Yazar ile esin perisi arasındaki çapraşık ama aynı zamanda şiddet ve sevecenlik dolu o kadim ilişkiyi anlatıyor Mantissada Fowles. Perinin sanatçıyla ilişkisi yoğun bir tensellikle donanmış olsa da, var olan yaşantı çok daha karmaşık bir duygusal gelgite dönüşüyor.Bir hastane odasında yatan romancı Miles Green hafızasını yitirmiştir. Esin perisi Erato ise sırayla sevecen bir doktor; onu anti-feminist, burjuva elitisti olmakla eleştirip edebi suçlarını sayan bir punk; bir geyşa; otoriter bir orman perisi olarak sahneye çıkar Greenin yarı bulanık dünyasında. Tenin ve sözün çarpıcı diyaloglarının egemen olduğu bu fantastik kurguda gerçekliğin ve yaratıcılığın doğasını, sanatın yabancılaşmasını, günümüzde edebiyatın giderek kendine dönük bir üsluba geçişini, kadın-erkek ilişkilerini ve yaşam-sanat eksenin bileşik kaplarında değişen dengeyi, Fowlesin zekice gözlemleriyle izleriz. Miles Green sonunda, kendine şu soruyu sorar: Kadınlarla, gerçeklik batağında mücadele edersen, başka bir deyişle laf yarışına girersen, her zaman kaybedersin. (...) Acaba kadınlar, sırf intikam almak, kendilerinden daha iyi olan erkeklerin kafasını karıştırmak, dikkatini dağıtmak, hayati önem taşıyan entelektüel istek ve özlerini mantissalar için boşa harcatmak amacıyla mı edebiyatı icat ettiler? Ne dersiniz?
Yazar ile esin perisi arasındaki çapraşık ama aynı zamanda şiddet ve sevecenlik dolu o kadim ilişkiyi anlatıyor Mantissada Fowles. Perinin sanatçıyla ilişkisi yoğun bir tensellikle donanmış olsa da, var olan yaşantı çok daha karmaşık bir duygusal gelgite dönüşüyor.Bir hastane odasında yatan romancı Miles Green hafızasını yitirmiştir. Esin perisi Erato ise sırayla sevecen bir doktor; onu anti-feminist, burjuva elitisti olmakla eleştirip edebi suçlarını sayan bir punk; bir geyşa; otoriter bir orman perisi olarak sahneye çıkar Greenin yarı bulanık dünyasında. Tenin ve sözün çarpıcı diyaloglarının egemen olduğu bu fantastik kurguda gerçekliğin ve yaratıcılığın doğasını, sanatın yabancılaşmasını, günümüzde edebiyatın giderek kendine dönük bir üsluba geçişini, kadın-erkek ilişkilerini ve yaşam-sanat eksenin bileşik kaplarında değişen dengeyi, Fowlesin zekice gözlemleriyle izleriz. Miles Green sonunda, kendine şu soruyu sorar: Kadınlarla, gerçeklik batağında mücadele edersen, başka bir deyişle laf yarışına girersen, her zaman kaybedersin. (...) Acaba kadınlar, sırf intikam almak, kendilerinden daha iyi olan erkeklerin kafasını karıştırmak, dikkatini dağıtmak, hayati önem taşıyan entelektüel istek ve özlerini mantissalar için boşa harcatmak amacıyla mı edebiyatı icat ettiler? Ne dersiniz?
Karton Cilt, 192 sayfa
2001 tarihinde, Ayrıntı Yayınları tarafından yayınlandı