Tanıl Bora çevirisi,
Ronald Gray’in önsözü,
Eliseo Vivas’ın sonsözü,
Yazar ve dönem kronolojisiyle,
Kitaba dair görsellerle.
Kafka’nın yapıtları, başta Dava, Dönüşüm ve Şato, modern edebiyatta özgün bir ilham kapısı açarken, “Kafkaesk” diye kendine mahsus bir kavram da yaratmıştır.
Kendi halinde bir banka memuruna, durup dururken, manasız bir dava açılır. Genç adam, nasıl işlediği anlaşılmadığı gibi erişilmez de görünen mahkemenin sırrına ermeye çabalarken, tuhaf ilişkilere girecek, gitgide şüphe ve evhamların girdabına batacaktır. Roman, insanı labirentte çaresizce dolanan fareye çeviren atmosferiyle, gerçekten karanlık bir kara mizah başyapıtıdır. Bu atmosfer, kâh bürokratik absürdlüğün kâh otoriter rejimlerin dehşetli bir temsili olarak yorumlanmıştır. Her halükârda Dava, çağa damgasını vurmuş romanlardan biridir. Yüz yıldır dünyanın her yerinde birçok büyük yazar, yapıtlarında Dava’nın temalarıyla boğuşmakta, deyim yerindeyse Dava’yla konuşmaktadır.
“Bu eserin tecellisi ve belki de büyüklüğü, her şeyi ortaya sererken, hiçbir şeyi teyit etmemesindedir.”
ALBERT CAMUS
Tanıl Bora çevirisi,
Ronald Gray’in önsözü,
Eliseo Vivas’ın sonsözü,
Yazar ve dönem kronolojisiyle,
Kitaba dair görsellerle.
Kafka’nın yapıtları, başta Dava, Dönüşüm ve Şato, modern edebiyatta özgün bir ilham kapısı açarken, “Kafkaesk” diye kendine mahsus bir kavram da yaratmıştır.
Kendi halinde bir banka memuruna, durup dururken, manasız bir dava açılır. Genç adam, nasıl işlediği anlaşılmadığı gibi erişilmez de görünen mahkemenin sırrına ermeye çabalarken, tuhaf ilişkilere girecek, gitgide şüphe ve evhamların girdabına batacaktır. Roman, insanı labirentte çaresizce dolanan fareye çeviren atmosferiyle, gerçekten karanlık bir kara mizah başyapıtıdır. Bu atmosfer, kâh bürokratik absürdlüğün kâh otoriter rejimlerin dehşetli bir temsili olarak yorumlanmıştır. Her halükârda Dava, çağa damgasını vurmuş romanlardan biridir. Yüz yıldır dünyanın her yerinde birçok büyük yazar, yapıtlarında Dava’nın temalarıyla boğuşmakta, deyim yerindeyse Dava’yla konuşmaktadır.
“Bu eserin tecellisi ve belki de büyüklüğü, her şeyi ortaya sererken, hiçbir şeyi teyit etmemesindedir.”
ALBERT CAMUS
Dava ne, K. ne ile yargılanıyor? Kurguya hayranlığım, merakım bi yana, kitap beni tam anlamıyla deli etti. Okuduğum en ilginç kitaplardan biriydi.
Biter ve bomboş bakan iki göz bırakır... Öyledir.
Kitabı okurken birden arka kapağa dönüp Kafka'nın yaşadığı dönemi hatırlama gereği duydum. Günümüz koşullarına da uyduğu rahatça söylenebilecek bir eserde Kafka Korku Çağı olarak adlandırılan dönemde iletişimsizliğe, bürokrasiye ve hukuk sistemine yönelik ağır eleştirilerini sembolik anlatımıyla sunmuş. Bu eleştiriler daha kitabın ilk cümlesinde "Josef K.’ya iftira atılmış olmasıı"na rağmen, kötü bir şey yapmadığı halde tutuklanması ile başlar, idamına kadar sürer.
Özellikle "Yasa Kapısı" hikayesinde taşralı adamın karşısına çıkan engeller, bekçinin ayakta dururken taşralının oturması, bekçiyi aşamaması, hemen öncesinde K'nın aşağıda Rahibi dinlerken Rahibin yukarıdan ona bakması ve K'nın onu aşağıya davet etmesi, duruşma salonunda locadakilerin ona tepeden bakmaları, romanın otoriteyi en iyi vurdugulayan noktalarıydı.
Roman boyunca sadece mahkemenin alt kademesindeki memurları ile görüşebilen, avukat tutmasına, umut gördüğü herkesle konuşup destek amasına rağmen,
yüksek yargıçlara ulaşaması, avukatının yetersizliği, hukuki yollarla bir sonuca ulaşamayacağından emin bir şekilde farklı arayışlara yönelmesi, hiç gitmeyeceği yerlere gitmesi hiç konuşmayacağı kişilerle konuşması, davayı gizli tutma arayışına rağmen, herkes tarafından bilinmesi, yardım isteyeceği kişiler için sürekli çelişki içerisinde olması, güvensizliği o kadar vurduladı ki içinde bulunduğumuz çağla ilişkiler kurmaya başladım.
Dikkatle, özümseyerek okunması gereken bir roman...
Bir insan hayatında bundan daha zor bir kitap okuyamaz herhalde. Neredeyse her şey sembolik, hiçbir şey göründüğü gibi değil. Kafka, çok zeki ve çok garip bir adam. Büyük bir sanatsal başarı.
Dönüşüm'den sonra okuduğum ikinci Kafka kitabı. Anladım ki Kafka pek bana göre değilmiş. Zor bitirdiğim kitabın sonu hoşuma gitti. Kimi yerlerdeki diyalogları ise çok saçma buldum. Ama Kafka'yı eleştirmek ne haddime. Bana bakarak kara vermeyin :) İyi okumalar...
okurken cok zorlandıgım ve bitirdiğimde bitirmiş olmanın haklı grurunu yaşadığım kitap.
Sadəcə kitab olsun deyə oxuyanlar üçün söz yığını olacaq.Anlayan üçünsə tam bir həyat fəlsəfəsi.
Kitap öyle okuyayım bitsin, olayı takip etsek yeter denebilecek bir kitap değil öncelikle. Derin, olayların üstüne uzun uzun düşünülmesi gereken bi kitap. Benim bu kitabı okuma sebebim ise kitaptan çok Kafka'dır. Kafka kendiyle olan sorunlarının ip uçlarını vermiş mi diye düşünerek vaşladım kitaba. Bazı bölümlerde de gördüm. Mesela bir konuşma da birine " solucan" diye sesleniyor. Bu da Kafka'nın babasının ona sıkça söylediği bir şeymiş ki Kafka'nın birkaç romanında da bu varmış sanırım ve Kafka'nın biyografisini okuyunca da buna rastladım. Sonra kapıda ki bekçilerden birinin isminin Franz olaması. Baş karakterin soy isminin yalnızca K. İle belirtilmesi(soyisminin Kafka olabileceği).
Josef K.nın mahkemeye gittiğinde hakimleri görememesi fakat hakimlerin önündeki kitapların pornografik kitaplar olması. Franz Kafka'nın pornografiye düşkün olduğuna dair bir iddaa okumuştum.
Bence Kafka bu kitabında her karaktere kendine benzer bir yanını katmış ve bunların hepsi farklı konumda ki kişiler, hakimler, bekçiler gibi mesela. Bunun gibi bir sürü ipucu var kitapta hem Kafka'ya phem bürokrasik sisteme ait.
Son olarak kitap üstüne uzun uzun düşünülmesi gereken bir kitap. Ben beğendim kitabı.
Eserin distopya kapsamına girmemesi hali hazırda varolanı ele almasından olsa gerek. Yoksa çizilen atmosfer distopik eserlerin ufukta gördüklerinden daha dehşet verici. Aynı zamanda sembolizmin de zirve eserlerinden biri. Nedir bu davanın konusu yahu diye kafa kırdıracak hale getirse de aslında Jozef K.’nın “suçu” doğmuş olmak. Suçlu (günahkar) olarak doğan bu karakterin gerekçe gösterilmeksizin kendini bir davanın ortasında bulması ve topluma karşı bireysel olarak kendini savunmaya çalışması, Yaratılıştan Varoluşçuluğa kadar geniş bir yelpazede felsefeye atıfta bulunuyor.
Felsefi boyutunu bir kenara aldığımızda da bu sefer ciddi bir sistem eleştirisi ortaya çıkıyor. Özellikle iç mekan tasvirleri insanı klostrofobi sahibi yapacak korkunçlukta. Garip merdivenleri ve ucubik koridorlarıyla dehşet verici bir “adalet sistemi” söz konusu. Öylesine buhranlı bir eser ki tamamlanmamış hali buysa dedirtiyor.
Kitap daha ilk cümlesi ile insanı içine çekiyor, insan nedir bu dava diye kafa yormaya başlıyor.. kim ne için yargılayacaktır, dava ne suç ne hiçbirşey belli değildir.. http://gokii.net/2010/10/dava-kafka/
278 sayfa
Ekim2015 tarihinde, İletişim Yayınları tarafından yayınlandı