Kıta Avrupası'nın en batısından, Lizbon'dan Viyana'ya doğru yola çıkan bir fil ile bakıcısı yoksul Subhro'nun ve bu tuhaf yolculuğun hikâyesidir Filin Yolculuğu. 16. yüzyılda, Portekiz kralı III. João, kuzeni Kutsal Roma-Germen İmparatoru II. Maximilian'a hediye olarak gönderir fil Süleyman'ı. Süleyman ile Subhro, yanlarında kendilerine eşlik eden Portekiz kralının korumaları ve yardımcı ırgatlarla zorlu yolculuklarına başlarlar. Portekiz'i, İtalya'yı, Alpler'i geçerken hayatlarında ilk kez bir Hintliyle karşılaşan, ilk kez bir fil gören köylüleri ve kasabalıları şaşırtır ve etkilerler. Yolculuğun ikinci bölümünde bizzat İmparator Maximilian ve karısı Maria tarafından karşılanır ve Viyana'ya onlarla birlikte giderler. José Saramago'nun bu en eğlenceli romanında, fil terbiyecisi Subhro'nun erdemi, pasifist felsefesi ve yaşama bakışındaki doğallık ve Süleyman'ın emir kabul etmeyen doğası, yolculuğun ritmini belirlerken, insanların ruhlarında değişimlere yol açar. Hinduizm, mistisizm ve Hıristiyanlık hikâyeleriyle, mucizelerle renklenen romanda Süleyman ve Subhro'nun dokunduğu insanlar, kilisenin söz verdiği türden bir mucizeyle karşılaşmazlar ama bu yabancılar onların ruhlarında derin izler bırakır. Saramago her zamanki ince mizahıyla, muhteşem metaforlarıyla ve insana dair gözlemleriyle olağanüstü bir yolculuğu anlatıyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Kıta Avrupası'nın en batısından, Lizbon'dan Viyana'ya doğru yola çıkan bir fil ile bakıcısı yoksul Subhro'nun ve bu tuhaf yolculuğun hikâyesidir Filin Yolculuğu. 16. yüzyılda, Portekiz kralı III. João, kuzeni Kutsal Roma-Germen İmparatoru II. Maximilian'a hediye olarak gönderir fil Süleyman'ı. Süleyman ile Subhro, yanlarında kendilerine eşlik eden Portekiz kralının korumaları ve yardımcı ırgatlarla zorlu yolculuklarına başlarlar. Portekiz'i, İtalya'yı, Alpler'i geçerken hayatlarında ilk kez bir Hintliyle karşılaşan, ilk kez bir fil gören köylüleri ve kasabalıları şaşırtır ve etkilerler. Yolculuğun ikinci bölümünde bizzat İmparator Maximilian ve karısı Maria tarafından karşılanır ve Viyana'ya onlarla birlikte giderler. José Saramago'nun bu en eğlenceli romanında, fil terbiyecisi Subhro'nun erdemi, pasifist felsefesi ve yaşama bakışındaki doğallık ve Süleyman'ın emir kabul etmeyen doğası, yolculuğun ritmini belirlerken, insanların ruhlarında değişimlere yol açar. Hinduizm, mistisizm ve Hıristiyanlık hikâyeleriyle, mucizelerle renklenen romanda Süleyman ve Subhro'nun dokunduğu insanlar, kilisenin söz verdiği türden bir mucizeyle karşılaşmazlar ama bu yabancılar onların ruhlarında derin izler bırakır. Saramago her zamanki ince mizahıyla, muhteşem metaforlarıyla ve insana dair gözlemleriyle olağanüstü bir yolculuğu anlatıyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Jose Saramago, bu kitapta Avrupa'da geçmiş tarihi bir olayı kendine has üslubuyla anlatıyor. Olay kısaca şöyle: Hindistan'dan Portekiz kralına getirilmiş Süleyman adında bir fil, hediye olarak Avusturyalı bir arşidüke hediye ediliyor. Kitap, fil Süleyman'ın Portekiz'den Viyana'ya kadar süren yolculuğunu kapsıyor.
Saramago yine eleştirel dilini kullanarak; kiliseye, dine, krallığa iğnelemeler yapıyor. Tabii, yine Saramago'nun kendine has dilbilgisi ve anlatım özellikleri bu kitapta da mevcut: Diyalogların tırnak içine alınmaması, bu dedi şu dedi tarzının kullanılmaması gibi.
Saramago sevenler için bu kitap bence sadece atıştırmalık olabilir. Diğer kitaplarına göre daha sade ve daha kısa. Yine de okumaya değer.
José Saramago'nun hastalığı nedeni ile sık sık ara verdiği, bazı bölümlerini hasta yatağında yazdığı, eşinin aktardığına göre en büyük korkusunun kitabı tamamlayamadan ölmek olduğunu söylediği mizahi romanı.
Roman 16.yy ortalarında Portekiz kralı 3. Juan'ın Avusturya Arşidükü Maximillian'a hediye ettiği Süleyman adlı filin ve subhro adlı bakıcısının yer yer ince espirilerle dolu hikayesi ( bu arada filin adı Kanuni Sultan Süleyman'dan geliyor ).
Bence Saramago'nun okuduklarımın arasında vasatlarından biriydi Filin Yolculuğu..
http://moonlightcat13.blogspot.com/2014/09/filin-yolculugu-jose-saramago-yaz-okuma.html
Çok farklı bir kitap okudum.Noktası,virgülü,soru işareti,konuşma çizgisi,büyük harfi kısacası noktalama ve yazım kurallarının olmadığı üslubuna alışmamın kitabın sonunu bulması bakımından benim için ilginç bir deneyim oldu:))Subhra(h ile) ile Süleyman(muhteşem de ekleniyor ilerleyen bölümlerde ki bana Kanuniyi hatırlattı.Bazı yerlerde okuduğuma da göre ondan esinlenmiş)Neyse bu ikili kitabın ana karakterleri herşey süleymanın etafında dönüyor ama yine de arada din,siyaset baş göstermiş:))Olmazsa olmalar da eklenince tadından yenmez bir kitap ortaya çıkmış.Subhranın hikayeleri,mucizeler:))Son kitabı deniyor tanıtımda ne kadar doğru bilemem çünkü araştırmadım.Diğer kitaplar gözüme bakıyor oku diye:))mutlaka size sıra gelecek çünkü ben bu yazarı çok sevdim:))
Yazarın hasta yatağında yatarken bu kitabı bitirmeye çalıştığını düşününce final bölümünün neden bu kadar aceleye getirildiğini anlıyorsunuz.
İlk defa kitabını okuduğum bir yazar.Yazarın son kitabı imiş.Hasta iken bitiremeden ölürüm korkusuyla yazmış.Dümdüz yanyana cümleler halinde paragrafsız yazılmış.
Daha önce hiç jose saramago kitabı okumamıştım. tek kelimeyle şaşırtıcıydı. noktalama işaretleri kullanılmaması ve yazım kurallarına uyulmamasına alışmam zor oldu. okuyacak olanlar buna hazırlıklı olmalı. ayrıca yazar benim genelde amatörce bulduğum ve sevmediğim şekilde sürekli hikayeye girip düşüncelerini paylaşmış. bunun bir hikayeye bu kadar yakıştığına bu kadar doğal durduğuna ilk kez şahit oldum. kesinlikle ön yargılı olmamak lazım. son olarak yazarın tarzına da bilgisine de hayran olmamak elde değil. kitabı okuyanlar çok şey kazanırlar diye düşünüyorum.
Ne anlatmış'dan ziyade nasıl anlatmışa değinirsem son derece keyifli bir anlatım yapmış. Okurken sıkılmadan ve merak ederek ilerledim sayfalarda.
Bundan yaklaşık beş yüz yıl önce Portekiz'den Avusturya'ya giden fil ve terbiyecisinin ve beraberindekilerin yolculuğu espritüel bir dille anlatılmış.
Kitap bir çok okurun alışageldiği düzenin aksine paragraflara ve yazım kurallarına başvurmayarak metin ve tasvirlerini sıkıştırmış gibi görünse de, kitap evi ve çevirmen Pınar Savaş'ın inceliği sayesinde daha rahat okunabilir olmuş.
Çok keyifli bir okuma oldu. Belki de yazarın öyküleriyle hiç tanışmamış olanlar için kolay bir başlangıç kitabı olabilir. Edebiyat severler için de iyi bir tercih kitabıdır.
Okurken bazı bölümleri sıkıcı gelmiş olsa da genel anlamda eğlenerek okudum. Filin yolculuğu esnasında etrafını nasıl şekillendirdiği, fil terbiyecisinin hisleri, ilk kez fil gören halkın tepkisi, kilisenin bu durumu lehine kullanmak istemesi gibi konular ince mizah duygusuyla çok güzel anlatılmış. Noktalama işaretleriyle ilgili yazarın benimsediği durum ilk etapta okumayı zorlaştırsa da sayfalar ilerledikçe bu duruma alışıyor insan. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı, diğerlerini de okuma isteği uyandırdı.
200 sayfa
Kırmızı Kedi tarafından yayınlandı