Yıl 1939. Avrupa savaşın eşiğindedir. Her biri ürkütücü sırlar taşıyan on kişi, Devon kıyısında bulunan Asker Adası’ndaki ıssız bir malikâneye davet edilirler. Ancak malikâneye giden grubu bir sürpriz beklemektedir, zira ev sahibi Bay ve Bayan Owen ortalarda yoktur.
Geçmişlerindeki karanlık sırlardan başka hiçbir şeyleri olmayan bu insanlar adada mahsur kalmışlardır. Konuklar bir süre sonra gizledikleri sırları birbirlerine anlatmaya ve teker teker ölmeye başlarlar...
On Kişiydiler romanı, Amerika’da 1940’lardaki ilk basımından, İngiltere’de ise 1980’lerden beri And Then There Were None adıyla yayımlanmaktadır. Zamanında normal karşılanan ama aslında bu amaçla kullanılmasa da günümüzde ırkçı sayılabilecek bazı kelimelerin Agatha Christie’nin ailesinin ve ajansı ACL’in kararıyla yeni dile uyarlanması uygun bulunmuştur.
Bu nedenle daha önceleri On Küçük Zenci adıyla yayımlanan bu romanı kırıcı dilinden arındırarak yeni bir isimle okura sunmayı uygun buluyoruz.
Yıl 1939. Avrupa savaşın eşiğindedir. Her biri ürkütücü sırlar taşıyan on kişi, Devon kıyısında bulunan Asker Adası’ndaki ıssız bir malikâneye davet edilirler. Ancak malikâneye giden grubu bir sürpriz beklemektedir, zira ev sahibi Bay ve Bayan Owen ortalarda yoktur.
Geçmişlerindeki karanlık sırlardan başka hiçbir şeyleri olmayan bu insanlar adada mahsur kalmışlardır. Konuklar bir süre sonra gizledikleri sırları birbirlerine anlatmaya ve teker teker ölmeye başlarlar...
On Kişiydiler romanı, Amerika’da 1940’lardaki ilk basımından, İngiltere’de ise 1980’lerden beri And Then There Were None adıyla yayımlanmaktadır. Zamanında normal karşılanan ama aslında bu amaçla kullanılmasa da günümüzde ırkçı sayılabilecek bazı kelimelerin Agatha Christie’nin ailesinin ve ajansı ACL’in kararıyla yeni dile uyarlanması uygun bulunmuştur.
Bu nedenle daha önceleri On Küçük Zenci adıyla yayımlanan bu romanı kırıcı dilinden arındırarak yeni bir isimle okura sunmayı uygun buluyoruz.
Agatha Christie okumaya bu kitapla başlamamak lazım, çünkü Christie'nin muhtemel en güzel kitabıdır. Kesinlikle okunmalı, polisiye sevmeyenler dahi boş geçmesin.
Yerli polisiye romanlardan sonra Agatha'nın tarzına alışabilir miyim diye merak etmekteydim. Ama mutlaka okumam gerektiğini de biliyordum. Meğersem Agatha Christie'de ne biçim bir kafa ne biçim bir olay kurgusu varmış efendim.
Bir adaya toplanan 10 vatandaş. Her birinin geçmişinde bir gizem, bir suç yatıyor. Ama o hikayeleri çoktan arkalarında bırakmış, artık önlerine bakan karakterlerimiz her şeyden habersiz, davet edildikleri bu adaya güzel bir vakit geçirmek için gelirler. Ama unuttukları bir şey vardır, geçmişleri onların yakasını bırakmayacaktır.
Hani elinizden bırakamayacaksınız derler ya, işte o sözün tam karşılığı olmuş. 200 sayfayı bulmayan hikaye, okudukça merak ettiriyor, merak ettikçe işin içinde çıkamıyorsunuz. 1 gün içerisinde bitirilecek ama mutlaka okunması gereken polisiyelerden. Şimdiye kadar çoğu kişinin elinden geçmiştir ama şöyle sağlam bir polisiye okumak istiyorum diyip de Agatha'nın On Küçük Zenci'siyle tanışmadıysanız mutlaka tavsiye ederim.
http://cineshoot.blogspot.com/2012/05/on-kucuk-zenci-agatha-christie.html
agatha'nın her kitabında katili tahmin etmeye çalışırım.Hiçbirinde de tutmaz..:)
[on küçük zenci]
[kitabı okumayanların, yorumu okumaması önerilir!]
agatha chistinden "10 bilinmeyenli denklem" kitap neredeyse bundan 100 yıl önce kaleme alınmış. insan bu kadının "zekasına hayran" kalıyor.kitabın "doğallığı ve sade dili " insanı büyülüyor."
ilgi çekici olan,ada sakinlerinin birer birer ölürken,biblolarında birer birer ortadan yok olması,bu da ,tek bir şeyi gösteriyor,"katil bu 10 kişiden biri", ama kim?
acaba bir gurup içinde, insanlar gözlerinizin önünde ölse ne yapardınız?, "olay için benim kurguma gelirsek" : ilk ölen genç, bu insanlara komplo mu kurdu? öldü zannedilen genç, aslında ölmedi mi? herkes gencin garip bir şekilde zehirlendiğini düşünüyor, yoksa bu başından beri oyunun parçası mı?-"tabii ya", doktorun hiçbir şeyden haberi yok, oyunda sadece bir kukla, ona önceden aklına sokulan şey, gencin "potosyum nitratla" zehirlendiğini söylemek. doktardan başka , "bu olaya kuşku duyan" biriside yok zaten;çünkü bu "olayın başlangıcı" genç adam,çok zekice kurgulanmış bir oyun, ama olaylar ilerledikce bu kurgumun gerçek olmadığını görüyorum.
kitabı okurken "çılgın bir kurgu" olduğunu gördüm. doktorla katilin olayın bir yerinde irtibata geçtiğini "çok önceden tahmin" etmiştim.ama kiminle irtibata geçtiğini çözmek çok zordu.aklıma gelen kurguyu kitap boyunca düşündüm.ama yazar adeta "benimle dalga geçer gibi" kurguyu "genç adama" değilde "yargıca bağlamış".
genelde agatha chirsti romanlarında katil çok bariz bir ipucu verir , onu "mantıklı bir düşünce sistemiyle" bulurdunuz.ama bu kez olay çok farklı, yanı karşınızda depedüz "10 bilinmeyenli denklem var" bu olayı tam olarak çözmek çok zor, ama neredeyse çözüme çok yaklaşmıştım, sorun ise "olayı yanlış karakterlere bağlamam."
kitap bittikten sonra uzun uzun düşündüm.agatha chirstinin arka kapaktaki "yorgun, yaşlı yüzünü" seyrediyordum ha bire. ne vardı bu yüzde? sanki her zaman olduğu gibi "esrarengiz ve kusursuz" bir roman yazmış havası mı yoksa? .bu kez yanılıyordun "yaşlı kadın". zannettiğin kadar kusursuz değildin.
neden mi kusursuz değildi?
yargıç doktorla oyunun bir parçasını oluşturuyordu.kitabı okurken çok dikkat ettim, neredeyse her gün,topluca yemek yenildikten sonra bir cinayet işleniyordu . yargıç ölü bulunduğunda "sondan 3 kişi " kalıyordu evde. yani bu da en kısa yoldan "son 3 gün anlamına" geliyor. yargıç bu üç gün boyunca, kimseye görünmeden odada saklanıyordu, yemek yemek gibi, tuvalete gitmek gibi doğal ihtiyaçları vardı elbet. benim aklıma takılan soru şu :, gece mutfağa girip ,kimseye görünmeden bir şeyler yiyebilir, buraya kadar sorun yok, sorun şu ki sabah olduğunda mutfağa giren diğer insanlar burda yemek yenildiğini ya da yemeklerin eksildiğini anlamazlar mı? çünkü adada uzun zaman geçirdiler ve erzaklarının her gün azaldığını hesaba katıyoruz,
bir diğer önemli şeyde; yargıç salonun baş köşesinde ölü bulundu ve yargıcı "boş bir odaya taşıdıkları" anlaşılıyor.tabii ki, bu taşıma işlemi mantıkı düzlemde en az iki kşi tarafından olması şart. yanı yargıcın bu taşıma esnasında "ölü olmadığı", ya da herhangi bir, "insanı eylem gerçekleştirmesi" kuvvetle muhtemel, tabii bu olay kitapta es geçilmiş.
hatta üç gün boyunca odada sessiz sakin beklemesi ve cinayetlerini öyle "lanet olası ,çoçuk oyuncağı gibi" işlemesi pek akla mantığa yatmıyor. bundan daha önemli bir şey var ki, kitabın finalinde genç kadın kendini asıyor ve katil, kız kendini asarken arkasından izliyordu, kendinden emin ve vakur bir halde, kızcağız arkasında biri olduğunu nasil olurdu bilmez, yani en azından arkasında biri olduğunu hissetmez mi, ya da "lanet olası bir bakış atması gerekmez mi?", mantıksız bir şey daha,
bana kalırsa , hiçkimse " kusursuz olamaz" : "yaşlı ,yorgun ve hüzünlü kadın"
ama yinede senin "dehşetengiz bir zekan" olduğun "kuşkusuz". şimdi arka kapaktaki resmine tekrar bakıyorum ve bu kez yüzünde ; "ağlamaklı ve bir o kadar da tatsız" bir görüntü var.
Agatha Christie'nin okuduğum ilk eseridir On Küçük Zenci. Şunu da söyleyebilirim ki en beğendiğim kitabı da budur.
Klasik cinayet planlarından farklı olarak On Küçük Zenci bir şairanedir. Bir şiirle bağlantılı giden ölümler, katile göre haklı nedenlerden ötürüdür. "Bir katili öldürmek günah mıdır?" sorusunun arayışı On Küçük Zenci.
Okuduğum en iyi polisiye hikayelerden biriydi. Kurgusu olsun anlatımı olsun gerçekten on numaraydı. Agatha Christie denince akla gelen diğer romanların yanına kesinlikle eklenmesi gerekiyor. Beklentilerin üzerinde bir roman kesinlikle tavsiye ederim.
pek bilinmese de, on küçük zenci dünyanın en fazla satan 15 kitabından biridir.
akıcı bir anlatım tarzı vardır 'kim lan katil acaba' diye sayfalar arasında savrulurken fark edersiniz ki son sayfaya gelmişsiniz.
kitap okumakla arası olmayan arkadaşlarınıza biraz överek tavsiye edin 2-3 gün sonra sizden yeni bir kitap ismi isteyecektir.
223 sayfa
altın kitaplar tarafından yayınlandı