Doktor Nahit Kotar yıllar süren siyasal sürgünden, tutkuyla bağlı olduğu İstanbuluna dönebildiğinde yetmişinin sonlarındadır. Devrimci bir emeklilik yaşam çizgisi çekmiştir kendince. İstanbuluyla özlem giderecek, dış ülkelerde sürekli içinde olduğu sanat etkinliklerini ülkesinde izleyecek, artık kapalı olan eski örgütü adına dış ülkelerde sürdürdükleri etkinliklerden üstünde kalmış yüklüce parayı vereceği en uygun örgütü arayıp bu ağır yükten kurtulacaktır. Bir de roman yazmayı düşünmektedir bu arada. Çelişkilerle çalkalanarak değişen, değişemeyen Türkiyede şaşkınca dolaşmaya başladığı daha ilk günlerinde bir genç kız çıkar karşısına. Aralarında yaş uçurumu olan, inandıklarının tam karşısında değerler tablosunu benimsemiş görünen bu genç kızla, Esmeyle karşılaşması yeni bir dönem başlatmıştır yaşamında. Kızgınlıklar, karşılıklı suçlamalar içinde bağlı oldukları değerleri tartışmaları, birbirlerini gizli, açık, kaçınılmaz biçimde de kendilerini sorgulamaya başlamalarıyla yepyeni bir yola düşerler. Ülkenin özgürlük kavgası, tarihten gelen, çözüm bekleyen Kürt, Ermeni sorunları, tüm bu sorunlarla birlikte dış-iç egemen karanlık güçlerin, mafyaların kanlı gölgesi vardır bu bin bir tehlikeyle dolu yolun üzerinde. Cennet, cehennem karışımı ülkemizde, yer yer yazarın da katıldığı kendine özgü acı, buruk tadıyla bir aşk romanı çıkar ortaya böylece.
Doktor Nahit Kotar yıllar süren siyasal sürgünden, tutkuyla bağlı olduğu İstanbuluna dönebildiğinde yetmişinin sonlarındadır. Devrimci bir emeklilik yaşam çizgisi çekmiştir kendince. İstanbuluyla özlem giderecek, dış ülkelerde sürekli içinde olduğu sanat etkinliklerini ülkesinde izleyecek, artık kapalı olan eski örgütü adına dış ülkelerde sürdürdükleri etkinliklerden üstünde kalmış yüklüce parayı vereceği en uygun örgütü arayıp bu ağır yükten kurtulacaktır. Bir de roman yazmayı düşünmektedir bu arada. Çelişkilerle çalkalanarak değişen, değişemeyen Türkiyede şaşkınca dolaşmaya başladığı daha ilk günlerinde bir genç kız çıkar karşısına. Aralarında yaş uçurumu olan, inandıklarının tam karşısında değerler tablosunu benimsemiş görünen bu genç kızla, Esmeyle karşılaşması yeni bir dönem başlatmıştır yaşamında. Kızgınlıklar, karşılıklı suçlamalar içinde bağlı oldukları değerleri tartışmaları, birbirlerini gizli, açık, kaçınılmaz biçimde de kendilerini sorgulamaya başlamalarıyla yepyeni bir yola düşerler. Ülkenin özgürlük kavgası, tarihten gelen, çözüm bekleyen Kürt, Ermeni sorunları, tüm bu sorunlarla birlikte dış-iç egemen karanlık güçlerin, mafyaların kanlı gölgesi vardır bu bin bir tehlikeyle dolu yolun üzerinde. Cennet, cehennem karışımı ülkemizde, yer yer yazarın da katıldığı kendine özgü acı, buruk tadıyla bir aşk romanı çıkar ortaya böylece.
bir bireyin umutlarını,umutsuzluklarını ve yalnızlığını yaşadığı siyasi atmosferle ilişkili olarak anlatan,yanlış anlaşılmanın getirdiği en kötü sonuçla noktalanan,o sonucun etkisinden uzun süre kurtulamadığım roman.
Çıraydım, tutuşturdun beni, ağulu bir solukta üfleyip söndürdün şimdi de; kara kara tütüyorum.
Bu Roman ı Bitirdğnizde Yutkunma Zorluğu çekersiniz.
http://oklapkutuphanesi.blogspot.de/2011/08/vedat-turkali-kayip-romanlar.html
Bir kitap bu kadar muhteşem olabilir.Şimdiye kadar okuduğum kitaplar içerisinde bir numarayı hak ediyor.Mükemmel çözümlemeler,sarsıcı bir son.Okumayan eksik kalır o kadar...
insanı içine biraz geç alabilen bir kitap olduğunu düşünüyorum,özel bir olay örgüsüne sahip.fakat okurken kendimi olaya kaptırmakta çok zorlandım..
Klasik vedat türkali anlatımı,ama anlatılan olaylar beni çok etkiledi.Ben de etkisi uzun süre devam edecek olan bir kitap.
Bir gün Vedat Türkali'yle tanışırsın ve o günden sonra OKUDUĞUN her satırda o içtenliği ararsınız.
Bir Gün Tek Başına”, 27 Mayıs’ın sivillere ilişkin öyküsünü anlatıyor; bir yandan devrimci öğrenciler, bir yandan küçük burjuva kesimden insan tipleri çıkıyor karşımıza.
Bir dönemin romani. Ask, mücadele ve hüzün var icinde. Hic bitmeyecek gibi gelmisti bana, bitince kitabin hüznü sarmisti her yanimi. Günsel'i cok sevmistim, Kenan'a sinir olmustum her satirda. Ama öyle bir sonu haketmiyordu kesinlikle. Adalet denen olgunun islevsizligi degil midir zaten, icimize bu kadar aci tohumu eken?
630 sayfa