Tanıtım Yazısı:
Acı çekmek hiçbir anlamda bir ayrıcalık, bir soyluluk belirtisi, Tanrıyı hatırlatan bir özellik değildir. Acı çekmek hayvanca, insanı hırpalayan, sıradan, gereksiz ve hava gibi doğal bir şeydir. Elle tutulamayacak bir şeydir acı; insan ne kavrayabilir, ne de karşı çıkılabilir; zaman içinde vardır- zamanla aynı şeydir; olmadık zamanlarda insanın karşısına çıkması sadece kendisini izleyen anlarda, insanın son işkence anını yeniden yaşadığı ve bir sonraki nöbeti beklediği sürede acı çeken kimseyi savunmasız bırakmak içindir. Bu nöbetler gerçek anlamda acı değil, bize gerçek acının süresini, sıkıcı ve bıktırıcı sonsuzluğunu duyuran sinirsel canlılık anlarıdır. Acı çeken kimse her zaman daha sonraki ve ondan sonraki nöbetin bekleyişi içindedir. O an, acının onu beklemekten yeğ tutabileceği sırada gelir. O an, insanın boş yere zamanın akışı kesmek için, bir şey olduğunu hissetmek için, bu hayvanca acının sonsuz etkisini bir an için bozma amacıyla haykırması gelir - bu haykırış acıyı daha da korkunçlaştırsa bile.
Ara sıra, ölümün ve cehennemin de böyle zaman ve sonsuzluk içinde değişmeden, anlara bölünmeden, bir daha hiç ölmeyecek bir gövdede akan kan gibi durmadan akan bir acı olduğu kuşkusuna kapılır insan.
Ah! Şu kayıtsızlığın gücü! Budur taşlara milyonlarca yıl değişmeden dayanabilme olanağı veren.
Tanıtım Yazısı:
Acı çekmek hiçbir anlamda bir ayrıcalık, bir soyluluk belirtisi, Tanrıyı hatırlatan bir özellik değildir. Acı çekmek hayvanca, insanı hırpalayan, sıradan, gereksiz ve hava gibi doğal bir şeydir. Elle tutulamayacak bir şeydir acı; insan ne kavrayabilir, ne de karşı çıkılabilir; zaman içinde vardır- zamanla aynı şeydir; olmadık zamanlarda insanın karşısına çıkması sadece kendisini izleyen anlarda, insanın son işkence anını yeniden yaşadığı ve bir sonraki nöbeti beklediği sürede acı çeken kimseyi savunmasız bırakmak içindir. Bu nöbetler gerçek anlamda acı değil, bize gerçek acının süresini, sıkıcı ve bıktırıcı sonsuzluğunu duyuran sinirsel canlılık anlarıdır. Acı çeken kimse her zaman daha sonraki ve ondan sonraki nöbetin bekleyişi içindedir. O an, acının onu beklemekten yeğ tutabileceği sırada gelir. O an, insanın boş yere zamanın akışı kesmek için, bir şey olduğunu hissetmek için, bu hayvanca acının sonsuz etkisini bir an için bozma amacıyla haykırması gelir - bu haykırış acıyı daha da korkunçlaştırsa bile.
Ara sıra, ölümün ve cehennemin de böyle zaman ve sonsuzluk içinde değişmeden, anlara bölünmeden, bir daha hiç ölmeyecek bir gövdede akan kan gibi durmadan akan bir acı olduğu kuşkusuna kapılır insan.
Ah! Şu kayıtsızlığın gücü! Budur taşlara milyonlarca yıl değişmeden dayanabilme olanağı veren.
Cesare Pavese'in 1950'de gerçekleştirdiği intiharına götüren 15 senelik günlüklerden oluşuyor kitap.Gündelik hayata dair yüzlerce aforizma barındırıyor.Yazarın edebiyat, sanat, şiir, tarih gibi bir çok konuya eleştirisinin yanında acımasızca kendini de eleştirdiğini görüyoruz.Yazarın intiharının temel sebebini kadınlara bağlamış olması beni çok şaşırttı.1935-1950 yılları arasındaki günlerini anlatmasına rağmen böylesine entellektüel bir aydının savaştan ve savaşın getirdiği gerçeklerden bahsetmemesi, tam tersine tüm derdi kadınlar tarafından reddedilen bir adam olmasına şaşırdım.Edebi anlamda ve gündelik hayata getirdiği taliller bakımından son derece kıymetli bir yazın olmuş ama ben Zweig gibi daha ulvi bir intihar olmasını yeğlerdim.
Altını çizdiğim onlarca cümleyle dolu kitap, dönüp tekrar tekrar okunası.
Pavese'nin "Yaşama Uğraşı" neticesinde ruhuna işleyen onulmaz yaraların kağıda dökülmüş hali. Saf acının, yalnızlığın ve hiçbir şeye bağlanamama hastalığının sonu; tek başına bir ölüm..!
Bir yazar başka bir yazarı tanımanıza sebep olabilir. Benim tanışıklığım da öyle oldu Pavese ile, Tezer Özlü aracılığıyla. Edebiyatı, aşkı, kadınları, duyguları, yaşam olgusunu, savaşı, insanı kısacası her şeyi bulabileceğiniz, bir çok satırın aklınızda yer edeceği bir yapıt. En çok da acı. Acıyı içinde olgunlaştırıp bir kitap olarak meyvesini sunmuş bize.
Bazı bölümleri okurken keşke önce diğer kitaplarını (özellikle de şiirlerini) okusaydım dediğim oldu, onlarla ilgili düşüncelerini daha iyi anlamlandırabilirdim böylece.
http://moonlightcat13.blogspot.com/2017/01/yasama-ugras-cesare-pavese.html
Karton Cilt, 479 sayfa
2000 tarihinde, Can Yayınları tarafından yayınlandı