Önlerinde duran Mignon, parmağını dudaklarına götürerek susmaları için işaret ediyordu. Lucynin bir sorusu üzerine de mırıldanarak geçen bir delikanlıyı gösterdi. Nananın sevgilisi! Hepsi birden dönüp baktı. Delikanlı oldukça zarifti. Fauchery onu tanıdı: bu, kadınlarla üç yüz bin frankı har vurup harman savuran, şimdi de arasıra onlara çiçek almak ve yemeğe davet etmek için borsada ufak tefek işler çeviren Daguenetydi.
******
Nananın ele avuca sığdırılamaz hedonizminin, lüks ve dekadan hayat sevdasının sınırı yoktu. Fakat hayatının büyük bir bedeli olacaktı.Paris gecekondularından sokaklara, sokaklardan sahneye, sahnelerden üst sınıf fahişeliğe... Bu roman meşhur kokot Nananın hikâyesi. Öyle bir güzellik ki Nana, zengin erkekler, kontlar ve markiler ayaklarına kapanır, asil hanımefendiler Nananın varlığını gölgede bırakabilmek için çırpınır durur, hatta âşıkları uğrunda kendini öldürür.Paris 1880de, ilk yayınladığı gün 55 bin kopya satan olay roman, Parisin elit Parizyen atmosferinin ardındaki çürümüşlüğü nefis, etkili ve arzulanan bir kadının hikâyesi üzerinden ifade eden, unutulmaz bir klasik...
************
Émile Zola, birbirini izleyen yirmi roman yazmış, bunlarla bir ailenin doğal ve toplumsal tarihini ortaya koyan büyük bir bütün oluşturmuştu. Yazarın unutulmaz romanlarından biri olan Nana, yirmi kitaplık bu bütünün içinde tek başına da büyük ilgiyle okunabilmektedir. Nanada bir orospuyu anlatır Émile Zola. İlk bölümde Nananın bir tiyatro oyuncusu olarak yükselişi, ikinci bölümde ise bir orospu olarak düşüşü sergilenir. 1880 yılında ilk basımı 55 bin yapılan bu dev roman, bir gün içinde tükenmiş, bütün Fransada büyük olaylar uyandırmıştı. Eleştirmenlerin bir kesimi romanı göklere çıkarırken, bir kesimi de yerin dibine batırmıştı. Roman, baştan sona erkek tutkularının bir şiiri, roman kahramanı Nana ise, yalnızca başarılı bir orospu değil, aynı zamanda insanüstü cinselliğin de bir simgesidir. Beyaz perdeye de, sahneye de uyarlanan bu romanın başkişisi Nanayı, en yetenekli oyuncular bile romandaki Nana gibi canlandıramamışlardır. Bunun nedeni, Nananın, gerçek ve mit, orospu ve canavar, kadın ve tanrıça olarak, benzersiz bir edebiyat yaratısı olmasıdır.
************
Zolanın yirmi ciltlik Rougon-Macquart roman dizisinin en unutulmaz cildidir Nana. Nana, bir fahişedir. İlk önceleri bir tiyatro oyuncusu olan Nana daha sonra fahişe olur ve hayatı bir düşüş içine girer. İlk basıldığı gün on binler satan ve Fransayı ayağa kaldıran Nana eleştirmenler arasında da büyük ayrılıklara ve tartışmalara yol açmıştı.İnsan dışı bir cinselliğin dünya edebiyatındaki simgesi olan Nana dünyanın en eski mesleği olan fahişeliğin edebiyattaki en mitik örneğidir. Yazarı Emile Zola bu roman için şöyle der: Nananın konusu özetle şudur: Kıçı üzerinde hayatını sürdüren bir toplum. Henüz kızışmamış ve peşindekilerle sürekli alay eden bir dişi bir köpeğin ardından koşan bir köpekler sürüsü... Bu romanda Zola, bir kadının, bir rejimin (II. İmpa-ratorluk Fransası) ve bir toplumun çürüyüşünü resmediyor. Bu resimde cinsellik, tarih ve mit hep birlikte yaşıyor ve tükeniyor; aynı anda ve aynı kötü ağız kokusu içinde.
******
Önlerinde duran Mignon, parmağını dudaklarına götürerek susmaları için işaret ediyordu. Lucynin bir sorusu üzerine de mırıldanarak geçen bir delikanlıyı gösterdi. Nananın sevgilisi! Hepsi birden dönüp baktı. Delikanlı oldukça zarifti. Fauchery onu tanıdı: bu, kadınlarla üç yüz bin frankı har vurup harman savuran, şimdi de arasıra onlara çiçek almak ve yemeğe davet etmek için borsada ufak tefek işler çeviren Daguenetydi.
******
Nananın ele avuca sığdırılamaz hedonizminin, lüks ve dekadan hayat sevdasının sınırı yoktu. Fakat hayatının büyük bir bedeli olacaktı.Paris gecekondularından sokaklara, sokaklardan sahneye, sahnelerden üst sınıf fahişeliğe... Bu roman meşhur kokot Nananın hikâyesi. Öyle bir güzellik ki Nana, zengin erkekler, kontlar ve markiler ayaklarına kapanır, asil hanımefendiler Nananın varlığını gölgede bırakabilmek için çırpınır durur, hatta âşıkları uğrunda kendini öldürür.Paris 1880de, ilk yayınladığı gün 55 bin kopya satan olay roman, Parisin elit Parizyen atmosferinin ardındaki çürümüşlüğü nefis, etkili ve arzulanan bir kadının hikâyesi üzerinden ifade eden, unutulmaz bir klasik...
************
Émile Zola, birbirini izleyen yirmi roman yazmış, bunlarla bir ailenin doğal ve toplumsal tarihini ortaya koyan büyük bir bütün oluşturmuştu. Yazarın unutulmaz romanlarından biri olan Nana, yirmi kitaplık bu bütünün içinde tek başına da büyük ilgiyle okunabilmektedir. Nanada bir orospuyu anlatır Émile Zola. İlk bölümde Nananın bir tiyatro oyuncusu olara... tümünü göster
Başkası yazsa magazin romanı ama Zola yazmış. Okutuyor kendini.
Mesela Kırmızı Pazartesi romanında işlenen öyküyü işleyen onlarca roman okudum. Bana sıradan gelmesi gerekirken Kırmızı Pazartesi'ye hayran kaldım.
Ne diyeyim, adamlar yazmış.. :)
Bitirememiş olmama rağmen muhteşem kurgu ve emek karşısında saygıyla eğiliyorum. "Yazgı kalıtsaldır "kavramını destekler şekilde bir ailenin soylar boyunca devam eden hikayesini 20 romanda yazmış yazar.
Fazla karakter ve sürekli hareket bende pek heves bırakmadığı için bitiremedim.
Yazarın, romanın ilk bölümlerinde tüm karakterleri aynı anda tanıtması bence çok kötü olmuş. Kimin kim olduğunu aklımda oturtamadığımdan okurken dikkatim sürekli dağıldı. Hikayeden uzaklaştığımı hissettiğimden de bu romanı iki kez daha Nana'nın sahneye yeni çıktığı bölümlerde bırakmıştım.
Neyse romanı tekrar okumaya başladığımda bu sefer romanda karşıma çıkan tüm karakterleri not almakta çareyi buldum. Ve bu sayade karakterleri birbirine karıştırmadan zevkle okudum. Benim gibi isim hafızası zayıf olanlara da isimleri not almalarını tavsiye ederim.
Söz konusu roman bana herhangi birşey kattı mı çok anlayamasam da bence okunabilir orta düzeyde güzel bir roman.
Acımasızmıyım bilmiyorum ama o açgözlü Nana'ya hiç üzülmediğimi de itiraf etmeliyim :)
Fransız edebiyatından önemli bir eser. Konusu itibariyle biraz müstehcen açık seçik olarak algılanabilir ama güzel bir romandır
emile zola'nın birkaç kitabını okumuş, çok beğenmiş ve onu natüralizmin önemli bir temsilcisi kabul etmiştim. gelgelelim nana oldukça zor bitirdiğim bir kitap oldu. bana kalırsa edebi değer taşıyıp taşımadığı da tartışılır. kitabın tamamı iç mekanların ve eşyaların detaylı tespiti ve nana'nın kitapta adı geçen tüm erkeklerle yatmasından oluşuyor. klasikler arasına giremeyecek kadar zayıf bir eser bence. nana'nın aşırı para harcama tutkusunun ve erkekleri köleleştirmesinin ruhsal sebeplerini bile anlayamıyoruz. çünkü ruhi çözümleme çok çok az. sadece birkaç yerde nana'nın ölüm korkusuna yer verilmiş.
sonunda ne olacak diye 3 günümü ayırıp okudum. açıkçası zaman kaybı olarak gördüm.
bu kadar yerden yere vurdum ama şunu da belirtmeliyim ki, nana para harcadıkça ben de yaptığım gereksiz harcamalardan dolayı vicdanen rahatsız hissettim kendimi. sanırım kitabın hayatıma tek olumlu katkısı para harcarken durup nanayı düşünmek olacak.
Maalesef okurken fazla zevk alamadım. Klasikleşmiş eserlerden beklediğim şey daha çok karakter tahlilleri üzerine kurulmuş olay örgüleri oluyor ama beklediğimi çoğunlukla bulamıyorum. Belki de ancak kısa versiyonunu okuma fırsatım olduğu içindir. o kadar fazla insan var ki takip etmek çok zor, ayrıca bu kadar çok karakterle kitap magazin dergisine dönüşmüş. Tabii kısaltılması da hatalı yapıldığından böyle düşünüyor olabilirim. Zira kitaptan romandan çok dedikodu tadı aldım (şu şunu yaptı bu bunu yaptı...) ki bu da pek beklediğim tat değil. bunun için zaten ancak 17 günde okuyabildim, kitabı kapattığım zaman elime tekrar almak için gerekli istek uyanmadı bende. 293 sayfalık versiyonu okudum, kendimi de kimseyi de yanıltmamak için sitede bulduğum en kısa versiyonunu kaydettim ama mesela bu kitabın yarı ebatındaki Kürk Mantolu Madonna beni çok daha fazla doyurdu.
benim okuduğum baskısı 400 sayfa değil 475 sayfaydı :)
Fransız edebiyatından okuduğum ilk romandır. Çok uzun geldiği için, zaman zaman okurken sıkıldığım, yazarının hatırına bitirebildiğim kitaplardandır. Müstehcen denilebilecek betimlemeler yer verilmiştir.
Zola naturalizm akımının öncülerindendir. Kitap konusunun yanında betimlemeleri ile dikkat çeker. Betimlemeler insana sahneleri bir film gibi gözünde canlandırma imkanı verir. Konunun müstehcen olması değil ne şekilde anlatıldığı önemlidir. Roman kahramanı Nana olumlu bir karakter değildir.
Zola 20 roman yazmış,seri gibi birbirinden bağımsız okunabilen ama aynı sülalenin bireylerini anlatan.Meyhane romanında Jervez'in kızı Nana'ya değinilmişti.Devamını merak ettiğim için okudum.Ailenin,çocuklar üzerinden etkisini çarpıcı şekilde hissediyorsunuz bu romanda.Fakirlik,sefalet,yaşam koşullarının insan davranışları üzerindeki etkileri üzerinde kendinizi sorguluyorsunuz.Nana kendi sonunu kendi mi hazırladı,nerede hata yaptı sorularına cevap ararken buluyorsunuz kendinizi.Kısacası etkileyici bir roman
Karton Cilt, 415 sayfa
Kasım2009 tarihinde, Oda Yayınları tarafından yayınlandı