Öykünün Hayalperest anlatıcısı, Petersburgun beyaz gecelerinde sokaklarda dolaşırken, Nastenka adında bir genç kızla tanışır. Nastenka da Hayalperest kadar yalnızdır. İkinci buluşmalarında aralarında bir dostluk doğar; Nastenka, Hayalperestimize, kendi yaşam öyküsünü anlatır: Âşık olduğu bir genç adam bir yıl sonra ona geri döneceğini söyleyerek Moskovaya gitmiş, ama aradan bir yıl geçmesine karşın tek bir mektup bile yazmamıştır. Bu arada, Hayalperestimiz de Nastenkaya vurulduğunu fark eder, ama duygularını gizler.Yalnızca 19. yüzyıl Rus edebiyatının değil, dünya edebiyatının en büyük yazarlarından Dostoyevskinin 27 yaşında yazdığı Beyaz Geceler, sevecen, okuru sarıp sarmalayan, ama hüzünlü bir uzun öyküdür. Bir yanıyla romantik bir aşk üçgeninin, bir yanıyla da bir kişilik parçalanmasının öyküsüdür.Dört gecelik bir aşk hayali diye tanımlanabilecek bu küçük başyapıtı, Sabri Gürsesin Rusça aslından yaptığı çeviriyle ve Dostoyevski ve yapıtı üstüne ayrıntılı incelemesi eşliğinde sunuyoruz.
******
Dostoyevskinin ilk dönem romanlarından olan Beyaz Geceler, büyük yazarın daha sonraki başyapıtlarının uyandıracağı yankıların izlerinin hemen fark edildiği önemli bir eseridir. İnsan derinliğinin incelendiği bir roman olarak önem taşır.Yayımlandığı zamandan çok sonraları önemi anlaşılan Beyaz Geceler, üçlü bir aşk öyküsünün ruhsal incelenmesi olarak seçkin bir yer edinir edebiyat dünyasında.
************
Dostoyevskinin gençlik yapıtlarından Beyaz Geceler, belki yalnızca ülkemizde değil, dünyada da önemi ve derinliği sonradan anlaşılmış bir kısa roman. Metnin anlatıcısı, kendi deyimiyle bir hayalperest. Peterburg sokaklarında yapayalnız dolaşarak hayaller kuran kahramanımız bir gece Neva Köprüsünün korkuluklarında ağlayan Nastenkayla karşılaşır. Birbirlerine kendi öykülerini anlatırlar ve aralarında tuhaf, sessiz bir aşk doğar. Ama bir sorun vardır ve bu sorun Nastenkanın öyküsünde gizlidir. 20. yüzyılın varoluşçu yapıtlarını önceleyen ve ülkemizde de bu büyük yazarın en sevilen kitaplarından biri olan Beyaz Geceleri Birsen Karacanın Rusça aslından yaptığı yeni çevirisiyle sunuyoruz.
************
Dostoyevskiden, dört gecelik bir aşkın öyküsünü sunuyoruz: Beyaz Geceler. Yaz mevsiminin en uzun gecelerinde yanan bir aşktır bu. Güneşin, akşamın çok geç vakitlerinde battığı, sabahın çok erkeninde doğduğu uzun gecelerin bir aşkıdır. Belki iki aşk demek gerekir. Nastenkaya âşık düşçü kahramanın aşkıyla, bir başka delikanlıya âşık olan Nastenkanın aşkı. İşte bu aşkları, insan ruhlarının derinliklerine girmeyi başararak anlatıyor Dostoyevski. Edebiyatın ölümsüz teması aşkı, bir de Dostoyevskinin bu güzelim uzunöyküsünden okuyun.
************
Beyaz Geceler Petersburgun dört beyaz gecesinde yaşanmış sade ve derin bir aşkın öyküsü. Sokakta tanışan hikayelerini paylaşan iki genç birbirlerini çok iyi anlarlar, çünkü farklı mekanlarda aynı duyarlılıkla benzer şeyler yaşamışlardır. İkisi de birbirlerinin hikayelerinin cazibesiyle sarsılırlar.Fakat ne yazık ki Nastenkanın hayatına girmiş ve ruhunu kuşatmış bir aşk vardır. Öyle olduğu için gerçekte öyküsü olan ve öyküsüyle hayata galip gelen o olur. Muhatabı ise zaten bütün ömrünü yaşanmış o dört geceyle sınırlamaya razıdır...Beyaz Geceler Dostoyevskinin zamanı, mekanı ve olay örgüsünü sınırlı tutularak kahramanların iç alemlerinde alabildiğine derinleştiği klasik bir Dostoyevski romanı.
************
Öykünün başkahramanı olan yazar sekiz senedir Petersburgda yaşayan yalnız bir adamdır. Hiç arkadaşı yoktur belki ama ne gam, bütün Petersburg onundur nasılsa. Petersburgdaki insanlar her şeyidir onun. Onlar mutluysa o da mutludur, onlar hüzünlüyse o da hüzünlüdür. Herkesin yazlıklara gidip de sokakların bomboş kaldığı bir yaz gecesi Nastenka girer hayatına. Onun gibi yalnız, hüzünlü Nastenka... İlk kez bir kadına açılır; yalnızlığını, nasıl iflah olmaz bir hayalperest olduğunu anlatır. Nastenkanın da ondan pek bir farkı yoktur aslında. Anlattıklarını dinledikten sonra yazara söz verir: Onu asla bırakmayacaktır. Sonra başlar kendi hikâyesini anlatmaya...
************
Beyaz Geceler Dostoyevskinin en hafif, en saf, en lirik kitabıdır. Saflık kelimesiyle karmaşık ve karışık olmayan bir şeyi kastediyorum. Kitap sözü de okuyucuyu yanıltmasın: Dostoyevski Beyaz Geceleri bir gazetede yayımlanacak basit ve coşkulu bir hikâye olarak tasarlamıştı. Hikâye saflık ve yalınlığını, kahramanlarının hep aynı kumaştan ve renkten yapılmasından alır. Onlara, dile getirdikleri sözlere hemen inanırız. Bir şeye inanan, sonra aynı güçle tam tersine inanan tipik Dostoyevski kahramanları yok bu kitapta. Bu bakımdan Beyaz Geceler Dostoyevskinin en özel, en ayrıksı kitabı. Burada bizi etkileyen şey kitabın ve kahramanlarının bu saflığından gelen hafiflik, bir çeşit çocuksu dürüstlük ve bizi yormayan melodramlardan alabileceğimiz bir mutluluk duygusu.
************
Rus romancılarının en büyüğü sayılan Dostoyevskinin Başkasının Karısı adlı öyküsünün de yer aldığı kitaba adını veren öyküler, ancak genç ruhlarda yaşayabilen saf ve büyük aşkların unutulmaz örneklerinden birini sunuyor. Şiirsel bir hava içinde geçen öyküde, ateşli bir ruh coşkunluğunun canlı bir anlatımını bulacaksınız.
************
Değerli okuyucum, o gece öylesine güzeldi ki, böylesini sadece gençliğimizde görebiliriz! Gökyüzünün aydınlığına, yıldızların ışıltısına bakıp da Böyle bir göğün altında insan nasıl olur da öfkelenir, hırçınlaşabilir? diye düşünürsünüz. Ama bu düşünce de yalnızca gençler içindir değerli okuyucum, hem de çok gençler için. Umarım, sizinde gönlünüz uzun süre genç kalır.
************
Bizler, kendi derimiz içinde ebedi yalnızlığa mahkûmuz. T. Williamsın Kızgın Damdaki Kedi oyununun girişine koyduğu bu epigramı Beyaz Gecelerin girişine de yerleştirebiliriz. Bu uzun öyküde yalnızlık ve çaresizlik karşı konulmaz bir edebi güçle üzerimize çullanır; okurun olduğu kadar yalnızlığı hayalde aşmaya çalışan insanların da.Beyaz Geceler: Beyazlığın üzerinde yalnızlığın lekesi.
************
O kederli, üzüntülü gözlere ışık veren, sararmış yanakları renklendiren, uzun yüzü tutkulu bir hale dönüştüren nasıl bir güçtü? Şu göğüs neden coşkuyla inip kalkmaya başladı? Küçük kızın tüm bedenindeki bu canlılığın, bu güzelliğin nedeni nedir? Gülüşü nasıl da çekici, attığı kahkahalar ne kadar da neşelidir. Etrafa bakınarak bir şeyler anlar, bir şeyler arar gibi olursunuz. Ama o an geçiyor. Belki yarın yeniden, o eski, üzgün, boş bakışları, aynı cansız görünümü, aynı çekingenliği ve korkaklığı bulacaksınız. İşte o zaman hayran kaldığınız bu geçici güzelliğe üzüleceksiniz. Çünkü onu sevmeye, izlemeye zamanınız olmamıştır.
************
Ne uzun bir zaman dilimidir, yaşam süresince bir anlık mutluluk. Anlık mutluluklar değil mi hayatı bunca zengin, bunca güzel, bunca yaşanılası kılan.Ayın başka türlü parladığı, aşkların ve terk edilmişliklerin başka türlü yaşandığı dört gecelik bir aşk hikayesiydi; ancak bir ömür boyunca o mutluluktan pay almayı ve o mutluluğu gizli bahçelerinde büyütmeyi bileceklerdi...O yıllarda Rus yazar ve aydınları meşgul eden romantik ve hayalperest kahramanların yalın aşk duygusunu, sevgiliye inebilme gücünü, bir sevgiliyle birlikte yeni bir dünya düşleyebilme zevkini, yazarın duyguların müziğini özgürce ve kendi üslûbu ile çaldığı bir aşk hikâyesi. Ancak genç ve bakir ruhlarda yaşayabilen saf ve ulaşılması zor aşkların unutulmaz örneklerinden biri: Beyaz Geceler...İnsanın kalbine doğrudan seslenebilen, Dostoyevskinin en hafif, en saf ve en lirik kitabı...
******
Öykünün Hayalperest anlatıcısı, Petersburgun beyaz gecelerinde sokaklarda dolaşırken, Nastenka adında bir genç kızla tanışır. Nastenka da Hayalperest kadar yalnızdır. İkinci buluşmalarında aralarında bir dostluk doğar; Nastenka, Hayalperestimize, kendi yaşam öyküsünü anlatır: Âşık olduğu bir genç adam bir yıl sonra ona geri döneceğini söyleyerek Moskovaya gitmiş, ama aradan bir yıl geçmesine karşın tek bir mektup bile yazmamıştır. Bu arada, Hayalperestimiz de Nastenkaya vurulduğunu fark eder, ama duygularını gizler.Yalnızca 19. yüzyıl Rus edebiyatının değil, dünya edebiyatının en büyük yazarlarından Dostoyevskinin 27 yaşında yazdığı Beyaz Geceler, sevecen, okuru sarıp sarmalayan, ama hüzünlü bir uzun öyküdür. Bir yanıyla romantik bir aşk üçgeninin, bir yanıyla da bir kişilik parçalanmasının öyküsüdür.Dört gecelik bir aşk hayali diye tanımlanabilecek bu küçük başyapıtı, Sabri Gürsesin Rusça aslından yaptığı çeviriyle ve Dostoyevski ve yapıtı üstüne ayrıntılı incelemesi eşliğinde sunuyoruz.
******
Dostoyevskinin ilk dönem romanlarından olan Beyaz Geceler, büyük yazarın daha sonraki başyapıtlarının uyandıracağı yankıların izlerinin hemen fark edildiği önemli bir eseridir. İnsan derinliğinin incelendiği bir roman olarak önem taşır.Yayımlandığı zamandan çok sonraları önemi anlaşılan Beyaz Geceler, üçlü bir aşk öyküsünün ruhsal incelenmesi olarak seçkin bir yer edinir edebiyat dünyasında.
************
Dostoyevskinin gençlik yapıtlarından Beyaz Geceler, belki y... tümünü göster
Hüzünlü, okudukça ruhumun dinlendiğini hissettiğim bir kitaptı. Kısa ama çok şey anlatan, gereksiz detaylara girmeyen bu romanda en dikkat çeken yön erkek karakterin yaşadığı umutsuz aşk değildi, o aşk sayesinde kaçırdıklarını fark etmesiydi. Mutlaka okuyun.
garip bir aşk hikayesi. bu kitabın fazla tutulmamasının sebebi bence uç karakter tahlilidir. erkek abaza, kadın ise saf. dostoyevski sanki bu kitabı aşk aforizmalarını aralara serpmek için yazmış gibi bir his var. sonu da hayli ilginç biter. şaşırtır.
"Benim tüm yaşamım ancak koskoca bir sıfırdır, bir hiç, kurgulanmamış bir düştür..."
"Zaten insanlar mutsuz olmadıkça başkalarının mutsuzluğunu anlamıyor."
okuduğum ilk dosto kitabıydı. çok sevdim ustayı sonra...
Etkileyici ve mükemmel.. Klasiklerin ağır havasından hiç bir eser yok.. Bir solukta okunacak bir kitap..
Dostoyevski yazarlığının ilk yıllarında gazete için yazmış olduğu kısa bir hikaye...tabiiki okumaya değer güzellikte...beni şaşırtan dostoyevskinin bu kadar romantik ve iyimser bir şekilde yazması... Yer altından notlar ile kıyaslandığında yazarın ne kadar evrim geçirdiğini anlayabiliyoruz.
Kitabı Elif önermişti sanırım o yüzden pek sallayamayacağım kitaba. Ama bir numara yok kitapta. Zaten Dostoyevski' nin çaylaklık dönemlerine ait bir hikaye bu. Bir adam var, kıyıda köşede kalmış bir adam ama herkes gibi söyleyecek bir şeyleri var onun da ve bunları söyleyecek hatunu bulunca da başlıyor konuşmaya. Hatuna cümlelerden başka verebilecek bir şeyi olmadığından konuştukça konuşuyor ki bu bağlamda kendime çok yakın hissettim bu karakteri. Para, araba, popülarite, yakışıklılık vs. yoksa, olanlardan gidersin hatuna. Sonuçta tüm ilişkiler karşılıklı faydacılık üzerine kurulur. İşte adamımız da konuşabilen biri ki sonuçta Dostoyevski konuşturuyor adamı, kız da etkileniyor haliyle ve iletişimde kalıyor adamımızla. Adam anlatıyor kız dinliyor, kız çok güzel olduğundan adam kadar güzel konuşmasına gerek kalmıyor haliyle adamı kendine bağlamak için ki adam zaten kadına hasret o da ayrı konu.
Hikaye bundan ibaret, bu iki genç insanın birbirleriyle tanışıp buluşmaları ve aralarında geçen konuşmalarından. Tıpkı Kürk Mantolu Madonna' da olduğu gibi bunda da kimilerine göre muazzam bir aşk anlatılıyor olabilir, oysaki hikaye basit her zamanki gibi. Pek fazla seçeneği olmayan bir adamın güzel bir kadına karşı duyduğu hayranlığı -mecburen- fedakarlıkla göstermesinden ibaret o tutkulu aşk denilen şey iki kitapta da. Kürk Mantolu Madonna da benzersiz bir üslup ve dil kullanımı var ki zaten o kitabı özel yapan o yoksa hikayesinde bir numara yok.
-SPOİLER-
Bu iki aşık(!) insandan birisinin elinde bir seçenek daha olduğundan ve dahası o seçeneğin elinde cümlelerden daha fazlası bulunduğundan tercih edilen de o oluyor tabii tıpkı gerçek hayatta olduğu ve olması gerektiği gibi.
-SPOİLER-
Vasat altı bir hikayeydi bana göre. Ne anlatılan aşk hikayesinde, ne karakterlerde ne de üslupta övgüye değer çok bir şey yok. Basit bir hikaye. Tabii şunu da unutmamak gerek, Dostoyevski standartları için basit diyorum. Yoksa karakterlerin ruh hallerinin yansıtılmaları, hikayedeki gerçekçilik övgüye fazlasıyla layık ancak Dostoyevski gibi bir adamı övmek için doğru kitap bu değil. Bundan çok daha üst seviyede işler yapmış bir yazar Dostoyevski.
Sevgi kelebeği gencin, Türk kızı tipi Nastenka'yla imtihanı.
hani çok beğendiğin bir yönetmenin filmini izler beklentini yüksek tuttuğunun için 'orta düzeyde bir filmdi ama o değil de başka bir yönetmen çekse güzel bir film derdim' dersin ya bu kitap da tam o tarzda, 'dostoyevski'nin kitabı' düşüncesi ile okumaya başladığınız için orta düzeyde buluyorsunuz.
platonik şekilde başlayan bir aşk hikayesinin beklenmedik sonu.
saf sade bir kitap olsada çok beğenmiştim.. tavsiye ederim
ne denilebilir ki... içinde geçen cümlelerde kendinizi bulacağınız bir hüzün denizi... sanırım her insanın bir nastenkası var...
94 sayfa