Sevim Burak'ın ilk kitabı Yanık Saraylar, 1965'te yayımlandığında yarattığı tartışmalar ve çektiği ilgiyle yılın edebiyat olayı sayıldı; Türk öykücülüğündeki modern yönelişler içinde ayrı bir yeri olduğu kabul edildi.
Azınlıkların, müzmin yalnızların, umutsuzların, bir köşede ölmeye çekilenlerin dünyalarını anlattığı bu kitabında da "Düşüne düşüne hayatının en hurda ayrımlarına kadar indi."
Sevim Burak, edebiyatında her zaman hayat üstüne derinlemesine düşündü, tek tek bireylerin dertlerini içeren ortak çerçeveler çizdi ve yaşamanın dehşeti üstüne odaklandı.
Sevim Burak'ın ilk kitabı Yanık Saraylar, 1965'te yayımlandığında yarattığı tartışmalar ve çektiği ilgiyle yılın edebiyat olayı sayıldı; Türk öykücülüğündeki modern yönelişler içinde ayrı bir yeri olduğu kabul edildi.
Azınlıkların, müzmin yalnızların, umutsuzların, bir köşede ölmeye çekilenlerin dünyalarını anlattığı bu kitabında da "Düşüne düşüne hayatının en hurda ayrımlarına kadar indi."
Sevim Burak, edebiyatında her zaman hayat üstüne derinlemesine düşündü, tek tek bireylerin dertlerini içeren ortak çerçeveler çizdi ve yaşamanın dehşeti üstüne odaklandı.
Sevim Burak, kolay bir yazar değil, zaten kolay olmak gibi bir tasası da yok: “Anlaşılmak şart mı?” diyor oğluna yazdığı bir mektupta.
Öykülerinde her şey zamanın yokluğunda, mekan olsa bile ‘olmayan bir yerde’ sıkışıp kalmış insanların yaşadıklarından ibaret. Üstelik bu yaşantılar gerçeklik boyutundan çok uzak.
"Yazarak var olduğunu, yazarak başka bir gerçeklik aradığı"nı, yazarken hep gerçeği aradığını ve bunun hiç bitmeyecek bir arayış olduğunu söylüyor.
Sevim Burak, kendi gerçekliğini edebiyata dönüştürüyor ve okuyucudan, onu kendi dilinde anlamasını istiyor.
Kolay gelsin okuyacaklara.
"Düşüne düşüne hayatının en hurda ayrımlarına kadar indi."
maalesef hayla kırıklığı oldu benim için. psikotik düşünceler ve hezeyanlar, fikir uçuşmalarından bağlanamadım kitaba..
Fena saykodelik, düz yazı ile şiir arası sayıklamalar.
Büyük Kuş öyküsüyle beni benden alıp götüren kitap..
İlk başladığımda anlatımını garipsedim.
Hani bazı insanlar vardır. Tanıştığınızda garip bulursunuz,sonradan vazgeçilmez olur.
Bu kitabın bende yarattığı etki de bu oldu..
Sevdim işte :)
dili biraz zorluyor, ben challenge severim diyorsanız okuyun.
Farklı kurgusu ve diliyle, görsellikle yoğrulmuş biçimiyle, kendini kolay ele vermeyen, yoğun imgeleriyle anlaşılması, takip etmesi zor bir kitap oldu benim için ''Yanık Saraylar''. Hatta zaman zaman beni öfkelendiren, anlayamamanın faturasını yazara yükleten cinsten... Nasıl olsa geleneksel biçimlere başkaldıran, beni deliler anlar, diyen; dünyasını yalnız aklını yitirmişlerle paylaşan, aşktan aklını oynatanlara, şizofrenlere, aşırı romantiklere ve aşırı sadistlere, delilere yazan bir yazar vardı karşımda değil mi? Topu ona atmak, 'bu ne biçim edebiyat?' diye çemkirmek ne kadar kolay!
http://oklapkutuphanesi.blogspot.de/2013/03/sevim-burak-yank-saraylar.html
genel olarak "sayıklamalar ve delilik sınırına mütecaviz bir yazım" olarak tanımlanabilecek bir şeyler.
ben beğenmedim. edebiyat anlamında puan veremiyeceğim ancak beğenmediğim şeyi açıklayacağım.
"kaptan köşkten indi-inmek-ininde ayılar- ayılar bala bayılırlar" gibilerinden bilinç akışı bana birşey ifade etmiyor. romanda bu daha iyi duruyor çünkü olayın bir noktasında karakterin bilinçakışını takip edebiliyoruz. ama sadece bunun üzerine kurulu bir öykü bana bir şey ifade etmiyor.
Karton Cilt, 92 sayfa
YKY tarafından yayınlandı