Karlı bir kış günüydü. Yağan kardan üşümüş küçük kırlangıç, yalnız yaşayan bir adamın evinin penceresinin dışına gelip gagasıyla camı tıklatmış, adeta adamın onun içeri girmesine müsade etmesini istemiş. Yalnız adam bu isteği görmüş, "olmaz alamam, git başımdan" der gibi kuşu kovalamış, sonra da kendi kendine söylenmiş; "Hıh, camı tıklatmakla kendisini içeri alacağımı mı sanıyor acaba...?"
Gecenin ilerleyen saatlerinde canı sıkılmış, rüzgar ve soğuk arttıkça yalnız adamı daha başka düşünceler sarmış, kırlangıcın arkadaşlığını geri tepmekten biraz pişmanlık duymuş. "Keşke kuşu içeri alsaydım. Ona biraz yiyecek verirdim. Minik kuş oradan oraya uçar, neşeli sesler çıkartır, cıvıldar, yalnızlığımı paylaşırdı." demiş.
Ertesi sabah ilk işi pencereyi açıp etrafına bakınmış adam, belki kırlangıç oralarda bir yerlerde olabilir diye düşünmüş. Ama görememiş zavallı kırlangıcı... Uzun kış geçmiş yine yaz gelmiş... Etrafta kırlangıçlar, cıvıldayarak uçmaya başlayınca; yalnız adam, heyecanla camını sonuna kadar açıp kuşu beklemiş... Ama hiç gelen olmamış. Onun hevesle havada uçan kırlangıçlara baktığını gören komşusu hikâyeyi öğrenince hafif buruk bir sesle: "Sevgili komşum anlaşılan sen kırlangıçların altı aylık ömürleri olduğunu bilmiyordun?" demiş. Bunu işiten yalnız adam çok üzülmüş ama üzülmek için de artık geç kaldığını anlamış.
Karlı bir kış günüydü. Yağan kardan üşümüş küçük kırlangıç, yalnız yaşayan bir adamın evinin penceresinin dışına gelip gagasıyla camı tıklatmış, adeta adamın onun içeri girmesine müsade etmesini istemiş. Yalnız adam bu isteği görmüş, "olmaz alamam, git başımdan" der gibi kuşu kovalamış, sonra da kendi kendine söylenmiş; "Hıh, camı tıklatmakla kendisini içeri alacağımı mı sanıyor acaba...?"
Gecenin ilerleyen saatlerinde canı sıkılmış, rüzgar ve soğuk arttıkça yalnız adamı daha başka düşünceler sarmış, kırlangıcın arkadaşlığını geri tepmekten biraz pişmanlık duymuş. "Keşke kuşu içeri alsaydım. Ona biraz yiyecek verirdim. Minik kuş oradan oraya uçar, neşeli sesler çıkartır, cıvıldar, yalnızlığımı paylaşırdı." demiş.
Ertesi sabah ilk işi pencereyi açıp etrafına bakınmış adam, belki kırlangıç oralarda bir yerlerde olabilir diye düşünmüş. Ama görememiş zavallı kırlangıcı... Uzun kış geçmiş yine yaz gelmiş... Etrafta kırlangıçlar, cıvıldayarak uçmaya başlayınca; yalnız adam, heyecanla camını sonuna kadar açıp kuşu beklemiş... Ama hiç gelen olmamış. Onun hevesle havada uçan kırlangıçlara baktığını gören komşusu hikâyeyi öğrenince hafif buruk bir sesle: "Sevgili komşum anlaşılan sen kırlangıçların altı aylık ömürleri olduğunu bilmiyordun?" demiş. Bunu işiten yalnız adam çok üzülmüş ama üzülmek için de artık geç kaldığını anlamış.
Rousseau diyorki:"insanlar,beni yalnız yaşamaya mahkum edince, onların beni mutsuz olmam için tecrit etmekle mutluluğuma benden çok hizmet ettiklerini gördüm" Gerek önsöz ve diğer araştırmalarım sonuncunda sanki hep kötü bedbaht olmuş gibi aktarılmış, oysaki tam da bu notlar da başlarda öyleydim ama artık iç huzuruma kavuştum diyor. Realistliği önemsediğini, botanikle içli dışlılığını anlatıyor. Çocuklarını neden yetiştirme yurduna verdiğini anlatıyor(açıklaması benim hem durumum yok hem de ailemde onları iyi yetiştiremezler diyor. Ayrıca kendisine karşı düşünceleri bildiği için.)
Jean Jacques Rousseau, bu kitapta farklı yerlere yapmış olduğu gezileri anlatmış. Gittiği yerlerin adeta ruh halini dile getirirken aynı zamanda kendisinin de ruh halin çok iyi bir şekilde yansıtmıştır. Yazarın;yaşamı ve insanlığı; yaşama,doğaya ve insanlığa bakış açısı beni çok etkiledi.
Bu kitap, benim ruh halime çok iyi geldi.Bunun için bu kitabı çok sevdim.
3.Bölümden itibaren Yalnız Gezerin Düşleri ile aynı.
Ahh bu kitap beni ne çok etkiledi ne çok yaraladı yazarın uğradığı saldırılar ne çok canımı sıktı... son zamanlarda okuduğum en güzel içe dönük kitaplardan biriydi sanırım Oscar Wildenin'de buna benzer bir kitabı vardı...
Karton Cilt, 192 sayfa
2012 tarihinde, Neden Kitap tarafından yayınlandı