ömer hayyamı ilk defa böyle okuyorum begendim ve kesinlikle okunması gereken kitaplardan birisi
yaklaşık 10 yıl önce okuduğumda daha çok beğenmiştim. şimdi okuduğumda ise sanki düşmanlık sezdim
Okuduğum ilk Maalouf kitabı. Bundan sonra sanırım daha çok okuyacağım. Ömer Hayyam ile birlikte çıktığınız yolculuk, sizin Alamut hakkında bildiklerinizi yeniden ele aldıracak cinsten.
Tarihi roman sevenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap. Özellikle Hasan Sabbah karakteri hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlere başlangıç düzeyinde de olsa bilgiler sunuyor.
Roman 11. yy’da yaşamış olan İranlı bilge ozan ömer Hayyam ‘ ın hayatı ve Rubaiyat ‘ ının öyküsünü anlatmaktadır.
Kitap iki bölümden oluşmaktadır.
Ömer Hayyam bilgeiğiyle ve şairliğiyle her tarafta tanınan birisiydi. Onun tüm hayali Semerkant ‘ I görmek , oranın güzelliğini keşfetmekti.
Gittiği yerde başından geçen birtakım olaylar sonucunda kadıyla tanışması ve onun tavsiyesi üzerine eserini bir kitapta toplar.
Onun bu şairane ve bilge kişiliği kendisinin devletin en üst kademesine kadar yükseltir.
Herkesin takdirini toplar ve kitabını her türlü koşullara rağmen tamamlar.
Kitapta türkleri birkaç yerde kötülediği ve 3. Kitaptan sonrası boş olduğu için kötü verdim. İlk iki bölümü güzel ama
Amin Maalouf uzun süredir okumak istediğim bir yazardı. En çok da Semerkant'ın adını duymuştum. Yazar ile tanışmak için de bu eserini seçtim.
Öncelikle kitabın elimde sürüklendiğini söylemeliyim. Genelde başladığım kitabı bitirmek gibi bir derdim olduğu için okumaktan vazgeçmedim. Hatta bu kitabı okurken iki tane başka kitap bitirdim.
Diğer incelemelerde de belirtildiği gibi Hayyam-Nizamülmülk ve Sabbah bölümü ilgimi geçti fakat sonrasını sadece bitirmek için okudum desem sanırım yalan olmaz. Bir de kitabın son 20 sayfasını beğendiğimi satırlarıma eklemeliyim.Eser okumaktan zevk aldığım kitaplar listesine giremedi ne yazık ki.
Başlarda Ömer Hayyam'ın hayatını anlatırken oldukça akıcıydı. İlerleyen bölümlerde kitaba devam etmekte zorlandım. Doğu kültürüne meraklı değilseniz okunması zor.
Güzel etkileyici yinede yazarın ilk okuduğum eserindeki tadı bulamadım, sanırım o en iyi eseriydi.
İtiraf etmeliyim ki bu kadar güzel bir kitap beklemiyordum. Daha yoğun anlatımlı, ağır işleyen, anlaşılması zor bir romana hazırlamıştım kendimi. Ancak Hayyam'la başlayıp Titanic'le sonlanan maceramız çok akıcı ve bir o kadar da ilgi çekici olarak işlenmiş. İlk bölüm Hayyam'a odaklanmışken ikinci bölüm Rubaiyat ekseninde 20. yy başlarındaki modern İran tarihini arkaplanına alarak, Amerikalı gencin başından geçenleri anlatıyor. Kurguyla tarihin bu noktada çok iyi harmanlandığını söylemeliyim. Özellikle doğu kültürüne ilgi duyanların kesinlikle okuması gereken bir kitap.
Diğer yandan İran'a olan merakım bu kitapla birkaç kat daha arttı. Umarım geç olmadan gezme şansım olur.
Bir kısımdan sonra sıkıcı gelmeye başladı. Ömer Hayyam'ı anlattıktan sonraki kısım çok sıkıcıydı ve gereksiz ayrıntılar vardı. Devam edemedim.
Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah denince büyük bir beklenti içinde okudum ama ozellıkle yarıdan sonrasında cok sıkıldıgımı ıfade etmelıyım. Metinler edebi olmaktan cok ara ara bir tarih kitabı okuyormuş hissiyatı yarattı. Hissiz, uzun ve sanki sadece kronolojik bir sıraya konmuş paragraflar çoğunlukta. Belki benim biraz da şanssızlığım çok daha önceden Vladimir Bartol'un Fedailerin Kalesi Alamut'u okumam olmuştur. İlgilenenler için çok daha sürükleyici ve heyecanlı bir eser. Ne yazık ki Semerkant'ı çok beğenmedim.
Bu kitabı iki kısımda değerlendirmek gerek. Birincisi Ömer Hayyam'ın, Semerkant'ın, Hasan Sabbah'ın, Isfahan'ın, Haşhaşin Tarkatı'nın kuruluşunun ve Rubaiyyat'ın yazılışının anlatıldığı ilk kısım. Bunları konu alan bölümleri okumak gerçekten de çok keyifliydi.
İkincisi ise Ömer Hayyam öldükten sonra kitabının başından geçenleri ve İran'ın özgürlük mücadelesini konu alıyor ve daha önce işlenen konuların bir hayli gölgesinde kalıyor. Aşırı derecede sıkıcı değiller ama ilginizi ayakta tutacak denli de iyi değiller. Titanik ile ilgili olan kısmın da bir oldu bittiden ibaret olması üzücüydü doğrusu.
Kısacası son kısımlar olmasa da olurmuş, hatta bu noksanlık kitabın değerini de arttırabilirmiş.
Hasan Sabbah'la ilgili yazılan bir kitap daha.Bence benzerlerine göre biraz sönük kalmış.
Nizamülmülk'ün büyük bir İslam devleti kurma özlemini, Hasan Sabbah'ın devletin dört köşesine başkaldırı tohumları ekmesini, Ömer Hayyam'ın anın keyfini kollama düşkünlüğünü yazar başarıyla yansıtmış. Ayrıca Ömer Hayyam'la Cihan'ın, Benjamin'le Şirin'in aşkını da keyifle okudum. Biraz daha uzun olsaydı keşke.
Yazar okuyucuyu tarihin derinliklerine çekip; Ömer Hayyam, Hasan Sabbah ve Nizamülmülk ile tanıştırıyor. Efsane bu üç isim arasındaki alaka daha akıcı ve etkileyici anlatılamazdı. Yaşadığı anın tadını almaya çalışan ve bunun yanı sıra ilmi meselelerle alakadar olmaktan zevk alan Ömer Hayyam; din, tarih, felsefe ve gök bilimine dair her şeyi okuyup zihine nakşetmiş Hasan Sabbah; devlet yönetiminde söz sahibi olan, devrinin en maharetli devlet adamı Nizamülmülk. Olaylar aktarılırken aralara serpiştirilen Hayyam dizeleri okuyucuyu hem düşündürüyor hem de ruhunu besliyor
Tarih meraklılarının kaçırmak istemeyecekleri bir serüven.Maalouf tarihin en ilginç adamları Ömer Hayyam,Vezir Nizamülmük ve Hasan Sabbahı enfes bir olay örgüsüyle anlatmış.Ömer Hayyamın Rubaiyatı kitabın sonunda doğudan batıya olan yolculuğunu tamamlıyor ve size Maaloufun olayları birleştirme gücündeki ustalığı karşısında hayran olmak kalıyor.Kitap aslında Alamut Kalesindeki kadar Hasan Sabbahın derinine inmiyor.Kitapta Hasan Sabbah ana karakterlerden olmakla birlikte(kitapta bir sürü ana karakter var.) Sabbah hakkında daha derin bir bilgi sahibi olmak için başka kitaplara bakmakta yarar var bence.
Edgar Allan Poenin bir şiiriyle son verirsek;
Ve şimdi gezdir gözlerini Semerkan'ın üzerinde! Değil mi ki o yeryüzünün ecesi? Alıp tüm diğer kentlerin yazgı iplerini ellerine, çıkmamış mı hepsinin üstüne o mağrur?
Konusu karışık, okuması zor ama çok değerli bir kitap.Sanki İran'ı değilde Osmanlı'nın son dönemlerini anlatıyor.somurgecilik somurulen ulkeyi ne hale getirdiğini objektif olarak özetlemiş.
Tarihin hassas dokusunda gezinirken karşıma çıkan Ömer Hayyam ile tanışı verdim bu kitapla. Her bir bölümünü zevkle okudum ve tekrar okuyacağım. Bazı kitaplar vardır; duygu selinde sürüklenirsin, tutunamazsın hiçbir yere veya şeye, bazı kitapların sayfalarında ise tarihi dokunun içine girersin; Bir bakmışsın ki 11.yy 'ın yada 17-18yy'ın sokaklarında surları içindesin. Sürüklenirsin. Bir den bir meydanda buluverirsin kendini. Bir ses yükselir uzaktan, bir bakarsın ki o tarihten tanıdık bir ses. Hemen yanına koşarsın o sesin. ve izlemeye başlarsın. İşte benim için bu kitap da böyleydi.
Amin Maalouf'un okuduğum ikinci kitabı. Doğunun Limanları kitabını da çok sevmiştim ama Semerkant çok daha güzel. Ömer Hayyam, Nizamülmülk ve Hasan Sabbah'ın anlatıldığı ve Iran yakın tarihin anlatıldığı iki farklı ama iç içe olan hikayelerinden oluşuyor. Alamut'tan Titanik'e kadar uzanan harika bir kitap. Aşk, macera, entrika, intikam, hırs ve içinde pek çok tarihi bilgi barındıran bu kitabı okumadıysanız mutlaka okumalasiniz. En yakın zamanda Afrikalı Leo ile Alamut kitaplarını da almak istiyorum. Haşhaşinler ve İran'ın yakın çağ tarihi hakkında hiç bilmediğim bilgiler edindim. Kitaplığımın en sevdiğim kitaplarından oldu. 📚
. . "Her gün biri çıkar ,başlar, benim ben demeye,
Altınları, gümüşleriyle övünmeye.
Tam işleri dilediği düzene girer,
Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben, diye."
.
"
Kralına karşı haklı olan bir vekil, kocasına karşı haklı olan bir kadın, subayına karşı haklı olan bir nefer, bunların hepsi iki kat cezaya çarptırılmaz mı? Zayıflar için haklı olmak bir suçtur."