Ahmed Arif'in Leylâ Erbil'e gönderdiği mektuplardan oluşan bu kitap, edebiyat tarihçilerimize kuşkusuz önemli bilgiler sunmayı vadediyor. Yazıldıkları dönemin entelektüel ve yayın ortamını, Ahmed Arif'in sürgün günlerini, yaşadığı siyasi baskıyı, içsel dünyasını ve en çok da aşkını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
"Sabah gözlerimi sana açarım.
Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade başdönmesini bulurum.
Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmezki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş... hepsi. Ençok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini..."
Ahmed Arif'in Leylâ Erbil'e gönderdiği mektuplardan oluşan bu kitap, edebiyat tarihçilerimize kuşkusuz önemli bilgiler sunmayı vadediyor. Yazıldıkları dönemin entelektüel ve yayın ortamını, Ahmed Arif'in sürgün günlerini, yaşadığı siyasi baskıyı, içsel dünyasını ve en çok da aşkını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
"Sabah gözlerimi sana açarım.
Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade başdönmesini bulurum.
Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmezki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş... hepsi. Ençok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini..."
'yetinmek' diyorsun 'cehennemin öbür adıdır'. onun yokluğunda olduğu gibi. hasretin şairi.
Biri gerçekten sever, diğeri rol yaparmış. Ahmet Arif gerçekten sevmiş.
Bu bok hengâmede, bu deliler, aptallar, eşekzadeler ve kısırlıklara rağmen sen varsın be Ahmedim. Sen yazıyorsun. Veyl onlara ki seni okumadan ölüp gitmişler. Veyl!
oyy güzel adam. ne sevmişsin ve tam karşılık alamamışsın hiç
Karşılıksız güzel bir aşk. Bir adam ne kadar sever, ne kadar acı ve yokluk çeker sorularının cevabı mektuplarda gizli.
Garibim Ahmed'imin yazdıklarını okurken Nazım'ın "Tahir'le Zühre Meselesi" dönüp durdu beynimde:
"...
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil."
Nasıl güzeldi! Bitmesin istedim. Hem dönemin şartlarına hem de Ahmet Arif'in iç dünyasına dair çok güzel ayrıntılar var. Ayrıca bu aşktan çok fazla etkilendim.
Evet Ahmed Arif'in kalemi gerçekten çok iyi ancak mektuplarda bir çok çelişki var. Mesela; Leyla Erbil hiç görüşmediklerini söylemesine rağmen mektuplardan görüştükleri anlaşılıyor. Ahmed Arif'in mektuplarını göze alarak Leyla Erbil'in yersiz çıkışları bana biraz "istemem yan cebime koy" havasını verdi. (Bence)
Ahmed Arif'in mektupları demeyeyim ama Leyla Erbil'in tutumları kitabı severek okumama engel oldu malesef.
Iki guzel insan...ve guzel bir kitap...
simdiki adamlar ve asklar cok tirt artik bunu bilir bunu soylerim.
240 sayfa
İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlandı