Kusursuz bir leydi olmaya adanmış bir hayat, çoğu zaman dışına çıkılması güç sınırlarla çevrilirdir.
Fakat bazı anlar gelir ki, bastırılmış bir tutku ve cesaret, kalıpların tutamayacağı bir okyanusa döner.
Emily, kurallar ve baskı içindeki gösterişsiz hayatının en önemli gününde,
yeni yaşantısını sürdüreceği odaya korkakça ilerlediği sırada gördü o adamı.
Karanlık varlığını gölge gibi arkasından sürükleyen yabancı, Emily’yi hem korku hem de
fırtınalı duygularla baş başa bırakarak yanından geçip gittiğinde kaderleri çoktan mühürlenmişti...
Hayatına aniden giren bu esrarengiz adam dünyasını sarsarken Emily ne ondan kaçabiliyor ne de ona dokunabiliyordu. Biliyordu ki Marcus onun için günahtı… O ise Marcus için ihanet…
Ve zaman geldi, şartlar değişti…
Marcus artık umuttu… Emily ise aşk…
Kusursuz bir leydi olmaya adanmış bir hayat, çoğu zaman dışına çıkılması güç sınırlarla çevrilirdir.
Fakat bazı anlar gelir ki, bastırılmış bir tutku ve cesaret, kalıpların tutamayacağı bir okyanusa döner.
Emily, kurallar ve baskı içindeki gösterişsiz hayatının en önemli gününde,
yeni yaşantısını sürdüreceği odaya korkakça ilerlediği sırada gördü o adamı.
Karanlık varlığını gölge gibi arkasından sürükleyen yabancı, Emily’yi hem korku hem de
fırtınalı duygularla baş başa bırakarak yanından geçip gittiğinde kaderleri çoktan mühürlenmişti...
Hayatına aniden giren bu esrarengiz adam dünyasını sarsarken Emily ne ondan kaçabiliyor ne de ona dokunabiliyordu. Biliyordu ki Marcus onun için günahtı… O ise Marcus için ihanet…
Ve zaman geldi, şartlar değişti…
Marcus artık umuttu… Emily ise aşk…
Bayıldıım. Emily'nin hüznünü yazar o kadar iyi bir şekilde kelimelere dökmüş ki onunla beraber neye üzüldü, güldüyse içimde hissettim. Böyle bütünleşe bileceğim, o an her şeyden kopacağım kitaplarla gelin bana. Hayatımı bu şekilde geçirebilirim. Rita da sesi mi duymuş olmalı ki bu romanı yazmış :)
Sinir olduğum nokta -ki o da belli bir yere kadar sürdü Allah'tan- Erkek egemen zihniyet. Bu dediğimi William ve Em'in babasında çok gördüm. Ve sinirlerimi bozmaya yetti. O saçma davranışlarına iyi ki daha fazla maruz kalmadık da istediğim şekilde sahneden çıktılar. Bu gidişle feminist olacağım...
Marcus ve Emily ikilisini çok sevdim. Aralarında ki çekim hiçte küçümsenecek cinsten değildi. Em'in yasak elma olması Marcus'u fazla cezbetmiş olmalı ki davranışlarının kontrolünü elinde tutamıyor. İlk başlarda sürekli tesadüfi karşılaşmalar, sonraları büyük bir tutkuyla harmanlanarak önümüze çıkıyor.
Yazar Marcus'u anlatırken karanlık kelimesini kullanmıştı. Tam yerine oturmuş. Adam da mistik, soğuk bir hava vardı. Tabi sonra üstüne olur olmadık yerlerde Emily'i kurtarması da eklenince süper kahraman dedim. Arada sinir oldum ona da. Çünkü, duygularını hiç belli etmedi. Nasıl yakınlaşmalar oldu adam hala bir yumuşaklık göstermedi. Ama öyle bir yer var ki tüm düşüncelerimi değiştirdi. Bir olaydan sonra Marcus utandı! O anı okurken acayip şaşırdım ve hoşuma gitti.
Sanırım kitapta Emily dışında hepsi kusurluydu. Kız ağır başlı tavırları, hüzünlü gözleri, zekice uğraşları ve kim ne yaparsa yapsın doğru bildiği o hanımefendi davranışlarından vazgeçmemesi ile dört dörtlüktü. Ve ilk kez bir kitabın kapağına insan yüzü konmasına sinir olmadım. Çünkü kafamda ki ve yazarın anlattığı Emily'e tam uyuyor.
Akıcı bir dili vardı. Ve yalın. Daha çok karakterlerin duygularına yer vermiş bir anlatım hakimdi. Bu da onları daha iyi anlamama neden oldu. İsmiyle bile farklı bir yerde olacağını anlatan bir kitaptı diyebilirim. Yazarın bütün kitapları bir yana Siyah Kadife bir yana.. Okumalısınız.
"Korku yaşadığını hissettirir. Yeter ki hissettiğin korkudan daha güçlü olduğunu fark edebil."
"Zalimsin."
"Belki de..."
"Fakat bu seni sevmemi engellemiyor Marcus."
Marcus'un güzel gülüşü derinleşti.
"Bunu çekici hatta ateşli bulduğunu düşünüyorum." :))
'..Ama her şeyden çok aşkını istiyorum. Seni sevdiğimin yarısı kadar bile olsun beni sevdiğini bilmek istiyorum. Tutkunu istiyorum ama şefkatini de istiyorum. Bir bebeğimiz olacağını söyleyebilmem için beni cesaretlendirmeni istiyorum. Bana dokunmanı istiyorum ama baştan çıkartman için değil... Bana dokunmadan duramadığın için parmaklarını yüzümde hissetmek istiyorum. Beni öpmeni ve bir daha asla üzülmeyeceğimi söylemeni istiyorum.'
"Fakat sen bana aitsin. İşte bu yüzden geçmişin ya da geleceğin sandığından çok daha önemli… ve konuşman gerekiyorsa şimdi konuş, Emily. Kafandakilerden kurtul. Çünkü benim yatağımda uyuduğun sürece, hayalet ya da değil hiçbir adamı düşünmene izin vermem. Ve emin ol, bir ömür kadar uzun bir süreden bahsediyorum.”
Rita Hunter unutulmaz karakter yaratmakta çok başarılı. Stephan-Davina, Brendan-Sophie, Adrian-İsabella ve şimdi de Emily ile Markus.Hepsi birbirinden iyi, hepsi birbirinden özeller.Bu kitabında da yine sizi kalbinizden vuruyor.Eğer sizde güzel bir aşk hikayesi okumak istiyorum diyorsanız tek yapmanız gereken Rita Hunter kitapları okumak. Kesinlikle tavsiye ederim.
Kitap fuarında büyük uğraşlar sonucu kitabı alabilmemin akabinde, hemen o akşam başladım kitabıma. Araya fuar ve imza günleri de girince (sevgili Rita'cığımla tanıştımm, görüştüm daha ne olsunn^^ ) ve kitabı acele acele okuyup bitirmek istemediğim için de, ancak son noktayı koyabildim.
İlk olarak bu kitap bir başkaydı diyerek başlamak istiyorum yorumuma. Çünkü gerçekten ama gerçekten bir başkaydı, önceki kitaplarındaki gibi eğlenceli replikleriyle oldukça hareketli geçen kurgularıyla tanıyordum Rita'yı. Bu kitapta ise repliklerden, eğlenceden çok; duygu tahlilleri, betimlemeler, karakterlerin iç dünyaları vardı ve okuması oldukça hoştu. Büyük entrikalar, ani olaylar, bol boll replik yoktu ama öyle samimi ve içe işleyen cümleler vardı ki, okurken kendimi hem Marcus'un hem Emily'nin yerine koyabildim. Onlarla birlikte korktum, kıskandım, kızdım ve aşık oldum...
Kitabı kısaca özet geçebilmeyi çok isterdim ama ben anlatmaya başlayınca kitabı tamamen anlatıyorumm cidden! O yüzden beni çok etkileyen birkaç sahneyi yazacağım sadece. İlk olarak balkonda yıldızlı gece sahnesi vardı kii beni benden aldı. Çokkk güzeldi çokkk. Marcus ve utangaçlık birbirine zıt iki kelimeyken o sahnede öyle bir uyum sağlamışlardı ki, tekrar tekrar okudum. Yine boğulma sahnesi ve itiraf kısmı, siz ne hoş ne naif anlatımdınız. İçime içime işlediniz okurken. Marcus' un kendine bile itiraf edemediği ama okuyanların taa bağrında hissettiği o şefkat, kıskançlık ve sahiplik duygularını okumak ise enn keyifli kısımlarından biriydi.
Son sahnelerde mutluluk gözyaşları döktüğüm de doğrudur. Evet ben Romantik kitaplarda bile ağlayabiliyorummm! =D
Sonuç olarak tek diyebileceğim, Rita Hunter'ın kalemini seviyorsanız bu kitabı da seveceksiniz eminim. Okuyun okutun ve tekrar tekrar okuyun.
Dip not: Mührü ben yaptırdım diye demiyorum ama çok zevkli hatunumdur vesselam! Tam da sevgili yazarımı yansıtan bir tasarım oldu, kitabının ilk imza gününde çattt çatttt bastı çok da güzel oldu imzalarımız^^
Eveeeet, geldik bir kitabın daha sonuna. Rita bir kez daha döktürmüş yazdıklarıyla. Kitap yorumumdan önce bu kitapla ilgili bir iki anımı anlatmak istiyorum.
Kitap daha yeni çıkmış ve sanırsam İzmir'deki Tüyap Fuarı'nda kitap satılmıştı, İstanbul'da satılmasına da az kalmıştı. Neyse 2-3 gün geçti, benim de okulun bitmesine 1 haftadan az süre vardı. O süre boyunca her gün D&R, Remzi gibi kitapçılara uğradım. Ama çıkmış olarak görünen kitap kitapçılarda yok. Sebebi ise kitabın barkod kodunun Epsilon'un başka bir kitabıyla aynı kodu taşımasıymış. Bunda Epsilon mu yoksa D&R mı suçlu bilemeyeceğim ama yaptıkları tam bir dikkatsizlik ve sorumsuzluktu. Kitap 1,5-2 hafta sonra raflarda yer alsa da bu yanlışları yüzünden kitabı anca 2 ay kadar sonra alabildim.
Başka bir şeyse kitapla ilgili ilginç bir kısımdı. O zamanlar kitap yazılma aşamasında, okuyuculardan biri Rita'ya konuyu sormuştu. Rita da hatırladığım kadarıyşa şöyle bir şey demişti, tabi yanlış hatırlamıyorsam: Emily aslında siyahi bir köle, gemiyle İngiltere'ye getiriliyor ve bir şekilde Marcus ile yolları kesişiyor.
Bunu okuduğumda şaka yapmış olabileceğini düşünmüştüm ama şaka bile olsa konu muhteşemdi. Daha önce hiç ana karakterin siyahi bir kadın karakter - ki siyahi bir erkek karakter de dahil - olduğu bir tarihi aşk romanı okumadım ve zaten yabancı yazarlarda da bunu görmedim. Zaten sonrasında Rita bunun şaka olduğunu hemen yazmıştı.
Ben Face ve Twitter kullanmıyorum ama söylemeden geçemeyeceğim; Rita, eğer Vikitap yorumlarını da okuyorsan LÜTFEN BU FİKRİ TEKRARDAN GÖZDEN GEÇİR! İnan bana bebeğim böyle bir karakterle bir İLK YAPARAK ÇIĞIR AÇARSIN! Eminim ki senin kalemini sevenler de bana hak verecektir çünkü sen bu konuyu ustalıkla halledersin 😉 .
Biliyorum biraz uzun oldu ama paylaşmazsam rahat edemezdim. Bu anılardan sonra gelelim kitap yorumuma.
Öncelikle Kalbin Ateşi'nde olduğu gibi bu kitap için yapılan yorumları da okumadım, sürpriz olarak kalsın istedim. Tek bildiğim yazarın paylaştığı alıntılar ve Epsilon'un sitesinden okuduğum romanın ilk bölümüydü. Kitabı aldığım gibi okumaya başladım ve ilk günden yarısı bitmişti bile. Bayram olmasaydı en geç 3 güne biterdi.
Herkesin dediği gibi bu kitaptan neşeli sahneler beklemeyin. Kitap diğerlerine oranla daha duygusal ve toplumsal sorunlara ağırlık verilmiş bir hikayeydi. Özellikle benim gözümde ilk üçte olan kadın hakları ve kadına şiddet üzerinde çokça durulan bir hikayeydi.
Karakterler, hikaye ve konunun işlenişi bakımından kitap çoğu yerde bana Laura Kinsale'yi hatırlattı. Rita'nın Laura'yı okuyup okumadığını bilmiyorum ama bende çok hoş duygular uyandırdı. Çünkü Laura benim en sevdiğim yazarlardan biridir ve Epsilon sağ olsun yeni kitaplarından birini yayınlamadığı için -belki okuyanı fazla olmadığı için bir daha yayınlamayacaklar- ona olan hasretimi Rita büyük oranda dindirmiş oldu. Amaaaa Rita'nın romanı kesinlikle olduğu gibi Laura değil, Rita'nın orijinal fikri olduğu çok belli, esinlenme bile olduğunu sanmam.
Bu kitabın farklı bir yönü de yazarın diğer kitaplarına göre bu romanın konusunun tek bir yöne doğru hareket etmemesi diyebilirim. Onu da kitabı okuyunca anlarsınız.
Karakterler gerçekten başarılı. Kitapta baskılar altında yaşayan korkak bir genç kadının yani Emily'nin, Marcus sayesinde o kabuktan çıkıp biraz daha cesurlaştığına şahit oluyoruz. Sizi bilmem ama benim en sevdiğim karakter Sophia idi. Emily'e başta kırıcı davransa da o anda bile kendisine kanım ısınmıştı, biliyordum ki yazar bu kızı sonsuza kadar Emily'e işkence çektirmeyecekti. Tam tersi olsaydı elbette ki sevmezdim.
Biliyorum kitabı okuyanlar beni bir güzel dövecek ama ben William'dan nefret etmedim, çünkü Marcus ve Sophia'ya bir zamanlar çok yardımcı olmuş. Ama böyle bir adamın sonrasında dönüştüğü kişilik ne yazık ki sevmemi engelledi. Yani adama karşı nötr durumdayım.
Marcus ise hmmm... Aslında ona da karşı da nötr durumdayım. Kitabın çoğu yerinde bana Brendan'ı hatırlattı ki ben Brendan'ı hiç sevmem, acayip uyuzum ona. Marcus'u kurtaran şey sonlara doğru Emily'e göstermiş olduğu hassasiyet oldu.
Yine çok fazla uzun bir yorum oldu ama çok sevdiğim kitaplara uzun yorumlar yapmayı gerçekten seviyorum. Yine de benim favori kitabım Kalbin Ateşi, çünkü o kitap kesinlikle ustalık eseri bir kitap. Siyah Kadife ise ondan çok hafif aşağıda kalsa da gözümde o da ustalık eseri bir kitaptır.
http://gamzeninkitapdunyasi.blogspot.com.tr/2015/06/siyah-kadife-rita-hunter-yorum.html#more
Marcus çaresiz bir öfkeyle bağırdı.
"Ne istiyorsun benden? Ayaklarına kapanmamı, pislik gibi davrandığımı söyleyip özür dilememi mi? Ne?"
Ne mi istiyordu.
Daha alçak sesle özür dilemeni ve bunu yüreğinden gelerek söylemeni istiyorum. Ama her şeyden çok aşkını istiyorum. Seni sevdiğimin yarısı kadar bile olsun beni sevdiğini bilmek istiyorum. Tutkunu istiyorum ama şefkatini de istiyorum. Bir bebeğimiz olacağını söyleyebilmem için beni cesaretlendirmeni istiyorum. Bana dokunmanı istiyorum ama baştan çıkartman için değil... Bana dokunmadan duramadığın için parmaklarını yüzümde hissetmek istiyorum. Beni öpmeni ve bir daha asla üzülmeyeceğimi söymeni istiyorum.
İnternetten okuduğum kadarıyla olumsuz bir yorum ile karşılaşmamış bir kitap Siyah Kadife. Bende o kervana katıldım diyebilirim rahatlıkla. Zira özgün bir konu ve Rita Hunter'ın kalemi bana oldukça zevkli saatler geçirdi.
Kadın karakterimiz tam anlamıyla erkek egemen zihniyetin kurbanlarından biri. Neden olduğunu anlayamadığım bir şekilde diğer kız kardeşine nazaran daha çok hor görülüyor. Ki ben bunun altından başka bir şey çıkacağını zannetmiştim ama babasının tam bir pislik olması dışında bir şey yok.
Marcus, karanlık, duygusuz ki Emily'nin gözünden okuduğumuz ilk bölümlerin çoğunda adamdan neredeyse hiç bir his almıyorsunuz. Tabi onun bu halde olmasının nedeninin belli başlı sebepleri var ama o da ilerleyen bölümlerin konusu.
Tesadüfi karşılaşmalar, engel olunamayan yakınlıklar, yan karakterlerin desteği ve karakterler ile olayların özgünlüğü çok güzel bir şey çıkarmış ortaya. Emily şimdiye kadar okuduğum en hüzünlü karakterlerden biri. Güçlü, bazı anlarda fark edip bazılarında etmese de oldukça. Kapağın adı ve resim sonuna kadar uymuş diyebilirim.
Marcus hakkında ise çok kararsızım sevdim mi sevmedim mi bilemedim. Çok sinir olduğum anlar oldu kendisine o ayrı mesele. Kendi içinden konuşacağına gidip kızın yüzüne söyleseydi ölecek sanki.
Ülkemizde historical alanda basılmış ilk eseri olan kendisi galiba. Bu türü seviyorsanız, ek olarak yerli yazarlarımıza ulaşmak istiyorsanız kesinlikle tavsiye ederim. Türe başlamak istiyorsanız ise hiç durmadan bu kitap ile giriş yapabilirsiniz.
SİYAH KADİFE-RİTA HUNTER ele kitap halinde alınıp, okundu :)
öncelikle kitabın kapağına bayıldığımı söylemem gerekir sanırım...
kapakta ki bu güzel kız hayalimdeki Emily...
o hüzünlü gözlere bakınca bildiğiniz hipnotize oluyorum :)
ve bu yüzden kitabın kapağına uzun süre boş boş bakmışlığım var ;)
bu kitap, kapağı, konusu, anlatımı ve karakterleri ile
bence Rita'nın diğer kitaplarını geçti...
zaten Rita'nın her kitabında bir öncekini geçmek,
daha iyisini yazmak gibi bir kabiliyeti var :)
Siyah Kadife diğer kitaplara göre duygusal yoğunluğu fazla bir kitap olmuş...
diğer kitaplarda da duygusallık her daim var
lakin neşeli diyaloglar ve komik olaylar ile harmanlanmış oluyordu...
Sophie'nin şaşkınlıkları ya da Deli Kızılın
haylazlıklarını ya da Davina'nın
sinirli hallerini beklemeyin bu kitapta
Emily öyle bir kız değil....
O kıyamayacağınız, içinizi cızz ettirecek derece hüzünlü,
mutluluğu zor şartlarla engellenen,
kurallar içinde yaşamaya mecbur kalmış,
cesareti şiddetle sınanmış ama yine de
son derece naif,gururlu,güzel,kırılgan,
kırılgan olduğu kadar da güçlü, sevgi dolu, sevilmeye muhtaç,
alıp içinize sokmak isteyeceğiniz bir kız...
kitabı okurken sizde onu korumak, hayatını kolaylaştırmak isteyeceksiniz...
onunla üzülecek,onunla kırılacak,onunla gururdan başınızı dik tutacaksınız...
ara ara zaaflarınıza yenik düşeceksiniz ....
her Marcus'u görmesi sizin içinde kalp çarpıntısı olacak....
işte bu duygusallıkla Emily'e bağlanarak kitap nasıl başladı nasıl bitti anlamayacaksınız
ve biraz daha olsa ne güzel olurdu diyeceksiniz :)
haaa! bu kitapta sadece Emily'i mi seveceğiz?
derseniz cevap tabi ki hayır!
efendim bir Marcus'umuz var ki akıllara zarar....
kendisi zalim, fantastik boyutta karanlık,
en yakışıklı kitap karakterinden de yakışıklı,
son derece aşık olunası, yollarına gül dökülesi,
vay anam vay diyerek dövünülesi,
güçlü, korkusuz, cesur , çok miktarda maço,
korumacı, gece mavisi gözlerine ölünesi,
yaydığı meşum hava ile bayılınası ve
keşke de bende de olsa denilesi bir karakter...
ben o haşin ve kibirli tavırlarına bittim :D
ikisi arasında olaylar tutkulu bir çekim ile başlayıp
muhteşem bir aşka dönüştü...
ama "en güzel aşk zor olandır" bir şarkıda dendiği gibi...
işte bu aşkın muhteşemliği de zorluğundan gelmekte...
ikisi için kitap başlarken yahu bu aşk nasıl olacak soruları beynimde uçuştu...
anaaa! ihanet olur falan dedim!!
ama şükür yazarım olayları öyle güzel bağladı ki
okumaya doyamadığım bir kitap oldu...
benim en sevdiğim Rita çifti oldular...
(ama her yeni kitapla fikrim değişiyor zaten benim :))
içine hafif gerilim ve kovalamaca eklenmiş olması daha da tatlı bir hale
getirdi aşklarını ve kitabı....
konu ile ilgili çok fazla yorum yazmadım
çünkü okuyun ve öğrenin istiyorum...
ben sadece Marcus ve Emily'nin beni ne kadar
etkilediğini görün istedim yorumu yazarken :)
nasıl da Marcus'a aşık olduğumu ama Emily yüzünden,
onu da çooook sevdiğim için bu aşktan zor da olsa vazgeçtiğimi bilin istedim :P
kitabı çok sevdiğimi umarım anlatabilmişimdir...
bu kitabı tarihi aşk romanı sevseniz de sevmeseniz de
kesinlikle OKUYUN!!!
okumayan gerçekten çok büyük bir keyiften,
çok tatlı bir kitap okumaktan mahrum kalır...
kendinize bunu yapmayın anacım :D
Kitap Emily'nin düğün gecesi ile başlar. Kendisinden yirmi yaş büyük Vikont William ile evlenmiştir. Yeni hayatının başlayacağı odaya giderken koridorda gizemli bir adam görür ve etkilenir.
Kocası evliliklerini tamamlayamaz ve daha ilk geceden ondan dayak yer. Ailesine dönmek ister fakat ailesi onun evliliğini bir kurtuluş olarak gördüğü için kabul etmez. Zaten babasının da kocasından bir farkı yoktur sürekli ondan da dayak yemiş hep ezilen taraf olmuştur.
Kocasının bir daha odasına gelmemesi karşılığında verdiği kanı yatağa döker bu sayede ondan az da olsa kurtulur.Ondan nefret eder, onu istemez sürekli dayak yer, evde tutsak gibidir. Evliliği tam bir felakettir. O gizemli adam ile karşılaşmaya devam eder. Onu kocasından dayak yemekten, boğulmaktan, battığı çamurdan kurtarır. Her karşılaşma da biraz daha etkilenir. Kocası ise aralarında bir şey olduğu düşüncesindedir. Hatta bunu kanıtlamak için onları bir araya getirmeye bile çalışır.
Bu gizemli adam Marcus Harrington kocasının yeğenidir. Birlikte iş yaptıkları içinde sık sık dayısının evine gider. Dayısının yeni karısı ise onu etkilemeye başlar. Onu kıskanır, arzular uzak duramaz hale gelir. Bu sırada ise William bir sabah ölü bulunur. Emily'nin hayatı yeniden değişmeye başlar. Ailesi yeni vikont ile evlenmesini ister böylece hayatlarını garantileyeceklerdir. Başka çaresi kalmadığından Emily yirmi bir yaşına geldiğinde alacağı mirası beklemek için kaçıp arkadaşının yanına gider. Arkadaşının öğretmen olduğu okulda öğretmen olarak çalışmaya başlar. Fakat okulun bağışçılarından biri Marcus'dur. Onun topraklarına gitmiştir.
Marcus ise Emily'i aratır ve o kendi ayakları ile yanına gelmiştir. Emily'nin karşısına çıkar ve yakınlaştıkları sırada Emily'nin babasına ve yeni vikonta yakalanırlar. Vikont evlilikten vazgeçince babası kızını düşürdüğü durumdan dolayı Marcus'dan kızı ile evlenmesini ister. Marcus önce kabul etmese de daha sonra kız kardeşi zor duruma düşmesin diye kabul eder ve evlenirler.
Evliliklerine alışma süreci, duyguları, Marcus'un aile geçmişi, Emily'nin hayatını tehdit eden tehlike derken kitap bitti.
İlk bölümleri okurken sabırsızlandım neler olacak diye meraklandım.
Marcus'un duygularını, düşüncelerini uzun süre bilemiyoruz. Hatta kim olduğu ne yaptığını bilmiyoruz. Sadece arada göründü. Tamamen ortaya çıktığında ise kontrolü eline alıp hiç gitmedi. Bol bol eğlenceli diyalogların olduğu bir kitap değil daha duygu yüklü. Kadının o dönemde ne kadar değersiz olduğunu bir kez daha gördüm.
Ayrıca kitap iki bölüm gibiydi Emily'nin ilk evliliği ve ikincisi. Beğenerek okudum.
Bu kitap icin soylenecek tek bir cümle var o da muhtesem otesi oldugu
Siyah kadife ne demek dedim dedim durdum ne anlatmaya çalışmış derken derken kitabın ilk yarısında resmen üzerine siyah bir kadife örtülmüş gibi oldum. Tam olarak Emily içlendikçe ben içlendim o dertlendikçe ben dertlendim. Marcus un Emily e ilk zamanlar önyargının dibine vurmuş, sığ, algılarını tamamen kapatmış kendini sadece bir yasak çekimin etkisine almasına çok ama çok bozuldum. Sonra pat bir sürpriz..Sonra Marcus a bir sürpriz.. Derken yavaş yavaş gözlerinin açılmaya başlaması. Emily nin biraz daha kendine önem ve özen vermeye başlamasıyla üzerime örtülen siyah kadifenin ağırlığından tam çıkıyordum ki hoppala..polisiye mi oldu roman derken psikolojik gerilimle harman çorman olup aman nefes nefese bir mutlu sona ulaştım. Böyle de bir roman daha önce okuduysam ne olayım.Bu kadar heyecanlı bu kadar acıklı bu kadar sürprizli....Bir olay atlatılmışken başka bir olayın kucağına düştüm. Rita Hunter bu romanda beni çok şaşırttı. Daha önce püfür püfür romanlarının sonlarına doğru bir dram patlatırdı ama bu romanda dramın dibine vurmuş. Bu romanda da yine kalemine engel olamayıp bir iki eğlenceli sahnede yazmamış değil. :) Zaman zaman tam bir dramın kapısından içeri kahkahalar atarak girdiğim oldu benim :) Bilen bilir anacım. Okumadan geçilmez :)
479 sayfa