan bey,mahalleyi terk etmiş.sonra bir baltaya sap olamayınca geri dönmek zorunda kalmış. [bakkal yakup] her şeyi bildiğini düşünüyor.tam bir dedikoducu tip,olay onun anlattıklarıyla değişik bir hal alıyor. [şemi abi]hicabı abinin büyük oğlu. [remi abi]hicabı abinin ünivertside okuyan oğlu.
Daha iyilerini de okudum,daha kötülerini de.sarsıcı bir hikaye olduğu söylenemez lakin klasik polisiye öğelerinin iyi harmanlandığını düşünüyorum.gizem duygusu ve kitabın temposu çok iyi.bir şeyleri,merak edip, aklınızdan bir yığın soruların geçmesi mümkün.tabii ki, yazarın Agatha Christie romanından esinlendiği de çok açık. yazar, okuyucuyu öyle ters köşeye yatıracak zekaya sahip değil. daha önce okuduğum "Agatha Christie" romanı sayesinde katilin kim olduğu,anladım..her şeye rağmen daha güzel bir final yapılabilirdi.işte "o lanet olası klişe final" kitap hakkında bütün olumlu düşünceleri bir anda sildi diyebilirim.