Cengiz Aytmatovun bütün dünyada geniş yankılar uyandıran bu romanı, yürek paralayan, tüyler ürperten bir haykırıştır. Fakat umutsuz bir çırpınış değil, aynı zamanda tutsaklığa karşı bir meydan okuyuştur...Romanın kahramanı Yedigey Cangeldin, cepheden döndükten sonra, Kazak bozkırlarında küçük bir aktarma istasyonunda çalışmaya başlar. Burada tanık olduğu ve uzak geçmişine çağrışım yapan olaylar, gerçekte bir siyasi rejimin gümbür gümbür çöküşünün nedenleridir. Aytmatov, kaçınılmaz olan bu çöküşü eserleriyle hızlandıran yazarların basında gelir.Yedigey, ölen emekdar arkadaşı Kazangapın cenazesini mezarına götürürken, kendisinin ve milletinin geçmişim, acı-tatlı, düşündürücü yanlarıyla bir bir gözlerinin önünden geçirir. O gün asra bedel bir gün olur onun için. Sevdikleri kişinin cenazesini Naymanların kutsal mezarlığına götürdükleri zaman, orada bir uzay üssünün kurulmuş olduğunu görürler ve cenazenin gömülmesine izin verilmez. Öte yandan, Rus-Amerikan ortak araştırması sonunda kozmonotlar, uygarlık düzeyi Dünyanınkinden çok daha yüksek bir gezegen keşfederler. Bu gezegende yaşayanlar dünyalılarla ilişki kurmak isterler. Fakat daha yüksek bir uygarlığı, daha iyi bir yönetimi kendileri için zararlı gören dünyalı yöneticiler bu isteği reddederler. Kurgu-bilime dayanan bu bölüm, eseri asla bir kurgu-bilim romanı haline getirmez. Yazar bu eserinde, geçmişi, bugünü ve yarını bir arada gözler önüne sermek ustalığını gösterir...Romanda derin ve temiz aşklar, efsane ve masallar, KGBnin acımasız uygulamaları, okuru heyecandan heyecana sürükler. Aytmatov, o eşsiz anlatım gücü ile insanlarımızı mankurt olmaktan kurtaralım mesajını vermektedir. Nedir mankurt? Bunu romanda anlatılan bir Nayman efsanesinden öğreniyoruz: Juan-Juanlar, tutsak ettikleri genç savaşçılara, akıl almaz bir işkence usulü ile geçmişlerini unuttururlar. Geçmişini unutan tutsak, artık bir mankurttur. Anasını babasını, çocuklarını bile tanımaz. Yeni efendisinin emriyle ve ona yaranmak için öz anasını öldürmekten çekinmez...Bu kadar da değil... Aytmatov, birbirinden ilginç ve sürükleyici konuları bütünleştirerek sunmasını en iyi bilen yazardır...
Cengiz Aytmatovun bütün dünyada geniş yankılar uyandıran bu romanı, yürek paralayan, tüyler ürperten bir haykırıştır. Fakat umutsuz bir çırpınış değil, aynı zamanda tutsaklığa karşı bir meydan okuyuştur...Romanın kahramanı Yedigey Cangeldin, cepheden döndükten sonra, Kazak bozkırlarında küçük bir aktarma istasyonunda çalışmaya başlar. Burada tanık olduğu ve uzak geçmişine çağrışım yapan olaylar, gerçekte bir siyasi rejimin gümbür gümbür çöküşünün nedenleridir. Aytmatov, kaçınılmaz olan bu çöküşü eserleriyle hızlandıran yazarların basında gelir.Yedigey, ölen emekdar arkadaşı Kazangapın cenazesini mezarına götürürken, kendisinin ve milletinin geçmişim, acı-tatlı, düşündürücü yanlarıyla bir bir gözlerinin önünden geçirir. O gün asra bedel bir gün olur onun için. Sevdikleri kişinin cenazesini Naymanların kutsal mezarlığına götürdükleri zaman, orada bir uzay üssünün kurulmuş olduğunu görürler ve cenazenin gömülmesine izin verilmez. Öte yandan, Rus-Amerikan ortak araştırması sonunda kozmonotlar, uygarlık düzeyi Dünyanınkinden çok daha yüksek bir gezegen keşfederler. Bu gezegende yaşayanlar dünyalılarla ilişki kurmak isterler. Fakat daha yüksek bir uygarlığı, daha iyi bir yönetimi kendileri için zararlı gören dünyalı yöneticiler bu isteği reddederler. Kurgu-bilime dayanan bu bölüm, eseri asla bir kurgu-bilim romanı haline getirmez. Yazar bu eserinde, geçmişi, bugünü ve yarını bir arada gözler önüne sermek ustalığını gösterir...Romanda derin ve temiz aşklar, efsane ve masallar, KGBni... tümünü göster
Bir bozkırın ortasında yaşadım okuduğum süre boyunca. Ne kadar derinlikli bir anlatım.
Ve Bitti. Cengiz Aytmatov'un Romanın ana karakteri Yedigey'in gözüyle yaşadığı dönemi Komünist Rus yönetimini soyutlaşan kukla misali yönetilen insanları ve bir hiç uğruna yok edilen hayatların çilesini anlattığı güzel bir romandı. Herkesin bir hikayesi vardı, bazıları yazmaya fırsat bulamadı sadece
sarı özek topraklarında anlattığı kurgu öyle içine alır ki okuyucuyu,o an orda ve hüzünlü bir şekilde cenaze meraseminde yada diğer evrenlerde dolaştığınızı sanırsınız!Okuduğun en etkileyici kitaplardan.
Okuduğum ilk Aytmatov kitabı ve herkesin mutlaka okumasını tavsiye ederim
güzel etkileyici bir roman. khaled housseini kitaplarında olduğu gibi bölge tarihi hakkında detaylı bilgiler edinebiliyorsunuz. ancak romanın sonunun daha çarpıcı bitmesini beklerdim.
‘‘Bu yerlerde trenler doğudan batıya,batıdan doğuya gider gelir.. Gider gelirdi.. Bu yerlerde demiryolunun her iki yanında ıssız,engin ,sarı kumlu bozkırların özeği Sarı-Özek,uzar giderdi. Coğrafyada uzaklıklar nasıl Greenwich meridyeninden başlıyorsa,bu yerlerde de mesafeler demir yoluna göre hesaplanırdı. Trenler ise doğudan batıya,batıdan doğuya gider gelir..gider gelirdi...’’ tek kelimeyle mükemmel bir kitap cengiz aytmatov her şeyden bir tutam katmış ve mükemmeliyeti ortaya koymuş.
Oldukça etkileyici bir anlatı. Cengiz Aytmatov'dan okuduğum, keşke daha önceden okumuş olsaydım dediğim bir kitap. Daha ilk sayfalardan karakterler oturuyor. Okumaya yeni başlamış birinin "İlk başları sıkıcıydı ama.." şeklinde bir cümle kuracağını sanmıyorum. O kadar samimi gelen bir anlatım var ki olaylara bağlı olarak yer yer çok zoruma giden, üzen, kızdıran ya da keyif veren yerler oldu. Ayrıca anlatım da oldukça güçlü, olaylar gözümün önünde oluyor da ben o an görünmez bir şekilde kenarda onları izliyordum gibi hissettim çok sefer. Bozkır insanı, Kazak halkı hakkında hoş bilgiler mevcut içerisinde.
Ne diyeyim ki bu kitaba . Çünkü bir şey denilmez sadece okunur .
Çok sıkılırsın yorumları üzerine başladım okumaya. Bitirdim. Hayatımda büyük bir boşluk oluştu.
Karton Cilt, 419 sayfa
1991 tarihinde, Ötüken Neşriyat tarafından yayınlandı