Dünyanın, şahsına karşı kurulmuş bir komplo olduğuna inanan, genç ve avare metin yazarı Musa… Onun, hayatın her alanına derin ve samimi bir merakla yaklaşan,temiz kalpli ev arkadaşı Şaban… Diğer tarafta, gaddar bir kedi tarafından yönetilen, birbirinden tuhaf çalışanlarıyla bir reklam ajansı: Menekşe gözlü sanat yönetmeni Sanem, esmer ve seksi sekreterler Mehtap ile Sevilay, durmaksızın ağlayan yaratıcı yönetmen Çeşme, psişik-sismograf çaycı Ercan… Ve şöhretler: Tesla, Prens Charles, Kaan Sezyum, Küçük Prens, Süpermen ve diğerleri… Özgün üslubuyla, ilk kitabı Tatlı Rüyalar’dan itibaren geniş bir hayran kitlesi edinen Alper Canıgüz’den yine eğlenceli, heyecanlı ve kışkırtıcı bir absürd macera…
“Patronunuz Şeytan Bey’dir ve sizden de çok hoşlandığını söyleyebilirim.”
Neydi bu şimdi? şaka mı? “Öyle mi?” dedim bu manyakça oyuna bir tur ayak uydurmaya karar vererek. “Nereden biliyorsunuz?”
“Kendisi söyledi.”
Elimden geldiğince aptal gibi görünmemeye çalışarak gülümsedim.
“Ben kaçırmışım o kısmını.”
“Sizin hatanız değil. Telepatik olarak iletti düşüncelerini.”
“Evet anlıyorum,” diye kestirip attım, yeni işimi daha başlamadan bırakmak zorunda kalmamak için. “Öyleyse kendisine teşekkürlerimi de iletin.”
“Ona kendiniz de teşekkür edebilirsiniz,” dedi Tunçay Bey bıyık altından gülerek.
“Şeytan Bey görüşmenin başından beri burada, aramızda bulunuyor.” Bardağına iki buz attıktan sonra pipetini uzun uzun emdi ve boş bakışlarıma yanıt olarak, o kocaman işaret parmağıyla, masanın üzerinde psikopatça beni kesmekte olan kara kediyi işaret etti.
Dünyanın, şahsına karşı kurulmuş bir komplo olduğuna inanan, genç ve avare metin yazarı Musa… Onun, hayatın her alanına derin ve samimi bir merakla yaklaşan,temiz kalpli ev arkadaşı Şaban… Diğer tarafta, gaddar bir kedi tarafından yönetilen, birbirinden tuhaf çalışanlarıyla bir reklam ajansı: Menekşe gözlü sanat yönetmeni Sanem, esmer ve seksi sekreterler Mehtap ile Sevilay, durmaksızın ağlayan yaratıcı yönetmen Çeşme, psişik-sismograf çaycı Ercan… Ve şöhretler: Tesla, Prens Charles, Kaan Sezyum, Küçük Prens, Süpermen ve diğerleri… Özgün üslubuyla, ilk kitabı Tatlı Rüyalar’dan itibaren geniş bir hayran kitlesi edinen Alper Canıgüz’den yine eğlenceli, heyecanlı ve kışkırtıcı bir absürd macera…
“Patronunuz Şeytan Bey’dir ve sizden de çok hoşlandığını söyleyebilirim.”
Neydi bu şimdi? şaka mı? “Öyle mi?” dedim bu manyakça oyuna bir tur ayak uydurmaya karar vererek. “Nereden biliyorsunuz?”
“Kendisi söyledi.”
Elimden geldiğince aptal gibi görünmemeye çalışarak gülümsedim.
“Ben kaçırmışım o kısmını.”
“Sizin hatanız değil. Telepatik olarak iletti düşüncelerini.”
“Evet anlıyorum,” diye kestirip attım, yeni işimi daha başlamadan bırakmak zorunda kalmamak için. “Öyleyse kendisine teşekkürlerimi de iletin.”
“Ona kendiniz de teşekkür edebilirsiniz,” dedi Tunçay Bey bıyık altından gülerek.
“Şeytan Bey görüşmenin başından beri burada, aramızda bulunuyor.” Bardağına iki buz attıktan sonra pipetini uzun uzun emdi ve boş bakışlarıma yanıt olarak, o kocaman işaret par... tümünü göster
Umut Sarıkaya'nın hafifletilmiş versiyonu gibi bir roman olmuş. Yazarın önceki iki kitabına kıyasla zayıf kalmış.
Absürdlüğün dozu diğer kitaplarına göre biraz fazla kaçmış gibi, lakin yine sürükleyici ve bol kahkahalı.
Şeytan Bey'e de burdan selam ederim.
Sadece 3 saat 17 dakikada bitirdim. Çok fazla fantastik ama eğlenceli idi. Tavsiye ederim...
Yazar yanıma gelip oturmuş ve benimle konuşmuş gibi. Absürd bir kitap, okudurken kikirdeten bir kitap, düşündürmüyor da bitince bir çok felsefe, bir çok insan davaranışı, psikoloji ile bağdaştırdığını farkediyorsun, çaktırmadan düşündürüyor. Edebiyat ve misah ve insan olmak böyle birşey.
Kitabı okurken, sürekli fikrimi değiştirdim. Başlangıcı bayattı. Sonra tamam olmaya başladı dedirtti. Sürpriz karakterleri bile baştan belli olmasına rağmen yavaş yavaş keyif verdirmeye başladı. Ama sona doğru tekrar çuvallamaya başladı. Yine de Murat Menteş ve Emrah Serbes'e göre daha umut verici.
Sanki yazarın başına ilk başta güzel bir hikaye gelmiş. Bunu güzel bir şekilde çeşitlendirmek ve süslemek istemiş. Ama kafasında hayal ettiği kadar güzel bir bitiş yakalayamamış. Üzerinde biraz daha düşünülse, birkaç oynamayla çok daha şaşırtıcı, heyecan verici bir hikaye çıkabilirdi ortaya. İyi yazar olmak çok zor bir iş. Umarım ileride daha güzel ve daha keyifli kitaplar yazar, Alper Canıgüz.
- Absürt
- Sürükleyici
- Değişik
New York Times’ın kapak arkası yorumları gibi bir giriş yaptım ama kitap bu sıfatları hak ediyor gerçekten. Adını çokça duyduğum Canıgüz’ün okuduğum ilk kitabı. Karakterleri sıfatlandırması bana doğrudan Fırat Budacı’yı anımsattı. Tek fark Alper Canıgüz birden fazla sıfat kullanırken Budacı tek sıfat kullanıyor. (Örneğin kahramanının adı Ahmettir. Budacı, ‘’yeşil şapkalı’’ der öyküde ismi öyle kalır. Canıgüz, ‘’yeşil şapkalı’’ der, ‘’Ahmetlerin yüz karası’’ der, ‘’yılların dostu’’ der. Kısaca yazarı sevdiyseniz Budacı’yı da seversiniz.). Bunun dışında kitapta filmlerden, kitaplardan, ünlülerin sözlerinden çokça alıntılar/göndermeler var. (yani kitabı okumadan önce bazı kültlerden haberdar iseniz daha zevkle okursunuz). Bazısını kendisi açıklamış bazısını paraphrase yapmış. Pek sevmedim aslında bunu. Ama kullandığı kelimeleri keyifle okudum, hele müstehzi gülüşle ilgili laf soktuğu kısma bayıldım :) Bu kitabı erkeklerin daha çok seveceğini düşünüyorum nedense.
uzayli kismina girmeseydi merakla okunabilecek bir kitap guzeldii sadece ....
"Rencide Ruhlar ve Oğullar 'dan sonra okudum. yine çok güzel, çok sürükleyici bir kitap. Alper Canıgüz daha çok kitap yazsa da okusak demekten kendimi alamadım. sırada Tatlı Rüyalar var :)
mutlu sonlara alıştığımdan mı bilmiyorum, aşkını kalbine gömmek zorunda kalan Musa'ya pek üzüldüm
Dili çok akıcı bir kitap, bir solukta bitiyor denilen türden, absürd olması da farklı bir tad veriyor. Yazar güzel bir uydurukçu.
güle güle okuduğum bi kitap hayalgücü bayağı baskın ben sevdim eğlenmek isteyen biri için okunmaya değer bi kitap zaten de 200 küsür sayfalık ben okuyun derim :)
Karton Cilt, 204 sayfa
Aralık2008 tarihinde, İletişim Yayınevi tarafından yayınlandı