Jack Nicholson'un başrol oynadığı ve büyük bir başarı kazanan filme konu olan roman, otoritelerin sağır ve dilsiz olduğunu düşündükleri, yarı Amerikalı yarı Kızılderili şef Bromden'in akıl hastanesindeki yaşamını konu alıyor. Büyük Hemşire tarafından yönetilen bu insanların dünyasına günün birinde kumarbaz McMurphy'nin de katılmasıyla olayların günlük akışı değişir. McMurphy bu insanları sürü gibi görmekte, kendisi ise aksine sert karşı çıkışlarıyla onlar adına bu gri dünyaya adeta kükreyen bir tutum izlemektedir. Bu tutumun sonucunda bazen hüzünlü, bazen neşeli ve kahramanca gelişen olaylar insanın özgürleşmesine yönelik birçok soruyu da beraberinde getirir. McMurphy'nin bireysel olarak hastanedeki sisteme karşı çıkışları, onu iyileştirmek adına yapılan baskının yoğunlaşmasına sebep olur. Bu çelişkinin çözümünü veya yansısını ise yarı Amerikalı yarı Kızılderili şef Bromden'in değişiminde izleyebiliriz.
******
Guguk Kuşu, günümüz insanının toplumla çelişkilerini ortaya koyan bir roman. Kimin dediği olacak? Toplumun mu, gönlüne göre yaşayanın mı? Bir akıl hastanesindeki özgür ruhlarla disiplin sağlamaya çalışan yönetim arasındaki mücadeleyi olağanüstü bir ustalıkla anlatan Ken Kesey, bu ilk yapıtıyla Amerikan karşıt-kültürünün efsanelerinden biri oldu. Roman 1975 yılında Milos Forman tarafından sinemaya aktarıldığında, başta delişmen dalavereci McMurphy rolüyle şeytani ve karizmatik oyunculuğunun temellerini atan Jack Nicholson ile katı ve sadist ruhunu taş bebek güzelliğinin altında saklayan Büyük Hemşire Ratched'ı canlandıran Louise Fletcher olmak üzere, film 5 Oscar ödülü kazanarak, bir başyapıt haline geldi.
******
Jack Nicholson'un başrol oynadığı ve büyük bir başarı kazanan filme konu olan roman, otoritelerin sağır ve dilsiz olduğunu düşündükleri, yarı Amerikalı yarı Kızılderili şef Bromden'in akıl hastanesindeki yaşamını konu alıyor. Büyük Hemşire tarafından yönetilen bu insanların dünyasına günün birinde kumarbaz McMurphy'nin de katılmasıyla olayların günlük akışı değişir. McMurphy bu insanları sürü gibi görmekte, kendisi ise aksine sert karşı çıkışlarıyla onlar adına bu gri dünyaya adeta kükreyen bir tutum izlemektedir. Bu tutumun sonucunda bazen hüzünlü, bazen neşeli ve kahramanca gelişen olaylar insanın özgürleşmesine yönelik birçok soruyu da beraberinde getirir. McMurphy'nin bireysel olarak hastanedeki sisteme karşı çıkışları, onu iyileştirmek adına yapılan baskının yoğunlaşmasına sebep olur. Bu çelişkinin çözümünü veya yansısını ise yarı Amerikalı yarı Kızılderili şef Bromden'in değişiminde izleyebiliriz.
******
Guguk Kuşu, günümüz insanının toplumla çelişkilerini ortaya koyan bir roman. Kimin dediği olacak? Toplumun mu, gönlüne göre yaşayanın mı? Bir akıl hastanesindeki özgür ruhlarla disiplin sağlamaya çalışan yönetim arasındaki mücadeleyi olağanüstü bir ustalıkla anlatan Ken Kesey, bu ilk yapıtıyla Amerikan karşıt-kültürünün efsanelerinden biri oldu. Roman 1975 yılında Milos Forman tarafından sinemaya aktarıldığında, başta delişmen dalavereci McMurphy rolüyle şeytani ve karizmatik oyunculuğunun temellerini atan Jack Nicholson ile katı ve s... tümünü göster
Guguk kuşu aslında; farkında olmadan içinde bulunduğumuz "anaerkil" toplumu anlatıyor.Büyük hemşire toplumda ki kadınları simgeliyor,büyük hemşire insanları yönetiyor tek tip bireyler haline getirmek istiyor,onları "törpülüyor".
McMurphy mevcut çemberin sınırlarını zorlayan kararlı bir anarşisttir. Çılgındır, içinden geçeni yapacak denli cesur biridir. Kısaca O. Sürünün dışına çıkmak için elinden geleni yapar. ,okullar tek-tip birey yaratmak için inşa edilen baskı kurumlarıdır. Her gün “Andımız’ı” okur ve “Ne mutlu Türküm diyene!” dersiniz; demek zorundasınızdır. Resmi tarihleri okuyup kısır bilgiler edinirsiniz.,mezun olur, meslek edinirsiniz. Biraz şansınız varsa ve olanla yetinmezseniz yeni bir şeyler yaratabilir, yaratıcı bir süreç izleyebilirsiniz. Ama sonuçta Bir böceğe dönüşmemek için didinirsiniz.."Ölüden" farksızsınızdır.
Her insana ayrı hitap eden benliğini tüm kişiliğini bire bir örtüştürdüğün üzerine titrediğin ve hiçbir şeye asla değişmeyeceğin 'kendi' filmin olmalı...işte benimkisi 'guguk kuşu'.hayatta bir tek şeyde saplandım,beni benden alan bir tek şeye bağlandım,insanin kendini bulduğu bir insana rastlamasi..onun gibi olmak, onunla aynı havayı teneffüs etmek..onun gibi konuşmak ..hayatın değişir bir anda karanlık bir odanın içinde yaşadığını sanarsın bunca yıl..onu ararsın her daim, o hep yerindedir ya,sen yoksundur ortalıkta aslinda, oda yoktur bir noktada, hayalenin vardır yanı başinda ve yıllardır aradığın şey 'guguk kuşu'filmdeki Jack Nicholson,olduğunu hatırlarsın...beynin kimliğini örtbas eden..simyaci gibi her dokunduğunda bir iz bırakan..bakişlar altına gizlenmiş ruhlar yığını andıran renk cümbüşü olmuş "kişilik"..vurdumduymaz ve yarı çatlak bir insan..alaycı ve felsefik bir karakter..bir deliyi bile ikna eden unutulmaz sahneler...konuşmayan bir adama can veren dostluklar..basketbolun hiç var olmayan hâli....bir bakmişsiniz dünyanin en akıllı insani birde bakmişsiniz ki dünyada eşi ve benzeri olmayan ahmaklıklar..bir delinin unutulmaz öyküsü...
Guguk Kuşu asla unutulmaz bir seyirlik, bu filmdeki en çok sevdiğim sahne jakc nicholsun nun,"o lanet olası fiskiye taşıni" kaldıramıcağını bildiği halde defalarca kaldırmak için uğraşması; bu duygu paha biçilemez gerçekten.
Kitabı gerçekten tarzının en başarılı örneklerindendir. Ayrıca filmi yapılan kitaplar içinde özel bir yeri vardır. Filmi kitabı kadar güzeldir.
Kullanılan sembolleri incelemden anlayamayacağınız bir kitap.
Beklediğim etkiyi bulamadım. Filminin üzerine okuyunca olmadı.
Karton Cilt, 312 sayfa
2000 tarihinde, Arion Yayınları tarafından yayınlandı