Eski adı Rodezya olan Zimbabwede, ırkçılığın çok güçlü uygulandığı bir Güney Afrika ülkesinde yetişen beyaz Mary, çok yoksul bir çocukluğun ve yatılı okulda evlilik, çocuk sahibi olmak, cinsel ilişki üzerine korkunç önyargılarla geçirilmiş bir gençlik döneminin ardından büyük bir şirkette çalışmaya başlar. Arkadaşı olsa da dostu yoktur; sosyal yaşamdan kopmaz ama tuhaf görünümü, davranışları yüzünden arkadaşları onu alaya alırlar, evlenmesine mucize diye bakarlar. Mary, kendisine ilgi gösteren ilk erkekle evlenir; her yerden kopuk bir çiftliğe yerleşirler. Ortak noktaları olmayan karı koca yoksul ve mutsuzdurlar. Afrika bozkırlarından nefret eden Mary, başarısız ve hayalperest Dickle evliliğinde ruh sağlığını yitirir. Bunun sonucu olarak, bir beyaz kadın için bir günah, suçların en korkuncu olan bir yola girer. Beyaz üstünlüğünün ideolojisine, durumun insani yönlerini gözden kaçırmadan eleştirel bir bakışla yaklaşan Doris Lessing , beyazların egemenliğinde inleyen kıta halkı ve ırkçılık üzerine çok düşündüğünü, çok keskin görüşleri olduğunu her satırda belli ediyor. Lessingin edebi kariyerinin başlangıcı olan Türkü Söylüyor Otlar, hem Afrikanın olağanüstü güzelliklerini, inanılmaz doğasını anlatışı, hem de ırkçılığın ve önyargıların pençesindeki yaşamların ruhsal çözümlemesi ve karmaşasını aktarışı bakımından bir başyapıt, şimdiden klasikler arasında yer almış bir roman.
Eski adı Rodezya olan Zimbabwede, ırkçılığın çok güçlü uygulandığı bir Güney Afrika ülkesinde yetişen beyaz Mary, çok yoksul bir çocukluğun ve yatılı okulda evlilik, çocuk sahibi olmak, cinsel ilişki üzerine korkunç önyargılarla geçirilmiş bir gençlik döneminin ardından büyük bir şirkette çalışmaya başlar. Arkadaşı olsa da dostu yoktur; sosyal yaşamdan kopmaz ama tuhaf görünümü, davranışları yüzünden arkadaşları onu alaya alırlar, evlenmesine mucize diye bakarlar. Mary, kendisine ilgi gösteren ilk erkekle evlenir; her yerden kopuk bir çiftliğe yerleşirler. Ortak noktaları olmayan karı koca yoksul ve mutsuzdurlar. Afrika bozkırlarından nefret eden Mary, başarısız ve hayalperest Dickle evliliğinde ruh sağlığını yitirir. Bunun sonucu olarak, bir beyaz kadın için bir günah, suçların en korkuncu olan bir yola girer. Beyaz üstünlüğünün ideolojisine, durumun insani yönlerini gözden kaçırmadan eleştirel bir bakışla yaklaşan Doris Lessing , beyazların egemenliğinde inleyen kıta halkı ve ırkçılık üzerine çok düşündüğünü, çok keskin görüşleri olduğunu her satırda belli ediyor. Lessingin edebi kariyerinin başlangıcı olan Türkü Söylüyor Otlar, hem Afrikanın olağanüstü güzelliklerini, inanılmaz doğasını anlatışı, hem de ırkçılığın ve önyargıların pençesindeki yaşamların ruhsal çözümlemesi ve karmaşasını aktarışı bakımından bir başyapıt, şimdiden klasikler arasında yer almış bir roman.
Mary ve zenci hizmetçisi Musa'nın hikayesi.
Irkçılık, bakın ben de koca bulabilirim düşüncesiyle yapılan evliliklerin kaçınılmaz sonuçları, anne ve baba evliliklerinde yaşanan sorunların çocukların hayatlarına yansımaları...
kadın-erkek ve ırk ayrımcılığını güçlü bir şekilde bir çiftlik hayatı üzerinden incelerken psikolojik olarak da güçlü bir karakter incelemesi sunuyor kitap.
hikayenin tümünde ırkçılığı ve bir çok açıdan eşitsizliği konu edinmesinin yanı sıra, başından itibaren freudyen bir yaklaşımla ele alınmış çevre baskısıyla özgürlüğünü sorgulayan, giderek çevresinden daha çok ayrımcı hatta şiddet içerikli nefret içiren birine dönüşen bir karakter var karşımızda.
çocukluğundaki sorunlu baba profilinin, annesinin olaylara yaklaşımının ana karakter mary'nin geleceğini etkilemesi, bilinçaltında istemeyerek baba profilindeki biriyle yaptığı evlilik, yer yer geçmişle bağlantı kurarak gördüğü rüyalar, geçmişe duyduğu özlemin ve geri dönüşün imkansızlığının yarattığı üzüntü, çöküş ve son olarak yerli hizmetçiye duyduğu nefret ve tersine duyguların işlenişi var.
tüm bunları ele alırken de sürükleyici bir hikaye sunmuş yazar.
253 sayfa