"Tiptree, yazıda ve üslupta ‘erkek’ ile ‘kadın’ın ne olduğunu belirleyen sınırları yerle bir etti." - Ursula K. Le Guin -
Hugo En İyi Kısa Roman Ödülü
Alice B. Sheldon 1967 yılında James Tiptree Jr. adıyla bilimkurgu yazmaya başladığında kimse onun aslında bir kadın olduğunu bilmiyordu. Bu durum ortaya çıktığında ise insanlar ne şaşkınlıklarını gizleyebilmiş ne de yazarı takdir etmekten kendilerini alabilmişti. Ötekilikten cinsiyete, gerçeğin yanıltıcılığından insanın evrendeki yerine kadar pek çok konuyu eşsiz üslubuyla anlattığı onlarca eserinin en önemlilerinden biri olan Uzaktan Kumandalı Kız'da ise Tiptree yalnızca kendisinin yazabileceği, feminist, antikapitalist bir siberpunk hikâye ortaya koyuyor.
Kurumlarca yönetilen bir yakın gelecek. Reklamların yasaklandığı bir distopya. Bu durumla baş etmek için farklı yöntemler deneyen şirketler. Bu mücadele sonucunda ortaya çıkan ve tek görevleri alışveriş yaparken görüntülenip subliminal reklamların bir parçası olmak olan popüler kültür ikonları – yani geleceğin tanrıları.
Kendi halinde bir kız olan ve hastalığından dolayı fiziksel olarak fazlasıyla deforme hatta çirkin P. Burke hiç beklemediği bir anda hayatının fırsatıyla karşılaşır. Elinde artık bir tanrı olma fırsatı vardır, hem de insan elinin ürettiği en güzel canlılardan biri olarak, Delphi olarak.
Kilometrelerce öteden P. Burke’ün kumanda etmesiyle dünyayı sarsmaya başlayan Delphi şöhret basamaklarını hızla tırmanırken bu akıldan yoksun Kumandalı’nın arkasındaki Burke de yaşam amacını bulmuş gibidir. Ta ki bu sahte bedenini fazla benimseyip âşık olana dek.
İnsanı insan yapan bilinci midir? Ruh mu bedene hapistir yoksa beden mi ruha?
Uzaktan Kumandalı Kız, hayallerin yeniden bedenlenme süreci.
Ursula K. Le Guin’in önsözüyle
"Tiptree, yazıda ve üslupta ‘erkek’ ile ‘kadın’ın ne olduğunu belirleyen sınırları yerle bir etti." - Ursula K. Le Guin -
Hugo En İyi Kısa Roman Ödülü
Alice B. Sheldon 1967 yılında James Tiptree Jr. adıyla bilimkurgu yazmaya başladığında kimse onun aslında bir kadın olduğunu bilmiyordu. Bu durum ortaya çıktığında ise insanlar ne şaşkınlıklarını gizleyebilmiş ne de yazarı takdir etmekten kendilerini alabilmişti. Ötekilikten cinsiyete, gerçeğin yanıltıcılığından insanın evrendeki yerine kadar pek çok konuyu eşsiz üslubuyla anlattığı onlarca eserinin en önemlilerinden biri olan Uzaktan Kumandalı Kız'da ise Tiptree yalnızca kendisinin yazabileceği, feminist, antikapitalist bir siberpunk hikâye ortaya koyuyor.
Kurumlarca yönetilen bir yakın gelecek. Reklamların yasaklandığı bir distopya. Bu durumla baş etmek için farklı yöntemler deneyen şirketler. Bu mücadele sonucunda ortaya çıkan ve tek görevleri alışveriş yaparken görüntülenip subliminal reklamların bir parçası olmak olan popüler kültür ikonları – yani geleceğin tanrıları.
Kendi halinde bir kız olan ve hastalığından dolayı fiziksel olarak fazlasıyla deforme hatta çirkin P. Burke hiç beklemediği bir anda hayatının fırsatıyla karşılaşır. Elinde artık bir tanrı olma fırsatı vardır, hem de insan elinin ürettiği en güzel canlılardan biri olarak, Delphi olarak.
Kilometrelerce öteden P. Burke’ün kumanda etmesiyle dünyayı sarsmaya başlayan Delphi şöhret basamaklarını hızla tırmanırken bu akıldan yoksun K... tümünü göster
Yazarın öykülerinin olduğu derleme kitabı okumayı isterdim. Yazara dair edindiğim ilk bilgiler, kitabın önsözünde ve ilk sayfadaki yazar tanıtım bölümündeydi. Daha önce hiçbir öyküsünü okumadım. Bu nedenle dili farklı geldi sanıyorum ki.
Bir oturuşta bitecek bir kitap ama öyle olmaması gerektiği kanaatindeyim. Keşke daha ayrıntılı, daha uzun okuyabilseydik bu kitabı. Çabucak sistemin içine girdik, çabucak olaylar gelişti ve hemen de bitti. Bu yüzden sanki yarım kalmış bir kitap okumuşum da devamını bekliyormuşum gibi hissettim, benimseyemedim.
Konusuna gelecek olursak, yazıldığı tarihi değil de geleceği öngörebilen ve de yazdıklarındaki haklılık payını günümüze kadar korumayı başaran yazarlara saygım sonsuz. Tabi ki günümüzde reklam yasağı yok, bundan bahsetmiyorum. Aksine reklam bolluğu var, reklamların içinde yüzüyoruz. Değişmeyen tek durum insanların çılgınlar gibi tüketmeye ve tüketim temsilcisine ihtiyaç duymaları. Şimdiyi ele alalım, yapılan reklamlar sonucu biz de kendimizin bir profilini oluşturmuyor muyuz sanal alem, sosyal medya vasıtası ile? Yazarın bile nefret ettiği Burke karakteri gibi çıldırıp, saplanıp kendine belki de çevresine zarar veren yok mu? Bağ kurduğumuz zaman olta atılan insanların farkına varabiliyoruz, tıpkı Burke gibi, gerçek bile olmayan Delphi gibi.
Yani kısacası, daha detaylı izlemek istediğim bir Black Mirror bölümü gibiydi. Diğer öykülerini de okuyup yazarın dilini özümsemem ile sevebileceğimi düşünüyorum.
Bu kitap için söylenebilecek çok fazla ilginç detay var. Yazarının erkek isminde bir isim kullanması ancak gerçekte bir kadın olması (Erkek sanıldığı için de o dönemde ciddi övgüler almış. Halbuki kadın işte, al da gözüne sok bu gerçeği şimdi. KADIN..) ...Ressam, yazar, psikoloji çalışmaları olan CIA çalışanı, intihar etmiş olması (72 yaş)...
Feminist, antikapitalist, siberpunk bir hikaye barındırması...
Tüm bunlara rağmen aşk ve dram özelliğine de sahip olması gibi.
Konu sıradan robot bilim kurgu kitaplarına göre çok farklı. Bir kere bu dünyada reklam yapmak kanunen yasak. Peki ruhumuzdaki tüketim açlığı bunu nasıl bastırıyor.
Zavallı insanları kablolarla yarı tanrılaştırdıkları robotik bedenlere bağlayıp ürünler kullanmalarını sağlarsanız reklama (reklam kelimesi dahi yasak) gerek kalmayacaktır mantığı ile devam ediyorlar ancak bu robotik kölelerden biri süreci değiştiriyor.
Gayet ince bir kitap zaten. Bir minibüs yolculuğunda bile hemen ve keyifle bitirebileceğiniz kesinlikle filmi muhteşem olurdu dediğim bir kitap.
Belki dönemi için önemli olabilir, çok basit düzeyde saçma bir anlatımı var. Neyin ne olduğunu tam olarak anlamıyorsunuz. Bazı yerlerde eleştirel tutumu da bu anlatımın içinde eriyip gitmiş. Beğenmedim.
Karton Cilt, 1. baskı, 72 sayfa
Mart2018 tarihinde, İthaki Yayınları tarafından yayınlandı