''Joyce Ulysses'i yazarken, ilk olmasa bile, yeni bir yazınsal biçem kullanmak istemiştir. Dublin'de, 1904 yılında yaşayan ortanın altındaki sınıftan kişileri almış, haziran ayının başlangıcındaki bir gün boyunca, sadece neler yapmış olduklarını değil, neler düşünmüş olduklarını da anlatmıştır. Bana öyle geliyor ki, Joyce, şaşırtıcı bir başarıyla, sürekli olarak değişen kaleydoskopik bilinç ekranında, hem sıradan malzemeyi, hem de pek derinlerdeki (bilinçaltı) malzemeyi yansıtabilmiştir."
Bu satırlar bir eleştiri yazısından değil: Yargıç John M Woolsey'in, 8 Aralık 1933 günü, ABD hükümetinin "müstehcen"lik gerekçesiyle toplatma kararı aldığı Ulysses için verdiği aklama kararından.
Ulysses hayatın tüm gerçeğini anlatan, gündelik hayatımızı en çıplak haliyle, kahramanların zihninin içinden gösteren bir kitap. En sıradan, tekil ayrıntıları tam olarak tasvir ederek, tek bir şehir, tek bir gün ve üç kişinin hikâyesinden tüm insanlık haline bir ayna tutuyor. Anlatım sanatına getirdiği yeniliklerle, kitap boyunca üsluptan üsluba geçmesiyle, içeriğindeki sayısız çapraz referansla, dünya hallerine bıyıkaltından gülerek, hiçbirşeyi çok ciddiye almadan, ama hiçbir zaman sempatiyi de elden bırakmayan bakışı sayesinde, Joyce’un tahmin ettiği gibi profesörleri meşgul edegeldiği gibi, kitabın güzelliğini gören pek çok edebiyatseveri de kendine bağladı, Ulysses’i izleyen pek çok romanı etkiledi.
Armağan Ekici'nin çevirisi, Joyce'un mizahının, kalenderliğinin, dilindeki müziğin hakkını vermeyi; kitaptaki sayısız deyim ve gündelik konuşma özelliğini, Ulysses hakkındaki devasa bilgi birikiminden yararlanarak mümkün olduğunca doğru aktarmayı; Joyce'un standart İngilizce ile mesafesini Türkçede de korumayı hedefleyen bir çeviri. Ulysses'in zor, okunaksız, soğuk bir kitap olduğu yönündeki büyük ölçüde haksız ününü yıpratmayı amaçlıyor.
1918 ile 1920 yılları arasında The Little Review'da tefrika edilen, tamamı 2 Şubat 1922'de Paris'te yayımlanan Ulysses, Armağan Ekici’nin dört yıl üzerinde çalıştığı bu çeviriyle Türkçe'deki ikinci macerasına çıkıyor.
''Joyce Ulysses'i yazarken, ilk olmasa bile, yeni bir yazınsal biçem kullanmak istemiştir. Dublin'de, 1904 yılında yaşayan ortanın altındaki sınıftan kişileri almış, haziran ayının başlangıcındaki bir gün boyunca, sadece neler yapmış olduklarını değil, neler düşünmüş olduklarını da anlatmıştır. Bana öyle geliyor ki, Joyce, şaşırtıcı bir başarıyla, sürekli olarak değişen kaleydoskopik bilinç ekranında, hem sıradan malzemeyi, hem de pek derinlerdeki (bilinçaltı) malzemeyi yansıtabilmiştir."
Bu satırlar bir eleştiri yazısından değil: Yargıç John M Woolsey'in, 8 Aralık 1933 günü, ABD hükümetinin "müstehcen"lik gerekçesiyle toplatma kararı aldığı Ulysses için verdiği aklama kararından.
Ulysses hayatın tüm gerçeğini anlatan, gündelik hayatımızı en çıplak haliyle, kahramanların zihninin içinden gösteren bir kitap. En sıradan, tekil ayrıntıları tam olarak tasvir ederek, tek bir şehir, tek bir gün ve üç kişinin hikâyesinden tüm insanlık haline bir ayna tutuyor. Anlatım sanatına getirdiği yeniliklerle, kitap boyunca üsluptan üsluba geçmesiyle, içeriğindeki sayısız çapraz referansla, dünya hallerine bıyıkaltından gülerek, hiçbirşeyi çok ciddiye almadan, ama hiçbir zaman sempatiyi de elden bırakmayan bakışı sayesinde, Joyce’un tahmin ettiği gibi profesörleri meşgul edegeldiği gibi, kitabın güzelliğini gören pek çok edebiyatseveri de kendine bağladı, Ulysses’i izleyen pek çok romanı etkiledi.
Armağan Ekici'nin çevirisi, Joyce'un m... tümünü göster
İçindeki sonsuz göndermeleri, bilinç akışının hiç bitmeyen heyulasını, hikâyenin aslında bir çerçeve hikâye içinde onlarca alt metin barındırmasıyla zorlaştıkça zorlaşan anlamını iki denememde de hakkıyla kavrayamadığımı fark ederek bu romanı iki kez yarıda bıraktım. Her yaşın kendine göre bir algısı olduğu söylenir, bakalım ilerleyen yaşlarımda James Joyce'un deyimiyle "içindeki bilmeceleri" çözüp kitabı tamamen çözebilecek ya da en azından tüm göndermelerine hakim olabilecek miyim?
Hatırlayamadığım bir kaynakta eşinin James Joyce'a "Neden insanların okuyacağı şeyler yazmıyorsun" diye çıkıştığını okumuştum. Kitabın bazı yerlerinde -karakter karmaşasıyla aşırı sıkı fıkı olduğumda- yengemize hak vermeden edemedim. Ulysses ne kadar ağır bir kitap da olsa Armağan Ekici'nin, çeviride oluşturduğu dil, onu gayet okunaklı kılmış. Önceki çeviriyi okumadığım için karşılaştıramam belki ama artık ne zaman bir kitabın çevirmen kısmında Armağan Ekici'nin adını görsem tereddüt etmeden okuyabileceğime eminim.
Bu kitabı eleştirmek kimin haddine? Çevirideki aksaklıklar, latince cümlelerin çoğunu karşılığını bulamayışım bunlarla birlikte göndermeleri takip etmekteki zorluk özellikle mitoloji ve shakespeare konusunda tam donanımlı olmanın gerekliliği düşünüldüğünde..
Zor kitap ama her şeyden çok sabırlı okur hem de en sabırlı okuru arzulamış Joyce. Blooms, Dedalus ve Dublin esen kalın.
Bazı kitaplar için farklı yaşlarda ya da durumlarda okunduğunda farklı tatlar verir,değişik duygu yoğunlukları yaşatır derler ama Ulysses için her okuduğumda ancak yeni bir bölümünü daha iyi anlamlandırabildim diyebilirim. Kitabı evet evet evet nidalarıyla bitirdim, bir daha bu denli zorlayıcı bir kitapla karşılaşır mıyım(?) bilemiyorum. Kitabın başında daha önce karşılaştığım(Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi) Stephan’ı görünce kitabın ana değişkenini bu karakterin belirleyeceğini düşünmüştüm ama Joyce modern bir destan olarak kurguladığı ve Odysseus’nın yolculuğuna paralel bir şekilde ilerleyen Bloom gibi bir karakter armağan ediyor edebiyata. Gerek bilinç akışının en iyi örneği olması gerekse kullandığı tekniklerle(bir bölümde geçen olayları anlatmak yerine soru cevap olarak ilerletmesi, farklı yüzyıllardaki yazma tekniğini kullanması ki akılıma Tutunamayanlarda yer alan rubailer,nesirler geldi) daha değerli bir hale geliyor Ulysses. Kitaptaki göndermelere; Hristiyanlık tarihi ve ritüelleri, Britanya tarihi, mitoloji, Shakespeare külliyatı.Bu konulara hakim olmadan kitabı okumak hem zorlayıcı hem de kitabın havada kalmasına neden oluyor. Ulysses Sözlüğüyle eş güdümlü okunduğunda kitap daha anlamlı hale geliyor.
Aferin , iyi olmuş da yazmış James Joyce ..Çöz çözebilirsen..Her okuyuşta ayrı anlam..Edebiyat hocasına kızıp " Ben bir kitap yazıp gelmez miyim?" demiş olabilir mi?
Kütüphanemde vardı ama bir türlü kendimi veremedim bende bir arkadaşıma hediye ettim ilk on sayfadan hiç birşey anlamamıştım belki bir gün tekrar denerim.
Karton Cilt, Yeni Çeviri, 760 sayfa
Aralık2012 tarihinde, Norgunk Yayıncılık tarafından yayınlandı