Japonya hakkında tüm bildiklerinizi unutun... Haruki Murakaminin yarattığı, insanların tek bir kimono görmeden, meslekleri için ter döktükleri, aşırı içtikleri ve dağılmış evliliklerin girdabında sürüklendikleri dünyaya girin.Bu değişik, unutulmaz öykünün yirmili yaşlardaki kahramanı, çok ünlü bir detektifin küçük erkek kardeşi ya da en azından Japon kuzeni olabilir pekâlâ. Kadınlarla ilişkileri ve kadın kulağına duyduğu aşırı ilgi yüzünden başının derde girmesi yetmiyor, bir de sırtında krem rengi bir yıldızı olan esrarengiz koyunun peşine düşmek zorunda kalıyor. Tokyonun kent kargaşasından bir sağ kanat politikacısının geniş malikânesine, oradan da uzak Hokkaido Adasının buz gibi ıssızlığına sürükleyen bu kitap, Japonyanın önde gelen romancısından unutulmaz, büyüleyici, heyecan dolu ve gizemli bir öykü.Rüyaların, sanrıların ve inanılmaz bir hayal gücünün, eldeki somut ipuçlarından çok daha önce geldiği, postmodern bir detektif öyküsü. Publisher Weekly
Japonya hakkında tüm bildiklerinizi unutun... Haruki Murakaminin yarattığı, insanların tek bir kimono görmeden, meslekleri için ter döktükleri, aşırı içtikleri ve dağılmış evliliklerin girdabında sürüklendikleri dünyaya girin.Bu değişik, unutulmaz öykünün yirmili yaşlardaki kahramanı, çok ünlü bir detektifin küçük erkek kardeşi ya da en azından Japon kuzeni olabilir pekâlâ. Kadınlarla ilişkileri ve kadın kulağına duyduğu aşırı ilgi yüzünden başının derde girmesi yetmiyor, bir de sırtında krem rengi bir yıldızı olan esrarengiz koyunun peşine düşmek zorunda kalıyor. Tokyonun kent kargaşasından bir sağ kanat politikacısının geniş malikânesine, oradan da uzak Hokkaido Adasının buz gibi ıssızlığına sürükleyen bu kitap, Japonyanın önde gelen romancısından unutulmaz, büyüleyici, heyecan dolu ve gizemli bir öykü.Rüyaların, sanrıların ve inanılmaz bir hayal gücünün, eldeki somut ipuçlarından çok daha önce geldiği, postmodern bir detektif öyküsü. Publisher Weekly
Sanki masal kitabı gibiydi, roman denmesi garip geldi. Beklediğim gibi bir kitap değildi. Okunmasa da olur...
Şimdiye dek okuduğum en sıkıcı Murakami kitabıydı. En başlardaki sürükleyici tempoyu kitabın sonlarında bulamadım, "artık bitsin" diyerek hızlı hızlı okudum.
Okuduğum bir eleştiride, Murakami'nin kitabında çeşitli simgelerden yararlandığından bahsedilmiş. Ana karakterin yaptığı yolculuk, her şeyi arkasında bırakarak yola çıkması ve yaban koyunu arayışı aslında başka olguları temsil ediyormuş. Açıkçası ben kitapta bunları pek göremedim.
Sürrealist tablo tadında bir arayış hikayesi. Ana fikir olarak Şintoizm ve özellikle de limuzin şoförünün görüşlerinde belirginleşen Panteizm göndermeleri başta olmak üzere yine bir çok metafor içeren eser, bir Murakami klasiği olarak yargılamanın ve sorgulamanın manasız olacağı karakterleriyle dikkat çekiyor. Zira Murakami karakterleri sevilmez ya da nefret edilmez, sadece oradadırlar. Fakat roman akıcı olmasına karşın çok kötü bir çeviriye sahip. Cümle olarak çeviriden geçtim bazı kelime seçimleri fazlasıyla absürd olmuş.
Haruki Murakami'nin diğer kitaplarına göre temposu biraz daha düşük bir kitap ama yine de kitabın sonunda "aaa" diyorsunuz. Bir koyunun peşinden romandaki kahramanla birlikte sizde sürükleniyorsunuz.
Kitaptaki kahramanın sakinliği zaman zaman bana " yapacak bir şey yoksa dönüp evine gitsene be adam ne bekliyorsun?" dedirtti. Beklediğinin ne olduğunu anlayınca çok şaşırdım ama itiraf etmeliyim.
Kitap bitti ama benim kafamda hala soru işaretleri var.
kitap akıcı bir murakami dilinden daha fazlasını vadetmiyor.
ama murakami'yi de küçümsememek lazım.çünkü murakami en sıradan insanları en sıra dışı şekilde anlatabilme yeteneğine sahip bir yazar.ve sanırım ben daha doğru murakami kitabını bulamadım.:/
konu insanı çok sarmasa da kitabı bir merak bitiriyorsunuz.
fantastik ögelerin bulunduğu ama öyle uçan kaçan türden olmayan kendi halinde bir fantazyası bulunan bir kitap.konusu ya da dilinden daha çok murakami'nin genel kültürüne,felsefi,siyasi ve tarihi bilgisine hayran kalıyorsunuz.murakami,orhan pamuk gibi amanın da bakın ben ne ka bilgili,kültürlü ve entelektüelim diye bas bas bağırıp körün gözüne parmak sokar gibi bilgisiyle hava atmoyor.
kitap kahramanlarının ağzından yavaş yavaş kendi engin bilgisini okura çokta çaktırmadan gözler önüne seriyor.ben bu kitapta murakami'nin en çok sahip olduğu felsefik bilgisine hayran kaldım.
murakami diyorsanız okumadan geçilmemesii gereken bir kitap bence.çünkü ben bir yazarı sevdim mi tüm kitaplarını okumak ve yazar hakkında eksiksiz bilgiye sahip olmak isterim.o yüzden okuyun derim..
İlk okuduğum Murakami kitabıydı, pek de sevdiğim söylenemez.Çok fantastik geldi sanırım bana..
Okuduğum ilk Murakami kitabı. Konusu saçma gibi geliyor ancak usta anlatımı kitabı güzelleştiriyor. Ben beğendim. Diğer kitaplarını da çok merak ediyorum. Okuyacağım.
sonunun daha carpıcı olmasını umardım. ama murakamı kolay okunabılen bır yazar.
bu kitabın çevirmeni diğer murakami kitaplarını çeviren kişi değil galiba kitabın anlatımında hissedilen bir farklılık oluşmuş.
Ciltsiz, 353 sayfa
Nisan2012 tarihinde, DOĞAN KİTAP tarafından yayınlandı