Serinin ilk kitabının devamı olan bu kitap, ilki kadar mükemmeldi. Gerçekten ama gerçekten yazarın yarattığı dünyaya hayran oldum. Yazarın hayal gücüne hayran oldum. Olay örgüsüne, hikayedeki heyecana, karakterlerin özelliklerine hayran oldum. Bu kitap gerçekten kendine has. Bu seriyi sevdim, çok sevdim hem de. Yazarın öyle bir ters köşe yapışı ve bunu yaparken de öyle bir doğallıkla, sadelikle yapışı var ki her seferinde aynı hataya düştüm. İnanılmaz bir şekilde bu kitaptan kendime çok ders çıkardım. Çok bilgece yazılmış. Satır aralarında insana öyle güzel fikirler ve duygular işlemiş ki kelimenin tam manasıyla hayran olunası. Umarım yayın evi bir önceki gibi sadece iki kitabı çevirip basmakla yetinmez de bu seriyi bütünüyle okuma şansına sahip olabiliriz. Fantastik kitap sevenlere tavsiyemdir. Mutlaka bu yazarla ve karakterlerle tanışın. Pişman olmayacaksınız.
Serinin üçüncü kitabı olan bu kitapta da ilk iki kitapta olduğu gibi heyecan ve macera hiç eksilmiyor. Sayfaları o kadar hızlı ve merakla çevirdim ki, kitabı nasıl bitirdiğimi anlayamadım bile. Bir başladınız mı bitirmeden bırakmak imkansız ve serinin son kitabını henüz okumama rağmen rahatlıkla diyebilirim ki bu seri benim kalbimde özel bir yer etti. Yazarın dili gerçekten çok akıcı ve sihirli… Emma, Will ve Jack benim unutamayacağım karakterler arasında yerlerini çoktan aldılar. Sonu tahmin edilebilirdi evet ama tahminimin bu şekilde tutması bu kitabı benim için çok daha özel kıldı. Tekrar ediyorum, bu seriye başladınız mı elinizden bırakmak imkansız olacaktır. Okuyacak olanlara tavsiyem serinin dört kitabını da temin edip okumalarıdır. Baskı kaynaklı sanırım, bu kitapları piyasada bulmak zor. O yüzden mutlaka ama mutlaka hepsini temin etmeden seriyi okumaya başlamayın. Ayrıca kitabın isminden de anlaşılacağı gibi elementlerle ilgili bir kitap ve fantastik bir seri. Bu tarzı sevenler için değerli bir elmas gibi. Yani ben okuduğum zaman öyle hissettim en azından.
Tavan Arasındaki Buda sarsıcı bir kitap. Özellikle arka kapak yazısını okumadan kitaba başladığım ve oradaki bilgiyi kitaptan okuyarak öğrendiğim için, kitabın karakterleri kadar benim de şaşırdığımı, etkilendiğimi söyleyebilirim. Kitabın başından sonuna kadar zorlu bir hayat mücadelesi veren bu insanlardan çok etkilendim. Hayatın onlara sunduğu seçeneklerden farklı seçenekleri olmayan bu insanlardan bazılarının direniş biçimi, bazılarının vazgeçiş biçimi beni oldukça düşündürdü. Ayrıca kitabın değişik bir dil kullanılarak yazılması, bir kitap okurken birçok hikayeyi öğrenebilme olanağı sundu. Bu yazım bazen tekrarlardan dolayı sıkıcı olsa da yazarın olağanın dışında bir eser sunması beni etkiledi. 1900’lü yılların başında Amerika’ya göç eden, varlıklarında kendilerine sunulan imkanların vadedilenden kat kat farklı olması, orada verdikleri mücadele ve arkasından İkinci Dünya Savaşının patlak vermesi ile senelerdir yurdum dedikleri toprakların düşman topraklarına dönmesi ile başlarına gelenleri okumak ilginizi çekerse tavsiye edebileceğim bir kitap ama büyük beklentiler içerisinde okumayın. Bu dil olağan dışı olsa da yazarın kalemi yeterince etkileyici değildi.
Tess Gerritsen ne yazarsa yazsın mükemmel bir kitap okuyacağız demektir. Bu da benim için harika bir kitap. Özellikle diğer seriden daha farklı olmasının hoşuma gittiğini ve işlediği konu bakımından ilgimi oldukça çektiğini söyleyebilirim. İtiraf etmem gerekirse neredeyse ilk 100 sayfa bir cinayet bekledim. Cinayetin olmayacağının farkında vardığımda ise yazarın diğer kitaplarından farklı bir olay örgüsü işlediğini anladım ve kitabı okuma konusunda daha büyük bir istek duydum. Yazar bu değişiklik ile beni şaşırttı ve bu oldukça hoşuma gitti. Zaten bir Tess kitabını okumaya başladıysanız onu bitirmeden rahat edemezsiniz. Karakterleri sevdim. Özellikle Abby’nin başına gelenlerin yarattığı çaresizlik ve öfke hissini bire bir yaşadım. Organ ticaretinin tüm çirkinliği gözler önüne serilmiş, bazı hayatları kurtarabilmek adına bazı önemsiz gözüken hayatların nasıl feda edilebileceğini ve bunun için kendine haklı sebepler bulmanın ne kadar kolay olduğunu anlatılmaya çalışılmış. Hikayenin ilerleyişinden daha romantik bir son beklerdim ama yazarın hayal gücümüze bıraktığı karanlık boşlukları da seve seve doldurabilirim. Yazarın kaleminin büyük bir hayranıyım. Yazar tavsiyesi isteyenlere tavsiye edeceğim ilk yazar.
Kişisel gelişim kitaplarını okumakta zorlanıyorum. Belki başka birinden öğüt almak gibi olduğundan karakterimin asi tarafı bu durumu kabullenemiyordur. Belki de biraz ders kitabı niteliğinde olduğundan verilen öğretileri ezberleme ihtiyacı beni yoruyordur. Açıkçası tam olarak ben de bilemiyorum ve bilmek için de çaba sarf etmek istediğim de söylenemez. Bunları söyleme nedenim ise bu kitap. Kişisel gelişim kitabı tarzına yazılmış, yazarın hayata ve hayatla ilgili her şeye dair bazı tavsiyelerini içeriyor. Yazarla aynı düşüncede olduğum, altını çizdiğim çokça satır mevcut ama bunları hayatıma uygulamayı ne kadar istesem de biliyorum ki okuduklarımın yarısından fazlasını unutacağım. Kitabı açıp altını çizdiğim yerleri tekrar tekrar okumazsam, bu kitabı okumuş olmamın bir faydası olmayacak. Sanırım kişisel gelişim kitaplarını sevmememin asıl nedeni bu. Ben verilmek istenen dersin hikayenin içine yedirilmiş halini okumayı seviyorum. Benimsediğim, kendimden bir şeyler bulduğum, hatta sevdiğim bir karakterin başından geçen birkaç olayla ve çıkarılan dersle bu kitaptan aldığımdan daha fazla fayda sağlayabilirim ve bu sağladığım fayda hayatımda daha kalıcı yere sahip olabilir. Benim kişisel görüşüm bu yönde. Kitabı tek bir yönden eleştirebilirdim ama yazar kitabın sonunda bununla ilgili mantıklı bir sebep sunarak bu olasılığı ortadan kaldırdı. Bu yüzden ben güzel bir alıntı ile yorumumu daha fazla uzatmadan sonlandırıyorum. Savaşçı çığ etkisini bilir. Sesini çıkarmaya cesaret edemeyen birine kötü davranan insanlar gördüğü olmuştur. O kişi korktuğu ve küstüğü için o kişi öfkesini kendisinden daha güçsüz birinden çıkarır; o da gider bir başkasından çıkarır, gerçek bir ıstırap selidir boşanan. Hiç kimse kendi zulmünün sonuçlarını kestiremez.
Ne demeli, ne yorum yapmalı ki? Yaşanan o kadar acı, kaybedilen o kadar can… Yazık… Okudukça, “Ne çok nefret barındırabiliyor insanoğlu içinde böyle,” dedim. Kendi çıkarları doğrultusunda her şeyi yapabileceğini, yapabileceğimizi okumak gerçekten de sarsıcı. İnsanları sınıflandırmak, bize doğru gelmeyen sınıfı dışlamak, acılarından mutlu olmak, hatta öldürmek ve ölümlerinden memnuniyet duymak… İnsanlığımızı sorgulatıyor. Kitabın geçtiği zaman, İkinci Dünya Savaşı ve en acımasız diktatörlerden Hitler’in Dünya’da başlattığı kaos dönemi. Ölümden kaçıp, gelecek umuduyla başka bir ülkede yurt edinmek için, başka milletlerden medet uman milyona yakın insan. Genç, yaşlı, çocuk… Biraz diplomasi, biraz nefret, biraz ırkçılıkla sonları ölüm masum insanlar… Bu kitabı okuduktan sonra Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’ndaki etkisi konusunda hiçbir fikrim yokmuş dedim. Daha fazlasını öğrenme isteğim ve yine bu konudan bahseden Zülfü Livaneli’nin eserini okuyarak başlama arzum arttı. Sadece kitabı okurken, bu kadar genel değil de daha öznel yazılmış olsaydı bu kitabın daha da vurucu olabileceğini düşündüm ama buna rağmen bu hali de oldukça etkileyici. Ben politikadan, diplomasiden, birinin taraf olup olmamasından anlamıyorum. Ben bu kitabı duygularımla okudum. O 800 kişinin neler yaşadığını, neler hissettiğini düşünerek okudum. Okuyacak olanlara tavsiyem de budur. Benim gibi duygularıyla okumaları.
Gerçek anlamda bir kitabı okurken nefes kesilmesi neymiş bu kitapta öğrendim. Sonlara doğru öyle bir yere geldim ki aynı iki sayfası iki üç kere okudum ve bir sonraki sayfayı çevirebilmek için ciddi anlamda cesaret toplamam gerekti. Kitabın gidişatına göre bir son olacağını beklemiyordum ama yazarın böyle beklemediğim bir yerden vuracağı da hiç aklıma gelmemişti. Tüm kitaplarını en kısa zamanda temin edip, en kısa zamanda okuyacağım. Kitap bittiğinde yazara ciddi anlamda bir hayranlık beslemeye başladım. Bu kadar şok edici bir son hiç ama hiç beklemiyordum. İlk başlarda biraz sıkılmıştım. Ara ara da ülkelerin günümüz ve geçmişteki politik durumları ile ilgili verdiği bilgileri gereksiz görüp, okurken sayfaların ilerlemediğini hissettiysem de kitabı yarıladıktan sonra sonunun nasıl geldiğini anlamadım. Yalnız ciddi anlamda midesi sağlam olmayanlar veya korku, gerilim okumayı sevmeyenler kesinlikle okumasın. Bu kitap onları fazlasıyla aşar.