Bir şizofrendim artık... Yalanlar söylüyordum, hem sana hem de ona... Kendimi tanıyamaz olmuştum. Hangisi bendim? İçimdeki, o güzelliğiyle dünyayı elde etmeye kışkırtılmış, karanlık ve ilgi tutsağı kadın mıydım; yoksa uğruna hayatından vazgeçmeye hazır olduğu aşkına mahkum, ezilmiş, kapılarda bırakılmış, verdiği güven ve taşıdığı masumiyetle sana cazip gelmeyen o sevdalı kadın mı? İkisi de olmak istemiyordum. Ama ikisinden de vazgeçemiyordum. Sanki biri olmazsa diğeri yıkılacak gibiydi. Birbirinden nefret eden ve birbirinin varlığına tahammül edemeyen bu iki benlikle yalnız kaldğımda çıldıracak gibi oluyor, ağır ağır ruhumu öldürüyordum....
Bir şizofrendim artık... Yalanlar söylüyordum, hem sana hem de ona... Kendimi tanıyamaz olmuştum. Hangisi bendim? İçimdeki, o güzelliğiyle dünyayı elde etmeye kışkırtılmış, karanlık ve ilgi tutsağı kadın mıydım; yoksa uğruna hayatından vazgeçmeye hazır olduğu aşkına mahkum, ezilmiş, kapılarda bırakılmış, verdiği güven ve taşıdığı masumiyetle sana cazip gelmeyen o sevdalı kadın mı? İkisi de olmak istemiyordum. Ama ikisinden de vazgeçemiyordum. Sanki biri olmazsa diğeri yıkılacak gibiydi. Birbirinden nefret eden ve birbirinin varlığına tahammül edemeyen bu iki benlikle yalnız kaldğımda çıldıracak gibi oluyor, ağır ağır ruhumu öldürüyordum....
aşk acısı çektiğim dönemde bile arabesk geldi. bayık, vıcık vıcık. hayal kırıklığı yaşadım.
Sevdim, her okur okuduğu kitapta mutlaka bir parça kendini bulur. Ben aynada kendimi seyreder gibi okudum. Oldukça güzel anlatım olsun, anlatılanlar olsun. Tavsiye ederim. Belki size yazılmış bir mektup olduğunu bile düşünebilirsiniz..
O cok eski rüyadaki gibi, martilarin özgürlügüne dokunmam gibi, sana dokununca, hayatina dokununca, yillar süren bu ulasilmaz rüyada bitti artik...
Burnumda kaldi o mavilik gibi teninin de kokusu...
Bu bir veda sevgilim..
Param bitti..Cebimdeki o istanbul rüyasini bozdurdum..Yok sul hayallerimi bozdurdum, biraz peynir ve ekmek alip karnimi doyurdum... Bir de askini degil ama askina karsi suclulugunu anlatan, pecetelere yazdigin siirlerin...
isatnbul´um biricik sevgilim benim, gitmeliyim,...Birak o tek kanatli martim, o deli askim, icimdeki o uslu, o yalniz cocugun cebinde kalsin..
Sehrin üstüme kilitledigi kapilarini ac da gideyim..
Kalbimin zincirlerini cöz de gideyim..
Birak beni gideyim...
Cezmi Ersöz..
Birkaç kelime ile özetliyorum: ağlak, bayağı, vakit kaybı. Bugüne dek okuduğum, okumaya çalıştığım en sığ, en tatsız kitaptı.
Benim okuduğum 13. baskısıydı ki eminim bundan sonra da basılmıştır. Öncelikle şunu belirteyim, Türkiye gibi bir ülkede Cezmi Ersöz gibi popüler kültüre hizmet etmeyi amaçlamadığına inandığım bir adamın 13. baskıya ulaşması mutluluk verici ve bir teşekkürü hak ediyor Cezmi Ersöz.
Şimdi eleştiriye geçebilirim sanırım;
Kitap konusunda oldukça ukala biriyimdir, bir iki özel insan hariç kimsenin kitap önerilerini ciddiye almam. Yine ciddiye almayacağım bir arkadaşım tarafından önerildi bu kitap ama şans eseri önerildikten bir gün sonra sürekli kitap aldığım kitapçıda gördüm ve aldım 2. el ama orjinal kitabı.
Cezmi Ersöz' ün o melankolik, o karamsar üslubunu sevmeyen biri olmama rağmen başlarda sevdim kitabı. Bir iki cümlenin altını bile çizdim hatta ama sonra kitap kendini tekrar etmeye başladı. O sevmediğimi belirttiğim Cezmi Ersöz tarzı sıktı beni. gereksiz yere uzun gibi geldi kitap. Sanki 150 değil de 50 sayfa olsa çok daha fazla beğenebilirdim bu kitabı. Aşkı fazlaca yücelten bir kitap ki bir de bunu karamsar bir üslupla yapması iyice canımı sıktı benim. Dolayısıyla fazlaca overrated bir kitap benim görüşüme göre. Hitap ettiği kitle tartışmasız orta yaş kadınlar ve 17-20 yaş arası gençler. Tüm bunları kitabı küçümsemek için yazmıyorum. Elbetteki keşke herkes Dostoyevski (ama iyi çevirilerden) okusa ama Türkiye gibi kitap okuma oranının çok düşük olduğu, metroda cafede kitap okuyanlara entel gözükmek, hava atmak amaçlı bu eylemi yapıyor yorumlarıyla yaklaşıldığı bir ülkede bu kadar gence kitabını okutmayı başarmak ve üstelik bunu yaparken kendi tarzının dışına çıkmamak yani bir anlamda ticari kaygıdan arınmak bence takdire şayan bir iş.
Bir kaç saatte okuyup elime yapışmasın diye kurtulmak istediğim fazlaca dramatize edilmiş gereksiz gereksiz şeyler yazara " ulan sen bunu yazarken ne umuyordun ?" Diye soracağım bir adet soruyu o gün bu gündür bünyede taşımaktayım. İsminden ekmek yiyen genç aşk acısı çeken ergen kız kitabı.
Populer kültüre yenildiğim dönemlerde okumuştum. Beğenmedim.
aşırı romantik. çok ağdalı cümleler. aşırı melankoliyi sevmeyene tavsiye etmem.
143 sayfa